Hüseyin Kalkan
Kayyumlar atanır atanmaz yaptıkları ilk iş, belediye binalarında bulunan kentlerin Kürtçe isimlerini kaldırmak oldu. Yollarda, hizmet binalarındaki Kürtçe isimler hemen silindi. Örneğin Diyarbakır Belediyesi’nin girişinde bulunan şehrin Kürtçe ismi silindi. Kayyum asırlardan bu yana süzülüp gelen Amed isminden rahatsız olmuştu. Adeta törenle Amed ismini kaldırttı. Belediyenin internet sitesinden tabelanın yenileneceği açıklandı. Ancak sökülen Kürtçe tabelada “Şaraderiya Bajare Mezin Amed” (Amed Büyükşehir Belediyesi) yazılıyken, belediye yeni tabelada “Amed”e yer vermedi. Belediye yeni tabelada “Şaraderiya Bajare Mezin” yazılı olacağını açıkladı. Belediyenin internet sitesindeki Amed ifadeleri de silindi. Aynı oyun kayyum atanan 95 belediyede tekrarlandı. Kayyumlar Kürtçe’ye düşmanlıklarını belli etmek için adeta acele ediyorlardı.
Kapatılan okulların bazıları
Sıra Kürtçe öğreten kurumlara gelmişti. Kürtçe dil kursları ve Kürtçe okulların bir kısmı KHK’lere dayanarak kayyumlar tarafında kapatıldı. Tabelaları indirildi. Belediyelerin kurduğu çok dilli kreşler de kayyumların hışmına uğradı. Onlar da kapatıldı. Kütçe dil kurslarına veya okullara izin veren yasal düzenleme 2002 yılında yapıldı. Kamuoyunun baskısının artması üzerine DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan dönemin hükümeti Kürtçe dil kursu açılmasına izin veren bir düzenlemeyi Meclis’ten geçirdi. Buna rağmen ilk kurslara pencere boyutu, kapı aralığı gibi bahaneler çıkarılarak açılması engellenmeye çalışıldı. İlk dil okulu 2004 yılında Batman’da açıldı. Takip eden yıllarda İstanbul’dan Van’a kadar onlarca kurs merkezi, sayısız dil okulu açıldı. 2006’da merkezi Diyarbakır’da olmak üzere farklı illerdeki 37 şubesiyle Kürt Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDİ-DER) açıldı. Kültürel etkinlikler kapsamında Kürtçe’nin farklı lehçelerinde (Kırmançki, Kurmanci, Sorani) atölye çalışmaları şeklinde dil öğretimi çalışmalarına başlandı. Günümüze kadar 10 binden fazla kişinin bu atölyelerden (Kırmançki, Kurmanci, Sorani), lehçelerinden yararlandığı ve bu eğitim sonunda sertifika sahibi olduğu ilgili kurumların beyanlarında görülmektedir. KURDİ-DER, 677 KHK ile kapatıldı.
Kürtçe kreşler de ‘tehlikeli’
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Zarokistan diye adlandırdığı bir projesi vardı. 2-6 yaş arasındaki çocukların kendi anadillerini öğrenecekleri, güçlendirecekleri, İngilizce öğrenebilecekleri bir kreş. Belediye çok yüklü bir bütçe ayırdı. İki tane kreş yapıldı, bir tanesinin arsası satın alındı. 40’a yakın çocuk gelişim uzmanı alındı. 6 milyondan fazla harcama yapıldı. Bu kentin en kaliteli eğitimini vermek amacıyla çalışma yapıldı. Çocuklar diğer özel okullardan daha kaliteli bir eğitim aldı. Karşılaştırmalı Kurmanci-İngilizce ve Zazaki – İngilizce dersleri yapılıyordu. İsviçre ve Kanada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve diğer özel kurumların eğitim müfredatları üzerine çalışarak yeni bir müfredat oluşturuldu. Kayapınar Belediyesi’nin de bu deneyimler ışığında kurulan bir kreşi vardı. Diyarbakır Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla birlikte bu proje rafa kalktı. Kreşler kapatıldı. Daha önce kayyum atanan Edremit, İdil, Erciş ve Batman belediyelerinin kreşleri kapatıldı.
800 çocuk eğitim görüyordu
Yüksekova’da 2014 yılından bu yana anadilde eğitim veren Üveyş Ana İlkokulu kentteki saldırılardan nasibini almıştır. Daha sonra KURDİ-DER tarafından Esentepe Mahallesi’nde 100 öğrenciyle eğitime devam etmiştir, fakat burada saldırılar karşısında yerini değiştirerek Orman Mahallesi’nde Apê Musa Parkı’nın bulunduğu alanda eğitim veren okul, baskılar karşısında tekrar Yeni Mahalle’de eğitime devam etmiştir. Sokağa çıkma yasakları ile birlikte Apê Musa Parkı’nda eğitim verilen yer gasp edilerek karakola çevrilmiştir. Kürtçe eğitim veren okullarda 8002den fazla çocuk eğitim görüyordu.
Çocuklara anadil yasak
Kayyum atanan belediyelere bağlı kreş ve gündüz bakımevlerinin çoğu kapatılmıştır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren Zarokistan ve Kayapınar Belediyesi’ne bağlı Xalxalok kreş ve gündüz bakımevlerinde çalışan eğitmen ve idarecilerin sözleşmeleri feshedilerek işten çıkarılmışlardır. Bu kreşlerde uygulanan anadil temelli çok dilli evrensel bir eğitim modelinin yerine, Türkçe tek dilli bir müfredat dayatılmıştır. Kürtçe tiyatro yapan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun çalışanları işten çıkarılmıştır. Kürtçe dilinin öğretilmesi ve bu dille ilgili araştırmalar yapılmasını hedefleyen KURDİ-DER ve İstanbul Kürt Enstitüsü mühürlenmiştir.
Süryanice ve Arapça kreş yok
Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde DBP’li belediye göreve geldikten sonra, belediyede Kürtçe, Arapça ve Süryanice hizmet de başlamıştı. Belediyenin tabelasına Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe, Arapça ve Süryanice de eklenmişti. 2015 yılı Mayıs ayında ise dört dilli kreş açıldı. Kreşte Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice eğitimi verilmeye başlandı. Belediye dört dilli çocuk kitapları bastırdı. Kreş Türkçe dışında dillerde eğitim yaptığı gerekçesiyle kapatıldı. Projeyi yürüten belediyedeki ilgili daire başkanı da tutuklandı.
Saroyan Kütüphanesi
DBP’li Bitlis Belediyesi’nin, yazar William Saroyan’ın ailesinin yaşadığı evle ilgili projesi vardı. Saroyan’ın ailesinin evinin bulunduğu sokağın adını “William Saroyan Dokağı” olarak değiştiren belediye, ailesinin yaşadığı evi restore ederek kütüphane olarak hizmete açmayı planlıyordu. Bitlis Belediyesi’nin Eşbaşkanları Hüseyin Olan ve Nevin Daşdemir Dağkıran daha sonra tutuklandı. Proje başlamadan bitmiş oldu.
Anadilde sınavsız okul
Kürtçe öğretmek için kurulan okullar rastgele kurulan okullar değildi. Belli bir modeli örnek almayan okullar, iktidarı parçalayan ve sorgulayan bir model oluşturmaya çalıştılar. Kürt hareketinin alternatif okul modeli olarak benimsediği ve önümüzdeki senelerde talebe göre yaygınlaşması beklenen okullarda nasıl bir model ortaya çıktı? Kürtçe öğretmeni Muazzez Filiz o dönem verdiği bir demeçte, modeli şu şekilde anlatıyor: “Okulların açıldığı dönemde sert tepkiyle karşılaştık. Okullarımız defalarca kapatıldı. Doğal olarak sıkıntılar yaşadık. Son olarak ‘özel okul’ statüsünde okullarımız tanındı ve esas meselemiz olan eğitime başlayabildik. Amed’de benim de öğretmeni olduğum okulda 110 öğrencimiz var. Beş sınıfta çocuklarımız ilkokul eğitimine başladı. Pedagojik ilkeleri gözeterek sınıflarımızın 20 öğrencinin üzerinde olmamasına özen gösterdik. İlkokul 1. sınıf öğrencilerimize müzik, resim, beden eğitimi gibi branş dersleri getirdik. Bunların yanında matematik, hayat bilgisi ve Kürt dili derslerimiz var. Derslerimiz tamamen Kürtçe veriliyor. Karne notlarını not olarak vermedik. Performansa göre çocuklara ‘başarılı’ olup olmadıklarını karnelerine yazdık. Bir dönem boyunca sınav yapmadık. Teorik bilgiyi ezberlemeye dayalı müfredatı yumuşatma amacındayız. Ekolojiyi bilen, canlı olduğunu kavrayan, topluma, cinsiyetlere saygılı, birey olmanın önemini bilen bir gelecek yetiştirmeye uygun eğitim içeriği ve müfredatı oluşturuldu. “Türkçe’yi bilmeyen çocuklar vardı, iyi bilen de… Ama okulda ilk sene için Türkçe eğitim vermedik. Üçüncü sınıftan sonra Türkçe dersi verilebilir. Tabii Kürtçe’yi okuma yazmayı öğretmek kolay olmadı. Ama önemli olan zoru başarmaktı. Önümüzdeki dönem bu alternatif modeli geliştireceğiz. “Anadilde eğitim halkları uzaklaştırmaz. Tam aksine bakın, verilen olumsuz duygu ortadan kalkacak. Toplumsal kopuş değil, tersine bütünleşme olacak. Kürtçe bilmem, Kürtçe öğretmeni olmam nasıl sizinle Türkçe röportaj yapmama engel değilse, Kürtçe bilen bir neslin ortak gelecek kurmasında herhangi bir engel yok. Bakın bir dönemdir Kürtçe eğitim veriyoruz ama ülke bölünmedi.” (Bir Gün gazetesi, 2 Şubat 2015)
Sayılarla Kürtçe
Kürtçe öğretmek için açılan okullarda kaç kişinin eğitim gördüğü konusunda tam bir sayı vermek mümkün değil. Okullar kapıtıldı ve dokümanlarına el konuldu. Sami Tan, Kürt Enstitüsü’nün yayın organı ZEND’in Güz-2014 tarihli sayısında yazdığı bir yazıda o güne kadarki rakamları derledi. Bu yazıdaki verileri bir fikir vermesi için aşağıda iki tablo şeklinde aktarıyoruz.
Rakamlar 5 yılın ortalamasıdır:
Diyarbakır…….3000
Van……………….300
Batman………..1084
Cizre……………..459
İzmir……………..300
Mersin…………..180
İstanbul……….1000
Sami Tan yazısında bu tablonun yanı sıra Batman’a ilişkin bir tablo da veriyor. Bu tablo 2009-2013 arasında her yıl kaç öğrencinin kursları ziyaret ettiği ve bu öğrencilerin de kaçının bitirme belgesi aldığını gösteriyor:
2009….. 543…. 27
2010….1623…..750
2011….1397…1006
2012….1985…..450
2013….1084…..604
Top……5248…2076
Kürtçe kursların ve okulların kayyumlar ve KHK’lerle kapatılmasını, Kürt dili üzerindeki etkilerini İstanbul Kürt Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Eyüb Subaşı ile konuştuk. Subaşı, kayyumlar tarafından okulların ve kursların kapatılmasının Kürtçe verdiği zararlar konusundan şunları söyledi. “Anadilde eğitimin olmayışı bir yana, Türkiye’de sistematik bir biçimde ailelere ekonomik, siyasi ve kültürel baskılar yapılarak çocukların anadillerini öğrenmeleri engelleniyor. OHAL ilanını takip eden süreçte Kürtçe eğitim veren okul ve kreşlerin kapatılması ile Kürt dili ve kültürü üzerine çalışmalar yürüten kurumların KHK’ler ile kapatılıp eşyalarına el konulması, bize bu baskının varlığını bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösterdi. Aynı şekilde DBP’li belediyelere atanan kayyumların sanki bir yerden ortak karar çıkmışçasına ilk önce Kürtçe’yi hedef almaları, Kürtçe’nin maruz kaldığı baskının sadece kayyumluk bir politika olmadığını, aksine devlet düzeyinde Kürtçe’ye bir yönelmenin olduğunu göstermekte.” Kürtçe eğitimle ilgili Subaşı, devamında şunları dile getiriyor: “Bir dilin halk arasında yaygın bir şekilde konuşulur hâle gelmesi ve bilim dili olması için o dilde eğitimin olması temel bir şarttır. Aksi durumda dil belirli bir sınıra hapsolup zaman içinde de halk arasında konuşulmaz olur. Türkiye’deki anti-demokratik sistem Türkçe dışında diğer dillerde eğitimin verilmesini engelliyor. Bu durumun ne zamana kadar süreceğini kestirmek ise şu an itibarıyla zor.”
Kürtçe için hukuk
Van, DİSA-DER Eş Başkanı Salih Sertkal, 2019 yılının başlarına kadar da Kürtçe ders veren hiçbir kurum ve dernek bulunmadığını anlatıyor. DİSADER’i, OHAL’in kalkmasının ardından Van’da bir araya gelen Kürt dili aktivistleri ve yazarlar birlikte kurmuş. Sertkal, OHAL’in ilan edilmesi ile birlikte Kürt diline dair ne varsa sökülüp atıldığını şöyle anlattı: “Var olan dernekler, sivil toplum örgütleri hepten kapatıldı. Tüm bunları ‘terörle mücadele’ adı altında yapmak ise hukuksuzluğun dik alasıdır. Araplar nasıl Arapça, Türkler nasıl Türkçe kendi dillerini öğrenebiliyor ve bunu yaşatmak adına kurumsallaşıyorlarsa, Kürtler de Kürtçe de aynı evrensel hukuka sahiptir.”
Anadilin gücü
Dünya Anadil Günü’nün nasıl kabul edildiğini Kürt Enstitüsü’nden Eyüp Subaşı şöyle anlatıyor: “Bilindiği üzere Bengladeş 1971’lere kadar Pakistan’ın işgali altındaydı. Pakistan hükümeti 1952 yılında bir karar alıp Bengal dilini yasaklayarak Pakistan’ın resmî dili olan Urduca’nın Bengladeş’te de resmî dil olacağını ve tüm hizmetlerin artık Urdu dili ile yürütüleceğini bildirir. Bunun üzerine Bengalli üniversite öğrencileri söz konusu kararı protesto etmek adına 21 Şubat 1952 tarihinde sokaklara çıkarlar. Pakistan kolluk güçleri öğrencileri çok sert bir biçimde hedef alarak Bengladeşli birçok öğrenciyi katlederler. 21 Şubat’ın böyle bir tarihi arka planı olduğu için Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 1999 senesinde 21 Şubat’ı Uluslararası Ana Dil Günü olarak ilan etti.” Bu bağlamda diyebiliriz ki bugün Türkiye’de milyonlarca Kürt çocuğu ve Türkiye’de yaşayan diğer halkların çocukları anadillerinden mahrum bırakılmakta. Bu durum da çocukların eğitim ve sosyal hayatlarında onulmaz hasarlar meydana getirmekte.