DİSK kuruluşunun 52. yıldönümünde, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı 1961 Mitingi’ne ev sahipliği yapmış Saraçhane Parkı’nda buluştu. Çerkezoğlu burada yaptığı konuşmada “Vakit işçi sınıfı için yeniden ayağa kalkış vaktidir” dedi
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kuruluşunun 52. yıldönümünde sınıf mücadelesinin bir dönüm noktası olan, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı 1961 Mitingi’ne ev sahipliği yapmış Saraçhane Parkı’nda buluştu.
Burada DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu bir açıklama yaptı. Çerkezoğlu “İşçilerin yararına olan, memleketin yararınadır!” başlıklı konuşmasında Saraçhane Meydanı’nın DİSK’in kuruluşuna giden yoldaki önemine değindi:
Bugün burada toplandığımız Saraçhane Meydanı, DİSK’in kuruluşuna giden yolda önemli bir kilometre taşıdır. Burası, Saraçhane Meydanı Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı yerdir. 31 Aralık 1961’de sendika, toplu sözleşme ve grev hakkını savunmak için on binlerce işçi Saraçhane meydanını doldurdu ve o gün işçiler bir sınıf olarak sahneye çıktılar. Saraçhane mitinginin ve sonrasının giderek yükselen işçi sınıfı hareketinde filizlenen DİSK, 50 yılı aşkın bir süredir bu topraklara kök saldı. Sınıf esaslı-demokratik bir sendikacılığın, sınıf ve kitle sendikacılığının yegane temsilcisi olan DİSK, 1 Mayıs kürsüsündeki Kemal Türkler, “işçi arkadaş, üstünü aratma” diyen Rıza Kuas, çıplak ayakla yürüyen Abdullah Baştürk gibi önderleriyle işçi sınıfının onuru, halkın umudu oldu…
“Vakit işçi sınıfı için yeniden ayağa kalkış vaktidir”
12 Eylül darbecileri başta olmak üzere tüm baskıcı iktidarların hedefinde olan DİSK’in emeğin hakları için, işçi sınıfının ekonomik, sosyal ve sendikal hakları için verdiği mücadelenin ödenen tüm ağır bedellere rağmen sürüyor ve süreceğini ifade eden Çerkezoğlu şöyle devam etti:
İşçi sınıfının 1961’de ayağa kalktığı yer olan Saraçhane Meydanında, 58 yıl sonra bir kez daha ifade etmek isteriz ki; vakit işçi sınıfı için yeniden ayağa kalkış vaktidir. Çünkü ülkemiz ve dünyamız büyük bir felaketle karşı karşıyadır.
Çerkezoğlu konuşmasının devamında işçi sınıfının temel taleplerini şöyle sıraladı:
Sendikalı olmak biz işçiler için en temel yasal ve Anayasal haktır. Sendikal örgütlenmenin önünde engel olan işkolu ve işyeri/işletme barajları kaldırılmalıdır.
Sendikal nedenli işten çıkarmalara karşı iş güvencesi yaptırımları güçlendirilmeli ve işler hale getirilmelidir.
Grev hakkı eksiksiz olarak tanınmalıdır. Grev erteleme adı altında uygulanan grev yasaklarına son verilmelidir.
Ücretler enflasyona karşı korunmalı, işçilerin ve tüm çalışanların krize karşı korunması için ücretlere en az enflasyon oranında zam yapılmalıdır.
KHK ile yapılan ve başından itibaren bir eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan taşeron işçilerin kadroya alınmasında yaşanan ayrımcılığa son verilmelidir. Kamu işçisi olarak kadroya alınmayıp belediye şirketlerine geçirilen taşeron işçilerin yaşadığı mağduriyet ortadan kaldırılmalı ve kamu işçisi olarak kadroya alınmalıdır.
Kamuya ve belediye şirketlerine geçirilen taşeron işçilere ikinci sınıf işçi muamelesi yapılmasından vazgeçilmelidir. 4+4 zam uygulanmasına son verilmeli, kamuya ve belediye şirketlerine geçirilen işçilere aynı işi yapan işçilerle eşit ücret verilmeli ve özgür toplu sözleşme hakları tanınmalıdır.
Emekli aylık ve gelirleri enflasyon ve milli gelir artışı dikkate alınarak derhal güncellenmeli, asgari ücretin altında kalan tüm emekli aylık ve gelirleri derhal asgari ücret düzeyine çekilmeli, emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülmeli, yaratılan bu mağduriyet ortadan kaldırılmalıdır.
Türkiye dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birine sahiptir. Vergilerin dörtte üçü ücretliler ve tüketiciler tarafından ödenmektedir. İşçi sınıfı üzerindeki çifte vergi yüküne son verilmeli, vergideki bu büyük adaletsizlik ortadan kaldırılmalı, asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalı ve net olarak ödenmelidir. Yüzde 15’lik ilk dilim vergi oranı yüzde 10’a düşürülmeli, vergi dilimleri en az enflasyon ve milli gelir artışı oranında yükseltilmelidir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır.
Yaşadığımız ekonomik krizin en önemli sonucunun artan işsizlik olacağını bugün ülkeyi yönetenler de kabul ediyor. O nedenle toplu işten çıkarmalar yasaklanmalıdır.
İşsizlik Sigortası Fonu siyasal iktidarın arpalığı olmaktan çıkarılmalıdır. İşsizlik sigortasından yaralanmak için son üç yılda 600 gün olan yararlanma koşulu 180 güne indirilmeli ve işsizlik ödeneklerinin miktar ve süresi uzatılmalıdır.
Ücret Garanti Fonu uygulaması iyileştirilmeli, işçilerin en az altı aylık ücret alacaklarını ve tüm diğer alacaklarını güvence altına almalıdır.
“Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması” ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
HABER MERKEZİ