Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak’a verilen cezayı değerlendiren DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Halide Türkoğlu, “Yargılama da karar da siyasidir” dedi. Mahkeme heyetinin 19 hakim değiştirdiğini belirten avukat Şivan Cemil Özen, “Mahkeme kendini mahkum ettirdi” derken, avukat Cemile Turhallı Balsak ise, “Karar ceplerindeydi” ifadesinde bulundu.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkezi, partinin Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’e ise 15 yıl, görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’a ise 14 yıl 3 ay hapis cezası verilemesini protesto etti. Genel Merkez Diyarbakır İrtibat Bürosu’nda yapılan toplantıya Eş Genel Başkan Yardımcısı Halide Türkoğlu ile avukatlar Cemile Turhallı Balsak ve Şivan Cemil Özen katıldı.
Türkoğlu: Kürt siyaseti ilk bu süreci yaşamıyor
Yargılamanın da verilen kararın da siyasi olduğunu ifade eden Türkoğlu, “Kürt siyaseti ilk kez bu süreçleri yaşamıyor. Türkiye’nin 100 yıldır anlayış biçimi, Kürtlerin kendini yönetmelerine karşı baskıları devam etmiştir. Kimi zaman soykırım, kimi zaman faili meçhullerle, öncüleri terörize etmekle kendisini var etmiştir. Özellikle 1980 darbesini yaşayan Gültan Kışanak’ın durumunda 1990’lı yılları, 2016 yılında gerçekleştirilen darbe sonrasında AKP rejimi ile yeniden görmekteyiz” dedi.
‘AKP kendi kürdünü yaratmak istiyor’
AKP’nin kendi yargısını oluşturduğunu dile getiren Türkoğlu, “AKP kendi Kürdünü oluşturmak istiyor. Makul kadınlar yaratmak istemektedir. Siyaseti baskı altına alırken, kendi mevcut profilini halka dayatmaktadır. Biz Kürtlerin, kadınların, demokratik siyaset yürütenler, yıllardır AKP’nin kendi yargısını oluşturduğunu belirttik” diye konuştu.
‘Siyasetimiz kök salmıştır’
Tuncel ve Kışanak’ın görülen dava duruşmalarına dikkat çeken Türkoğlu, “12 duruşma boyunca hiç biri kendisini ifade etmeden tutuklamaları devam etti. 1 Şubat’ta ise Kürt siyasetine bir kez daha darbe vurulmaya çalışılmıştır. Gültan başkanın savunması tarihi bir savunmadır. Bu ülkenin savcıları, hakimleri, AKP siyasetçileri, bu ülkede kendi profilindeki insanları yaratmak için oluşturduğu siyaset biçimi, talan, rant ve insan haklarını askıya almak üzere kendini geliştiriyor. Bizim siyasetimiz bin yıllardır burada kök salmıştır. Ama onların bize dayatmaya çalıştıkları esaret sisteminin kökleri yoktur” ifadesinde bulundu.
‘Bu dava burada bitmemiştir’
Kürt sorununun çözümünün PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla sağlanabileceğini ifade eden Türkoğlu, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve Tuncel’in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemlerine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bu dava burada bitmemiştir. Özgürlük ve eşitlik mücadelesi yürüten kurumlar için temel görev olarak görüyoruz. Demokratik siyaset noktasında mücadeleyi sürdüreceğiz.”
Özen: yargılama anayasa ihlalidir
Tuncel ve Kışanak’ın yargılamasının hukuki boyutuna ilişkin konuşan avukat Şivan Cemil Özen ise verilen kararın Türkiye demokrasi açısından vahim olduğunu söyledi. Tuncel ve Kışanak’ın bir panik havasında savunmaları alınmadan mahkum edildiğini belirten Özen, “Yargılamaya esas konusu yapılan konuların tamamı siyasi parti genel başkanı ve belediye başkanı olmaları, siyasi değerlendirmeleri, milletvekili oldukları dönemde yaptıkları açıklamalardır. Konuşmaları düşünce ve ifade özgürlüğü temelindedir. Yapılan yargılama, temel hak ve özgürlük açısından anayasanın ihlalidir” dedi.
Yargılama süreci
Mütalaa ve tutuklamanın devamı yönündeki kararlarla savunma haklarının yok sayıldığına işaret eden Özen şöyle devam etti: “Türkiye tarihinde siyasetin önünü tıkayacak bir karar karşımıza çıkmakta. Yargılama Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlamış ama güvenlik gerekçesiyle Malatya’ya gönderilmiştir. Dosya alelacele gözaltı anından itibaren Tuncel ve Kışanak, Türkiye’nin en ücra cezaevine gönderilmiştir. Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya katılmaları için mahkemenin huzuruna bizzat gelme talepleri karşılanmayarak, SEGBİS yolu ile beyanda bırakılmak zorunda bırakılmıştır.”
19 Hakim değiştirildi
Tuncel ve Kışanak ile birlikte avukatlarının savunma haklarının ihlal edildiğini söyleyen Özen, “Bu yaklaşımlar hukuki değildir. Bu husus AİHM kararında da belirtilmiştir. Tuncel ve Kışanak hakkında yürütülen yargılamada toplam 19 hakim değişikliği ve gerekçesiz tutuklama kararları ile devam niteliği taşıyan kararlarla karşı karşıyayız” diye belirtti.
Tuncel’in doktor raporu dikkate alınmadı
Kışanak’ın duruşmaya katıldığını, ancak Tuncel’in açlık grevinde olması nedeniyle rapor alarak duruşmaya katılamadığını anımsatan Özen, “Bu rapor maalesef mahkeme tarafından dikkate alınmayıp, yargılama esnasında hak mahrumiyetine yol açmış bir karara imza atmıştır. Yargılamaya ilk aşamada savunması alınmayan Tuncel ve Kışanak hakkında mütalaada bulunmuştur” ifadesinde bulundu.
‘Mahkeme kendini mahkum ettirdi’
Tuncel ve Kışanak hakkında verilen duruşma zaptının avukatlara tebliğ edilmediğini dile getiren Özen, “Söz konusu karar mahkemenin kendini mahkum ettirdiği, hukuk sisteminde hukuka aykırı bir kararla anılmaya devam edecektir. Her biri bir Anayasal hakkın icrası olarak görülmesi gereken bu faaliyetler, demokratik hukuk devletinin gereklerine aykırı olmuştur” diye konuştu.
‘Karar ceplerindeydi’
Avukat Cemile Turhallı Balsak ise yargılamaya dair şunları söyledi: “Daha önce verilen kararın ceplerinde olduğunu gösteriyor. Son söz her zaman sanığa verilir ama verilmedi. Savunma hakkı vermeyerek, bir an önce kararın verilmesi öncelikli gözetilerek, mahkeme baskı altına alındı. Sayın Tuncel’in hastalık durumu bunu belgelendirebiliyorsa, cezaevinde olan bir kişiden söz ediyoruz. Bunun geçerli bir mazeret olduğu konusunda hiç bir şüphe yok.”
Savunma hakkına müdahale
Yargılamada ilklere tanıklık ettiklerini dile getiren Balsak, “Birçok ceza davasında süre verildiğini biliyoruz. Savunma hakkında doğrudan bir müdahaleye işaret ediyor. Bu kadar hukuka aykırı olmasına rağmen mahkeme beyanlarımızı söylenmemişçesine, bir yaklaşım içerisinde yargılamayı yürüttü” dedi.
‘1 Şubat’ta alınması gereken karar’
Tuncel ve Kışanak’ın toplumsal meşruiyeti olduğunu ifade eden Balsak, “Burada bir yargılama yok. Kamuoyunun gözünden kaçırmayarak, adil bir yargılama tesis etmeniz gerekir. Yargılamaya getirilmeyerek, SEGBİS ile savunmaya zorlanmaları, son duruşmada sadece Tuncel değil, Kışanak’ın avukatları da esas hakkında savunmaya zorlandı. Dibinin dibini görebileceğimiz bir durumu gösterdi. AİHM kararları yokmuşçasına bir takım kararların ısrarlı bir şekilde verildiğini görüyoruz. Savunma hakkının doğrudan kısıtlandığını başka bir örneği yoktur. Bunun bir izahı olamaz ama bu karar mahkemenin tutumu, bize karşı yaklaşımı, 1 Şubat’ta verilmesi gereken bir an önce alınması gerektiği ile ilgilidir” diye özetledi.
Karara itiraz edilecek
Balsak, verilen kararın kendilerine verilmediğini, karara karşı Bölge Adliye Mahkemesi’ne ve ardından Yargıtay’a itirazda bulunacaklarını, devamında ise karar ve tutukluluk hallerinin devamına karşı da Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracaklarını söyledi.
HABER MERKEZİ