Dün 14 Şubat Sevgililer Günü’ydü. Bugün 15 Şubat Komplo’nun 20’inci yılı, Leyla Güven’in direnişinin 100’üncü günü. Kapitalizmin hepimize armağan ettiği sahtekarlıklar, bozulmalar çağını yaşıyoruz. Yavanlaşan sadece yediklerimiz, tükettiklerimiz değil, aynı zamanda duygularımız, his ve düşüncelerimiz de. Her şeyde bir bozulma var, duygularımızın genetiği ile oynadılar. 7/24 psikolojik savaş ile düşüncelerimizi, ruhumuzu zehirliyorlar.
Önceki gün, dün, bugün alışveriş merkezleri önünde kuyruklar oluşturuldu; mutlu aile tablosu çizen çiftler tarafından. Sevgiler paketlendi, pazara çıkarıldı. 3 gün sonra boğaz boğaza girecek insanlar, sevgiyi katletmek için sıraya girdi büyük bir gösterişle. Ne de olsa gösteri dünyası. Sevginin ölçütü maddi varlığa döküldü. Kimin kimi ne kadar sevdiğinin ölçütü alınan hediyenin boyutuna indirgendi, tam da kapitalizmin kar mantığına uygun bir şekilde. Sevgiyi de tekeline almış; şekline- şemaline, biçimine karar veren, onun sev dediklerinin sevildiği, sevme dediklerinin ötelendiği bir sistemden bahsediyoruz.
Oysa 14 Şubat bugünkü yönetimlere benzeyen despot, baskıcı Roma rejimine karşı verilmiş bir büyük bedelin tarihi. Şimdi kimse Aziz Valentine’i hatırlamıyor, onun ne uğruna can verdiğini bilmiyor. Valentine, verili düzene, konulmuş yasaklara itiraz eden bir insan. Bu sisteme, dün Valentine’in karşısında mücadele ettiği Roma despotizminin ruhu hakim. Dün evliliği yasaklayan anlayış bugün evlenmemeyi, gerçek aşkı, insanın insanı yüceltmesini yasaklıyor. Her şeyi maddiyata döküyor, bencilliği bir kural olarak dayatıyor. O yüzden insanlık bugün de her türlü yasakçılığa, despotizme, dayatmaya karşı mücadele verecek aziz ve azizelere, ermişlere, inanmışlara, mücadele edecek, toplumu aydınlatacak öncülere ihtiyaç duyuyor.
İşte tam da böylesi tarihi kavşaklarda bu tür insanlar kendi farkını belli ediyor. Leyla Güven, 100 gündür bedenini dirhem dirhem eriterek, bu yolda yürüdüğünü, mücadeleyi yücelttiğini, bu mücadele ile birlikte yüceldiğini gösterdi. Ciwan Haco’nun Leyla Kî Ye/Leyla Kimdir şarkısı bu eylemi, bu yürüyüşü anlamak ve anlamlandırmak için sorulmuş bir soru gibi. Hakikaten kim bu yücelen, dirhem dirhem erirken devleşen kadın?
Bir direniş insanı tarif edilmez. O eylem kendisini tarif eder. Ancak birkaç basit gerçeği hatırlatmak da fayda var. Leyla Güven siyasete aşk bulaştırıyor. Aşka yeni kriterler getiriyor. Sevgiyi yüceltiyor, aşkı gerçek anlamına kavuşturuyor. Yaşamı yüceltmek, toplumu büyütmek için kendisinden vazgeçiyor. Koltukları, elde ettiği bütün statüleri, sahip olduklarını elinin tersi ile iterek, devrimciliğin adanmışlık olduğunu ve tarih öncesi çağlardan beri insanların erdem için yaşadıklarını, bunun için nefes aldıklarını, insanlaşma yürüyüşünün de bu olduğunu hatırlatıyor. Uğruna dağların delinmesini bekleyen bir kadın olmayı değil, barış, kardeşlik uğruna vicdansızlık dağlarını deliyor. Bir yaşam uğruna duyulan sevgi ve aşkın tekil sevgiden daha büyük olduğunu, bencilliği ortadan kaldırdığını bütün dünyaya gösteriyor.
Bu eylem ile sahteleşmiş ne varsa ona müdahale ediliyor, her şey gerçek anlamlarıyla yerli yerine oturtuluyor ve gerçek anlamlarına kavuşturuluyor. Kapitalizmin özünden uzaklaştırdığı Valentine’e itibarı yeniden iade ediliyor. Bu eylem, toplumun sahte aşkları gibi, sahte üzüntülerini de yüzüne vuruyor. Onları deşifre ve teşhir ediyor. Bu duruş, yaşamı savunanları, yaşam için mücadele verenleri cesaretlendiriyor. Şimdi bu eylem karşısında İstanbul’da milletvekillerini ablukaya almanın, bunu genelleştirerek bir yöntem haline getirmenin ve neredeyse Leyla diyen herkesin başına bir polis dikmenin ne önemi var ki?
Leyla eyleminin 100’üncü gününde ve iki gün önce ağırlaştı. Kritik bir aşamada. Ama tarih kendi mecrasında akacak, hak yerine bulacak ve Leyla yücelttiği yaşam ile birlikte elbette yaşayacak. Kendisi ile birlikte yola çıkmış herkesi de yaşatacak. Çünkü Ciwan Haco’nun da dediği gibi
Leyla
Şêr şêr e, mêr e yan jin e
Nîşan bi destê Leyla min e
Pola ye dil, wek hesin e
Leyla kî ye, Leyla çi ye, Leyla min e
Leyla keça Mîd û Med e
Canê xwe da di ber me de
Bijîn heçî ku can jî da
Xweş bin ji ter jar û geda