Karadeniz’de kirlilik canlı yaşamı yok etti. 1992 yılında 6 ülke tarafından yapılan Bükreş anlaşması sonrası Karadeniz’de canlı yaşam adeta taammüden ve planlanarak yok edildi
Karadeniz’de oksijenin tükenmeye başlaması nedeniyle ekolojik denge alt üst olmuş durumda. Karadeniz 436 bin 400 km² yüz ölçümüyle geniş bir alanı kapsıyor. Fas ya da İsveç gibi ülkelerin büyüklüğüne eşdeğer olan Karadeniz’in yüzeyindeki az tuzlu su, âdeta bir kapak işlevi görüyor ve dipteki tuzlu suyla yüzey arasında oksijen alışverişi gerçekleşmiyor. Oksijene ihtiyaç duyan organizmalar da Karadeniz’in dibinde varlıklarını sürdüremiyor. Bu durum su organizmalarının yaşam alanını önemli ölçüde daraltıyor. Bu durumun en önemli müsebbibi, tarımda kullanılan azot ve fosfor gibi maddelerin denize karışmasının yanı sıra su katmanlarının olağanüstü yoğunluğu. Bir iç deniz görünümündeki Karadeniz’in, Marmara ve Ege üzerinden Akdeniz ile tek bağlantısı, bilindiği gibi İstanbul Boğazı. Ancak bu daracık boğazdan Karadeniz’e gelen taze tuzlu su miktarı son derece az.
Tatlı sular denize ulaşmıyor
Ayrıca Tuna gibi pek çok tatlı su nehri Karadeniz’e dökülürken, Tuna Nehri’nde son dönem ortaya çıkan su azalması ve Karadeniz bölgesinde yapılan ve karayla denizin arasında adeta duvar olan otoyol da bu durumun yaratıcılarından. Ayrıca bölgede inşa edilen yüzlerce HES ve barajlar nedeniyle dağlardan denize ulaşan oksijenli temiz sular artık yeterince denize ulaşamıyor. Gittikçe azalan denizi beleyen bol oksijenli tatlı su, üst tabakada yüzüyor. Tuzlu tabaka ise altta kalıyor. Deniz katmanları arasındaki geçirgenliği kolaylaştıracak sert rüzgârlar ya da düşük yüzey ısısı gibi meterolojik olaylar da yeterince gerçekleşmiyor. Canlıların bulunduğu tabakanın derinliği, 1955 yılında deniz yüzeyinden 140 metre derinlerde iken günümüzde “ölü bölge” yüzeyden 90 metre sonra başlıyor.İklim değişikliğinin etkisiyle dünya genelinde deniz ve okyanuslar giderek ısınıyor. Bu da ekolojik sistemin dengesinde radikal değişikliklere ve canlı çeşitliğinin hızla azalmasına neden oluyor.
Hiçbir şey yapılmıyor!
1992 yılında, Karadeniz’de yaşanacak olası bir kirliliğin önüne geçilmesi amacıyla Bükreş Anlaşması imzalanmıştı. İmzalanan Bükreş Antlaşması 20. yılında (2012) Karadeniz Komisyonu Daimi Sekretaryası tarafından düzenlenen organizasyonla İstanbul’da bir kutlama yapılmış ve imzalanan anlaşmanın 20 yıldır büyük bir özveri ile sürdürüldüğü vurgulanmıştı. Bükreş Sözleşmesi’nin uygulama organı olarak kurulmuş olan Karadeniz Komisyonu Daimi Sekretaryası, bugüne kadar herhangi bir çalışma yapmadığı son duruma bakınca net görülebiliyor.
Sadece nutuk atılıyor
Organizasyona katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadıoğlu İstanbul’da yapılan toplantıda, “Çevre atalarımızın bize bıraktığı bir miras değil bizim çocuklarımıza bırakacağımız bir emanettir. Çünkü Türk toplumu emaneti mirastan çok daha önemser. Bu emaneti korumak için ulusal ve bölgesel anlamda bakanlığımız olarak çalışmalarımız büyük bir özveri ile devam etmekte” açıklaması yapmıştı. Ancak kurulan yüzlerce HES ve onlarca baraj bu iktidar sürecinde inşa edildi. Baraj ve HES’ler ile Karadeniz Otoyolu tüm uyarılara ve itirazlara rağmen sürdürülmüştür. Karadeniz’e kıyısı olan veya Karadeniz’e dökülen nehirlerin geçtiği ülkelerde Karadeniz’in katlinde ortak oldukları ve attıkları nutuklar dışında hiçbir şey yapmadıkları aşikardır.
Rapor neyi amaçlıyor?
Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya ve Ukrayna’nın bir araya gelerek 27 yıl önce yapılan Bükreş Anlaşması sonrası oluşturulan ve Türkiye’nin sekretaryasını üstlendiği “Karadeniz Stratejik Eylem Planı” anlaşması doğrultusunda hazırlanan “Karadeniz Nasıl Kurtulur?” konulu çalışma raporu geçtiğimiz günlerde açıklandı. 27 yıl boyunca adeta katliama uğratılan Karadeniz için bugüne kadar sadece raporlar hazırlandığı görülebiliyor. Raporda, Karadeniz’in ekolojik dengesinin çökme aşamasında olduğuna dikkat çeken uzmanlar 17 ülkenin ev, tarım ve sanayi atıklarını bıraktığı bir çöplük haline gelen Karadeniz’in ciddi biçimde hasta olduğunu belirterek, Karadeniz’in hacminin yüzde 87’sinde deniz yaşamının tamamen yok olduğunu vurguladılar. Raporda her yıl kıta Avrupa’sının yaklaşık üçte birine eşit ve içlerinde 17 ülkenin de bulunduğu Avusturya, Beyaz Rusya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Almanya, Macaristan, Moldova, Slovakya, Slovenya, Romanya, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Sırbistan’dan Karadeniz’e yaklaşık 350 kilometre küp nehir suyu akar. Tuna, Dinyeper ve Don gibi büyük nehirler Karadeniz’e akmaktadır.
Yüzde 70 kirletici olanlar anlaşmayı imzalayanlar
Her yıl 571 milyon 175 bin metreküp miktardaki atık Karadeniz’e veya nehirlerin denize dökülen kollarına ve oradan da Karadeniz’e boşaltılmaktadır. 30 bin ton petrol evsel atık tesislerinden, 15 bin 500 ton sanayiden (petrol sanayi dahil olmak üzere) ve 53 bin ton Tuna Nehri’nden denize boşalmaktadır. Geri kazanılması mümkün olmayan 95 bin ton petrol atığı her yıl Karadeniz’e boşaltılmaktadır. Bir araba motorundan çıkan yağ, 56 bin ton deniz suyunu kirletmeye yeteceği raporda yer almaktadır. Raporda, tüm Karadeniz ülkelerinin kıyı bölgesini etkileyen ciddi bir sorun da erozyon ve toprağın bozulması ve kıyılardaki kum ve çakıl, nehirlerden doğal olarak gelir ancak birçok nehir üzerine kurulan barajlar kum ve çakılların plajlara ulaşmasını azalttığı belirtiliyor. Bu durum Bükreş Anlaşması’na uygun bir sonuç yaratmazken Karadeniz’in adeta katledilmeye çalışıldığını gösteriyor.
EKOLOJİ SERVİSİ