Öcalan’a yönelik tecride karşı cezaevlerinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan 5 tutuklu, taleplerini, kamuoyundan beklentilerini ve gerekçelerini gazetemize yazdı.
Resul Çetin*
Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan beş tutuklu, 5 Ocak 2019 gününden bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeler. Cezaevi yönetimi beş kişiye disiplin soruşturması açtı ve her birine 1 ay boyunca kimi etkinliklere katılmama cezası verdi. Açlık grevi eylemcilerinin İmralı’da PKKLideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması için yapılan açlık grevinin bulundukları cezaevinin güvenliğiyle ilgisi olmadığı yolundaki itirazları ise kabul görmedi. Açlık grevindeki M. SiraçKeskin, Abdullah Kaya, Engin Okuducu, Zinar Doğan ve Şehmus Can ile eylemleri hakkında konuştuk.
5 Ocak 2019 gününden bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevindesiniz. Sayın Leyla Güven’in -bir kadının- adeta bir kıvılcım olduğu bu eylem ne anlama geliyor?
Engin Okuducu: Bu özgürlük felsefemizle uyumludur. Hayat denilen toplumsallaşma kadın etrafında şekillendi, öncülüğünü üstlendi. Kadın bir kavrayış biçimidir, bir anlam ve idraktir. Hayat ne zamanki ataerkil dünyanın gri gölgesi altına girdi; işte o zaman anlamını, özünü yitirdi. Eğer yeniden anlam kazanacaksa, özgür olacaksa, toplumsallığına dönecekse, bu kadınların öncülüğünde olacaktır. Sayın Leyla Güven, bu perspektifin temsilcisidir.
Abdullah Kaya: Tecridin kaldırılması özgür kadının kimliğini, varlığını sahiplenmesi demektir. Susturulan, görmezden gelinen kadının haykırışıdır. Şehmus Can:Kadın gerçekliği ile toplum-özgürlük ilişkisi anımsandığından, sayın Leyla Güven’in bu direnişin öncülüğünü üstlenmesi, bizlere bu öncülüğün anlamını bir daha hatırlatıyor. Gerçekleşen çizgi direnişidir.
Zindandayız, tecridin ne anlama geldiğini en iyi bizler biliyoruz. İmralı tecridi ayrıca ne anlama geliyor?
M. Siraç Keskin: Evet,tecridin ne anlama geldiğini biliriz. Ama İmralıtecridinin herhalde dünyada eşi benzeri yoktur. Bu olayın bir boyutudur. Fakat asıl tehlikeli olan şudur: Tecride alıştırılmak. Bunu bir kader olarak algılamaktır. Tecride alınan bir toplumun özgürlük umududur aslında.
Zinar Doğan: Tecride alınan Ortadoğu halklarının özgürlük mücadelesidir. Hiçbir kanun, insanlığı bağlayan değer yargıları orada esas alınmıyor.
Abdullah Kaya: Siyasal iktidarın topluma dayatmak, uygulamak istediği modelin protipidir. Burada sadece beden tecride alınmıyor, bir fikir tecride alınıyor. Peki ama bu düşünceden niye korkuyorlar?
Engin Okuducu: Tecrit devletçi, sınıflı, ataerkil iktidarın son silahı ve stratejisidir.İmralıtecridi cumhuriyet veya mevcut siyasal iktidarın aklı değil;tarihsel bir egemenlik sisteminin tutumudur.İmralı’da aslında çarpışan tarihsel çizgilerdir.
Şehmus Can: Tarihte sıkça yaşandığı gibi toplumsal sorunlar ve krizlerin açığa çıkması, beraberinde bu sorunların çözümünü sağlayacak önderlerin de çıkışını koşulluyor. Çözüme yönelik alternatif geliştiremeyen, savaşta ve katliamlarda ısrar eden iktidar-devlet aklı, kendi açısından tehlikeli gördükleri toplum önderlerini ya katletmiş ya da toplumdan tecrit etmiştir. Oysa mevcut iktidar, İmralı tecridine halkın istem ve talepleri doğrultusunda son verse, bu ülke huzura kapılarını aralamış olacaktır.
Kürt halkının, dostlarının, ilgili uluslararası kurum ve kuruluşların bu eyleme yeterli oranda ilgi gösterdiklerini ve sahiplenmenin istenilen düzeyde olduğunu söyleyebilir misiniz?
Zinar Doğan: Eylem duvarlara vura vura kendini dışarı taşırdı. Duygudaşlarımız sınırları anlamsızlaştırdı. Sahiplenmeyi görmezden gelemeyiz. Bu sahiplenme bize umut veriyor. Direncimizi sağlamlaştırıyor. Ancak diğer halkların, inançların, kültürler ve hareketlerinin de sahiplenmesi gerekiyor.
Abdullah Kaya: Belli bir sahiplenme olsa da sürece cevap olması bağlamında yetersiz kalıyor.İzliyor ve takip ediyoruz, dışarısı sessiz. Çoğunluk görmedim, duymadım, bilmedimi oynuyor.
M. Siraç Keskin: İktidar eylemi görünmez kılmak için elindeki tüm imkan ve araçları bir bütünen kullanıyor. Toplumda yarattığı baskı araçlarıyla bir korku iklimi yarattı. Bu noktada istenilen düzeyde bir duyarlılık, destek ve tepkinin geliştiğini söylemek mümkün değil. Herkes çok geç olmadan elini vicdanına koymalıdır.
Şehmus Can: Birçok arkadaşımız kritik aşamayı aştı ama yeterli duyarlılık yok. En azından takip edebildiğimiz kadarıyla. Yarın geç olabilir. Bizler sessizliğimizin kefaretini şimdiden ödüyoruz. Onlar da borçlu kalmak istemiyorlarsa, eylemi desteklesinler.
Engin Okuducu: En başta grevde olan duygudaşlarımız, sonra da ayakta olan, bunun için çalışan, dünyanın dört kıtasındaki dostları, yoldaşları tebrik ediyor, selamlıyoruz. Hangi koşullarda eyleminizi sonlandıracaksınız. M. Siraç Keskin: Taleplerimiz karşılanırsa, elbette ki eylem sonlanacaktır. Aksi takdirde ne bedel gerekiyorsa, ödeyeceğiz!
Mehmet Siraç Keskin: Elazığ-Palu’da, 1977 yılında doğdu. 2006’dan beri içeride. Müebbet ve 160 yıl hapis cezası var.
Abdullah Kaya: Kars-Kağızman’da 1989 yılında doğdu. 2015’ten beri tutuklu.
Engin Okuducu: Bitlis’te 1983 yılında doğdu. 2015’ten beri tutuklu. Evli ve 8 yaşında bir kızı var. 7 yıl 6 ay hapis cezası bulunuyor.
Zınar Doğan: Mardin-Nusaybin’de, 1990 yılında doğdu. 2016’dan beri tutuklu.
Şehmus Can: Ağrı-Patnos’da 1994 yılında doğdu. 2016 yılından bu yana tutuklu. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor.
*Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi