“Celal Adan ile birlikte Alpaslan Türkeş’in Yakacık’taki evine gittik. Çeşitli konularda sohbet ettik. Genel Başkan, DİSK ile ilgili olarak komünist hareketin kaynağı olduğu şeklinde konuşuyordu. DİSK’i kastederek, eliyle ot biçer gibi bir hareket yaptı. Ben bu hareketten DİSK yöneticilerinin yok edilmesini istediği kanaatine vardım. Bu konuşmadan birkaç gün sonra Genel Başkan, Berker İnanoğlu’nun yazıhanesindeyken bizi çağırtmış, Celal Adan’la birlikte gittik. Aydın Esi de oradaydı. Aydın Esi, DİSK yöneticileriyle ilgili bir çalışma yapmış; adresleri tespit etmiş, Celal Adan’a adresleri yazdırdı. Celal Adan, öldürülmek üzere Kemal Türkler’i hedef olarak seçmiş, Kemal Türkler öldürülmeden bir gün önce Celal Adan’la birlikte arabayla Bursa’ya gittik, ertesi gün Uludağ’a çıkarken radyodan Kemal Türkler’in öldürüldüğü haberini dinledik. Haberi duyan Celal, ‘bravo bizim çocuklara, bu ancak böyle olurdu’ dedi.”
O zamanlar Ülkü Ocakları içinde ‘Doğunun Başbuğu’ olarak anılan Yılma Durak, 30 Ekim 1980 tarihli polis ifadesinde şöyle diyordu.
Aynı konu üzerine Celal Adan’ın ifadesi de şöyleydi: “Yılma Durak, Türkeş’in kulağına bir şeyler söyledi. Bunun üzerine Genel Başkan eliyle ot biçer gibi Yılma Bey’in kendisine söylediği şeyi yapın manasında bir hareket yaptı. Dışarıda Yılma Bey’e o neydi diye sorduğumda, Kemal Türkler’i vurup vurmayacağımızı sorduğunu, başkanın da bunu el hareketi ile onayladığını söyledi. (…) Ertesi gün Ünal Osmanağaoğlu partiye geldiğinde Türkler’in adresini verdim. Yılma Bey’in haberi var, bu işi yapın dedim. Kabul etti.”
Yılma Durak şimdilerde yaşlı bir adam ve Erzurum’da MHP ile İyi Parti arasında salınıp durmakla meşgul.
Celal Adan ise, 90’lı yıllardan sonra içine girdiği DYP/DP maceralarının ardından yeniden MHP’de siyaset yapıyor ve şu an itibarıyla Binali Yıldırım’ın istifasıyla boşalan TBMM Başkanlığı koltuğunda oturmakta.
Devrimci sendikacılığın yıldızı
O gün kızının gözleri önünde kurşunlanan adam, Kemal Türkler’di. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler…
1926’da Denizli’de doğan Türkler, küçük yaştan beri çalışmak zorunda kaldı. Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdığında da Bakırköy Emayetaş Fabrikası’nda işçilik yaparak hayatını kazandı ve öğrenimini yarıda bıraktı. Sendikal yaşamı da böyle başladı. 1953’te Maden-İş Sendikası’nın Bakırköy yönetim kurulu üyesi, 1954’te ise aynı sendikanın genel başkanı oldu.
Bu tarihten sonra, Türkiye’deki iki büyük tarihsel sürecin içinde oldu. Türkler, 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurucuları arasındaydı ve ilk genel sekreterdi. 1967’de ise DİSK’in ilk genel başkanıydı.
1960’ların sonu ve 1970’lerin ilk yarısı, DİSK’in en hızlı büyüdüğü bir dönemdi. Büyük 15-16 Haziran direnişi sırasında Türkler, DİSK Genel Başkanı’ydı ve başka bazı sendikacılarla birlikte tutuklandı. Daha sonraları da birçok kez tutuklanacaktı. Türkler, 1977’de DİSK Genel Başkanlığı’nı kaybetti ama Maden-İş’in Genel Başkanlığı’nı ve kendi doğrularıyla mücadelesini bıkmadan, usanmadan sürdürdü. 1976’dan başlayarak 1 Mayısların kitlesel kutlanmasının başlamasında büyük emeği geçti. 77 katliamı sırasında da kürsüdeydi.
Bir Temmuz sabahında
Türkeş’in malum el hareketine neden olan da işte bu mücadeleci kişilikti. 22 Temmuz 1980 sabahında Türkler’in Merter’deki evinin önünde pusu kuran Ünal Osmanağaoğlu, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak, cinayeti işlerken, polis ifadelerinde talimatları Celal Adan’dan aldıklarını itiraf ettiler. Ancak, sonradan bütün bunları baskı altında söylediklerini öne sürüp reddettiler. Türkeş ve Adan hakkındaki azmettirme suçlaması böylece düşürülürken tetikçilerden bazıları cezalandırıldı. Firarda olan Osmanağaoğlu’nun 1999’da Kuşadası’nda yakalandıktan sonrası ise tam bir yılan hikâyesine döndü. Osmanağaoğlu, önce beraat ettirildi, sonra Yargıtay kararı bozdu, yeniden beraat yeniden bozma derken, sonunda dava 2010’da ‘zaman aşımı’ nedeniyle düştü.
Bu arada, Celal Adan’ın mezar başında yaptığı konuşmadan dolayı Türkler’in kızı Nilgün Soydan’a açtığı ‘hakaret’ davası ise tam bir komediye dönüştü.
Böylece bir cinayet davası daha gün gibi açık kanıtlara rağmen ‘karanlık dehlizlere’ mahkûm edilirken, geriye ömrü mücadeleyle geçmiş namuslu bir sendikacının anıları kaldı. Şimdi, Sennur Sezer’in o günlerde yazdığı dizeler üzerinden sesleniyor bize: “Silin gözlerinizi / aldandı yeniden / beni vuranlar / sürü şaşırır yolunu başı yitince / sürü değilsiniz ki siz / işçisiniz / silin gözlerinizi görevdesiniz.”
Arif MOSTARLI