Türkiye coğrafyasının dört bir yanına yayılan JES’lerde sınırsız büyüme devam ediyor. Çanakkale’de 30 bin hektar doğal alanda 17 adet JES ihalesi yapılacak. Gökçeada’nın 10’da biri ile Bozcaada’nın 3’te 2’si JES’lerle işgal edilecek
Yusuf Gürsucu/İstanbul
Türkiye coğrafyasının hemen her yerinde ortaya çıkan ‘Jeotermal Enerji Santralleri’ (JES) Aydın, Manisa ve Çanakkale’de yoğun olarak görülüyor ve yaşama geri dönülmez zararlar veriyor. Türkiye’de bugüne kadar açılan JES kuyu sayısı onbinleri aşarken, santral sayısı ise binlere ulaştı. Çanakkale’ye bağlı Assos bölgesine kadar olan kıyı boyunca inşa edilen santrallere ilave olarak 17 tane JES sahası daha eklenirken, Gökçeada’da 2, Bozcaada’da ise 1 adet JES sahası bu sayının içinde bulunuyor. 22 Şubat tarihinde Çanakkale İl Özel İdaresi, İl Encümen Toplantı Salonu’nda 15 adet jeotermal enerji arama sahası ile 2 adet kaynak işletme alanı ihaleye çıkarılacak. İhaleye çıkılan alanlar içinde Gökçeada’nın 1/10’u, Bozcaada’nın ise 2/3’ünün sondaj alanı olarak belirlenmiş olması dikkat çekti.
İhale edilecek yerler
İhale edilecek olan arazilerin ilçesi, köyü, mevkii, yüzölçümleri ise şöyle: Ayvacık Gülpınar’da 388,23 ve bin 596,46 hektar alan kaynak işletme alanı olarak ihale edilecek. Kaynak arama bölgeleri ise; Gökçeada Eşelek mevkiinde bin 630 hektar ve Kaleköy’de bin 294,14 hektar alan, Bozcaada’da 2 bin 864,72 hektar alan, Biga merkezde 644,47 hektar alan, Lapseki Kocabaşlar’da bin 600 hektar alan, Ayvacık Kösedere, Kestanelik ve Şapköy’de 4 bin 614,11 hektar, Küçükçetmi’de 4 bin 915,55 hektar alan, Ezine Tavaklı’da 4.93 hektar, Hisarönü’nde bin 437,48 hektar, Alemşah’ta 116,95 hektar, Karadağ’da 386,69 hektar, Akçakeçili’de bin 153 Hektar, Bahçeli’de 4 bin 672,41 hektar, Koçali ve Kayacık’ta ise 3 bin 555,34 hektar alan, Lapseki Gürece’de 4 bin 793,20 hektar alan olmak üzere toplam 28 bin 453,21 hektar tarım arazisi ve doğal yaşam alanları JES’lerle işgal edilip tarım alanları, dereler ve yeraltı suları zehirlenecek.
Jeotermal sıvı ölüm demek
Jeotermal Enerji Santralleri çevresine yaydığı kirlilikle bilinirken, ‘alternatif temiz enerji’ bağlamında değerlendirilmesi dikkat çekiyor. JES’lerde yeraltından çekilen sıcak kimyasal zehirli sıvı, ısısı alındıktan sonra reenjeksiyon kuyularına geri basılıyor. Bu sıvının içerdiği kimyasallar ise bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür ve zehirli tuz olduğu biliniyor. Yeraltına geri basılan zehirli sıvı yeraltı sularına karşıyor. Enjeksiyon kuyuları dolduğunda ya da dolmak üzereyken bu sıvı fosoptik türü kuyulara ve derelere bırakılıyor. Sıcak zehirli sıvı soğuk su ile karşılaştırılıp elde edilen buhar basıncı sonrası, kimyasala bulanan buhar atmosfere salınarak çevresindeki yaşamı zehirliyor.
Canlı yaşamı tehdit ediyor
CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, içme suyunda arsenik miktarının normalde 10 ppm olması gerekirken Manisa ve İzmir’in içme suyunda bu oranın 3 bin ppm olduğunu açıkladı ve JES’lerin derhal yasaklanması çağrısında bulundu. Bu santrallerin Türkiye’de yoğun olarak görüldüğü Aydın’da, jeotermal santraller faaliyete başladığından bu yana, il genelinde ölüm oranları geçmişe göre yüzde 30 artarken, kanser vakaları ise, Türkiye ortalamasının yaklaşık 2.5 katına ulaştı. JES’lerin ilk adım attığı Aydın’ın Germencik ilçesinde JES’ler nedeniyle birçok sorun yaşandı. DSİ, bu bölgedeki artezyen kuyularında yaptığı ölçümlerde sularda ağır metal kirliliği tespit etmişti. Ancak bu raporlar şu an sümen altına girmiş durumda. Germencik Çevre ve Doğa Derneği yaşanan sorunlara karşı 9 dava açtı ve onlarca bilim insanı bölgede yaptığı inceleme sonucunda raporlar hazırladı. Raporlarda, ağaçların kuruduğu yerdeki jeotermal santralinin çevresinden alınan toprak numunelerinde normalin 10 katı bor, arsenik ve daha birçok ağır metal tespit edildi.
Gözler TPAO’nun 2 bin kuyusunda
Türkiye’nin batısında büyüyen JES’çiler doğuya da gözlerini çevrilmiş durumda. JESDER Başkanı Ali Kındap, TPAO’nun 4 bin 500 petrol kuyusu açtığını ve bunun 2 bin tanesini verimli bulmayıp kapattığını belirterek bu kuyulara talip olduklarını söyledi. İzmir’de bir gurup gazeteciyle yaptığı bilgilendirme toplantısında konuşan Kındap, JESDER olarak Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (PİGM) başvuruda bulunduklarını duruydu. Doğu diye işaretlediği yerler ise Diyarbakır, Batman, Mardin Şırnak vd. bölge kentleriyken, Diyarbakır’da sondajları başlayan Kayagazı kuyuları ile bölge adeta yok edilmeye hazırlanıyor. Bu yok edilme saldırısına bir de JES’çilerin eklenmesi bölgede sorunların her geçen gün artacağına işaret ediyor. Kayagazı elde etmek ve Jeotermal enerji üretmek amacıyla sıcak sıvıyı çıkarmak için birbirine benzer proses uygulanıyor. Bu süreçlerde yeraltı suları, çevredeki dere ve nehirler, tarım arazileri ve hava kalitesi hızla bozularak zehirleniyor.
Türkiye’nin enerji ihtiyacı var mı?
Türkiye’de 87 bin 137,7 megawat enerji üretim kapasitesi mevcut. Bu üretimde yüzde 2.35 gibi düşük bir üretim gücüne sahip olan JES şirketlerinin hedefinin bu oranı 10’a 20’ye katlamak olduğu ve bu şirketlerin kurduğu JESDER tarafından belirtiliyor. Türkiye’de en yüksek enerji ihtiyacı ortaya çıktığı dönemlerde dahi 35 bin MW bir güce ihtiyaç duyulduğu ancak buna rağmen 87 bin MW’ı aşan üretim yapılmasının birçok nedeni var. En önemli nedeni sermayeye alan açmak. Birbaşka hedef ise enerji ihracatı ve nükleer zenginleştirme amacıyla enerji üretim kapasitesi 120 bin MW’lara taşınmak istense de yaşanan ekonomik kriz bunun ancak hayal olabileceğini gösteriyor. Ortaya çıkan elektrik arz fazlası için devlet, şirketlere kapasite bedeli adı altında açıktan ödeme yapıyor. Kamu elindeki üretim merkezleri yani her türden enerji santralleri ise, ya hiç çalıştırılmıyor (Bursa 2 bin MW Doğalgaz Çevrim Santrali gibi) ya da çok düşük kapasitelerde enerji üretiliyor. Özel sektöre alan açmak için yapılan bu uygulama ile Türkiye’de doğal yaşam, nitelikli içme suları, ormanlar, denizler ve tarım arazileri yok edilip kirletiliyor.
Sermayenin bu ilgisi neden?
Milli enerji vurgusu yapılan JES’lerin ve diğer endüstriyel yatırımların tamamı doğal yaşam üzerinde büyük bir baskı oluşturduğu ve yaşama geri dönülmez zararlar verdiği tamamen ortaya çıktı. Türkiye’de termik, doğalgaz gibi enerji santralleri borç batağına girmiş durumda ve birçoğu enerji üretmekten vazgeçmeye çalışırken, JES’çilerdeki iştahın temel nedeni bedava hammadde olduğu belirtiliyor. Bir doğalgaz veya termik santralde enerji elde etmek için şirketin doğalgaz ya da kömür alması gerekir ve bu ciddi bir maliyettir. Ancak JES’lerin değişken işletme maliyetleri yoktur. JES’lerin sondajla dışarı çıkardıkları akışkanın önünde bir sayaç yoktur ve yeraltından bu sıvıyı sınırsızca çekebilir. Yani üretim miktarları arttığında hammadde ve işçilik gibi giderlerde değişiklik yaşanmaz. Bir de üretse aynı bin de üretse aynı maliyet sermayenin iştahını kabartan en önemli etken. Nükleer gibi JES’ler de ‘temiz enerji safsataları’ içinde değerlendirilmektedir. Türkiye’de enerji üretim kapasitesinin yüzde 50’sinin santrallerce sağlanacağı ise Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) tarafından iddia edilmektedir.