Tam olarak hatırlamıyorum ama 6-7 yıl oluyordur herhalde; bir gün gazetede çalışırken aşağıdan çağırdılar. Büyük gazetelerden birinin ünlü magazin yazarlarından biri, kapının dışında duruyor. Biraz kem küm, sonra derdini anlattı. Holding veliahtlarının kadınlara yaptıkları istismar ve cinayet vakalarını örneklerle anlatan bir yazı yazmıştım o zamanlar. Epey ünlü iki kardeş de vardı onların arasında, aile pek ricacıymış, zaten karşı taraf da iddiasını geri çekmiş de filan, mümkünse gazetenin internet versiyonunda o bölümü değiştirebilir miymişim? Google’a yazınca tık diye çıkıyor ya, dert o. Sakız gibi yapıştı kaldı adam. Bunun bir haber değil, köşe yazısı olduğunu da anlatamıyorum. Hele gel bir çay iç diyorum, içeri de girmiyor, malum tehlikeli gazeteyiz biz. Muhabbet uzadıkça uzadı; çocukların geleceği, ailenin itibarı, vs… Nasıl bir sıkıntıysa artık, kırk yılın magazincisi bizim gazetenin kapısına kadar gönderilmiş.
Şule Çet davası olunca, yeniden hatırladım o günü. Bu veliaht kısmı, nedense pek kıymetli oluyor. Gelecekte şirketleri devralacak olan veletler, bir halt yiyorlar, sonra ayıkla pirincin taşını! Aileler koşturup duruyor, tehdit, rica, artık ne lazımsa.
Kadınlar pek mi sert bugünlerde? Evet, öyle. Adliyelere yığılıp baskı yapıyorlar mesela, Google’dan beterler, hiçbir şeyi unutturmuyorlar. Bir yerde bir yanlış görünce, üstüne üstüne gidip ortamı gerdikçe geriyorlar.
Genellikle Lenin’e atfedilen ‘çubuk bükme’ diye bir deyim var. Çok yerleşik bir yanlışı düzeltmek için çubuğu diğer tarafa sert bir şekilde kanırtmak yani. Bazen zorumuza gidiyor; mantığını anlamakta zorlanıyoruz. Kürtaj vakasında mesela, iki kişinin ‘faaliyetinden’ doğan bir durumun yine o iki kişi tarafından ortak karara bağlanması, ilk bakışta insana pek mantıklı gibi geliyor ve ‘benim bedenim benim kararım’ tutumu da sanki ‘aşırı’ bir şeymiş gibi görünüyor. Oysa durum çok basit! Erkek egemen düzenin bütün izlerinin tümüyle silindiği, kadın-erkek ayrımının zerresinin kalmadığı koşullarda bile olsak, söz konusu operasyonun fizyolojik ve psikolojik muhatabı belli. Yani o koşullarda bile, nihai kararın sahibini tartışmak yersiz. Şimdiki koşullarda ise ‘ortak karar’ denilen şey, zaten pratik olarak erkeğin kararı anlamına geliyor. Dolayısıyla, ‘aşırı’ gibi görünen talep, aslında ‘aşırı’ filan değil.
Son günlerde ‘kadının beyanı’ üzerine koparılan fırtına da aslında aynı çerçevede bir sorun. Evet, çubuk diğer tarafa sert biçimde bükülüyor; evet, belki zaman zaman ‘haksızlık’ yapma ihtimali de var ama olsun! Biraz da haksızlık oluversin yani, n’olmuş? Binlerce yıldır dönen bir çark var; farkında değil miyiz bunun? Ortaya çıkan vakaların koca bir buzdağının yalnızca görünen kısmı olduğunu bilmiyor muyuz? Bu memlekette ve bütün dünyada, milyonlarca sessiz kadının varlığı bir sır mıdır? Allah aşkına nerede yaşıyoruz biz? Yasalar filan bir yana, polisten savcıya, yargıca kadar nasıl bir ülkede, nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Bu ülkede, sadece takım elbise en az beş yıllık ‘kıyak’ sebebi değil mi?
Evet, çubuğun sert bükülmesi, bu bükülmenin doğası gereği kendi içinde ‘haksızlık’ ihtimalini barındırır; ama zaten deyimin de mantığı bu. Yüzlerce yıldır binlerce kadının yaşamına mal olan bir sertlikten gelirken, kötü futbolcular gibi ilk faulde (tabii gerçekten faul varsa) bu kadar yerlere yatıp debelenmek ayıp değil mi? Yüzlerce yıldır yanlış tartan bir terazi var ve kadınlar gidip o terazinin bir kefesine küt diye yükleniyorlar; bu, başka türlü yapılabilir bir şey değil ki. Yaparsanız böyle yaparsınız; gram gram çözemezsiniz bunu. Terazinin kefeleri öyle denk filan gelmez, uzun süre gelmez; kaldı ki zaten daha terazinin kefeleri yerinden bile oynamış değil. Ama öte yandan, bu kadar sert bükmenin mantığı şudur ki, önce kendi içimizden başlamak suretiyle, herkes ayağını denk almaya, eline, koluna, lafına dikkat etmeye başlar. Bu kadar basit!
Bana sorarsanız, şu anda her şey seyrinde gidiyor ve iyi gidiyor. Bırakalım Çağataygiller kadınların şerrinden yakınıp ağlaşıp dursunlar. Bırakalım veliaht babaları Google itibarı derdine düşsünler. Bırakalım ‘linç mağdurları’ biraz daha mağdur olsunlar. İkide birde kadınların işini burnumuzu sokmak yerine niye bir paket çekirdek alıp çitlemiyoruz ki? Hem gölge de etmemiş oluruz, fena mı?