HDP ve DBP, Ağrı’nın Diyadin Belediyesi’yle birlikte Yukarıtütek köyünde Fidan Dikme Şenliği yapacaktı.
Türkiye seçim sahtı mahaline girmişti.
7 Haziran seçimlerine iki aydan az bir süre kalmıştı ama bir dip dalga seçim meydanlarında, kamuoyu anketlerinde şiddetle kendini hissettiriyordu; HDP barajı aşacaktı ve
AKP tek başına iktidar olamayacaktı.
İşte o gece yarısı şenliğin yapılacağı köyün sırtını dayadığı Tendürek Dağı’ndaki PKK mevzilerinin ortasına 15 asker indirildi.
Sanki askerler PKK’lilerin önüne “alın bunları öldürün” diye atılmıştı.
İşin ilginci bu “operasyon” kararını veren Genelkurmay değil, Ağrı Valiliği’ydi.
Büyük bir çatışma çıktı.
Bir PKK’li öldü. Dört asker de yaralandı. Çünkü mevzideki PKK’liler bu 15 askerin bir katliam kurbanı olarak önlerine atıldığını farketmişlerdi ve bu yüzden “öldürücü darbe” vurmamışlardı.
Sabahın erken saatlerinde şenliğin hazırlıklarını yapmak için Diyadin’den Yukarıtütek köyüne gelen partililer hemen çatışma alanına koştular “canlı kalkan” olmak için. Bunlardan biri de HDP Diyadin İlçe Eş eski Başkanı Cezmi Budak’tı.
Askeri helikopterden açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi Budak.
Bu arada haber Diyadin’e ulaşmış, ilçedeki partililer de köye doğru hareketlenmişti.
Askerlerin yollarını kesmesine rağmen, kırsal alandan kilometrelerce yürüyerek yaralı askerlerin olduğu alana ulaşmış, bedenlerini siper etmiş ve zırhlı araçlara kadar taşıyarak hayatlarını kurtarmıştı.
servis ettiği görüntülerde de HDP ve DBP’liler yanlarına gittiklerinde yaralı askerlerin “Kurtarın bizi” diye seslendiği, bir sivilin de askerlere “Size insanlığı öğreteceğiz” dediği duyuluyordu.
Olaydan sonra Diyadin Belediyesi Eş Başkanı Hazal Aras, BBC Türkçe’ye şunları söyleyecekti:
“Orada bir gerillanın bize söylediği şuydu: ‘Bizim ciddi bir katliam yapmamız bekleniyordu. O askerleri önümüze adeta bir yem olarak koydular. Bölgeye hakim değiller. İsteseydik hepsini öldürebilirdik. Bunun bir provokasyon olduğunu düşündüğümüz için sadece savunma amaçlı olanların daha fazla yakınlaşmalarını önleme adına ölüm darbeleri vurmadık.”
Dönemin DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, operasyonda öldürülen Cezmi Budak’ın cenazesinde yaşananları şöyle anlatacaktı:
“AKP hükümeti iktidarını korumak için, Recep Tayyip Erdoğan sarayında rahatça kalmak için provokasyon ve savaş oyunları içinde olduğunu defalarca anlatmaya çalıştık. İçişleri Bakanı’na da anlattık. Ellerimizde belgeler, bilgiler, raporlar ve duyumlar var. 10 Nisan gecesi 250 asker, 15 subay gözetiminde ve özel harekat timlerinin de desteği ile gerilla alanlarına sızma gerçekleştirildi. Sizin 10 Nisan gecesi gerilla alanlarında ne işiniz vardı? Hangi tehdit, hangi durum oluşmuş da siz o alanda operasyon yapıyorsunuz? 15 askeri ise bizzat gerillanın üstlenme alanına indiriyorlar. Cezmi kardeşimiz ve bir gerilla kardeşimizi orada şehit ediyorlar. Orada yaşanan çatışmada sekiz asker yaralanıyor. Akşama kadar orada bekletiyorlar. O askerleri orada ölümden kurtaran Diyadin’den gelen sivil halktır. Mevzilerde duruyorlar. Askerlerin bu konuda yaptığı açıklamalar var, video görüntüleri var. Ölüme gönderilen 15 askerin açıklamaları var. AKP hükümeti ve Erdoğan’ın planladığı bu sabah 15 askerin cenazesini Türkiye’nin değişik illerine göndermekti.”
İşte 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Tendürek Dağı’nda yaşanan bu provokasyonun 24 Haziran seçimleri için yeniden üretilmiş versiyonu da Kandil operasyonudur.
Çünkü Erdoğan’ın ve AKP iktidarının “şapkadan çıkartacağı başka tavşan” kalmamıştır.
Kandil yolunda gelecek “şehit cenazeleri” üzerinden milliyetçilik rüzgarı estirip Millet İttifakı’ndaki partileri de bu rüzgarın gücüyle etkisizleştirmek istemektedir.
Ancak bu provokasyonun tutmayacağı daha şimdiden kesinleşmiştir.
Kandil operasyonunun Erdoğan’ın seçim yatırımı olduğu o kadar belli ki “Saray’ın sesi” Abdülkadir Selvi üç gün önce Hürriyet’teki köşesinde yer alan seçim sonuçlarına dönük yazısını şöyle bitiriyordu:
“… size bu denkleme Kandil’den önce ve Kandil’den sonra seçeneğini de ekleyin derim.”
Ancak dünkü yazısında “Nedendir bilinmez ama Kandil operasyonu henüz beklenen heyecanı oluşturmadı” diyordu.
Çünkü artık Saray’daki hesap sokağa uymuyor. “Nerden belli” derseniz bakın bakalım ortalıkta hiç “Reis bizi Kandil’e götür” diye bağıran tosuncuk görüyor musunuz!