Partisi’nin Diyarbakır İl Örgütü kongresinde konuşan Mehmet Arslan, “3 yıldır tecrit politikası ile Kürtleri hizaya getirmeye çalışıyorlar. Bu iyi bilinmelidir; Kürtler özgürlük mücadelesi yürütüyorlar. Sonu ne olursa olsun bu baskıcı zihniyete karşı Kürtler direnecektir” dedi. Berdan Öztürk ise, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekerek, Türkiye halkının tecride sessiz kalması gerektiğini söyledi.
Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Diyarbakır İl Eşbaşkanlığı 5’inci Olağan Kongresi’nde konuşan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 88 gündür açlık grevi eylemini sürdüren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in kongreye selamlarını aktardı. Öcalan üzerindeki tecridin Kürt ve Türkiye halklarına uygulandığını ifade eden Öztürk, “Bugün cezaevlerinde olan herkes avukatları ve ailesi ile görüşebiliyor. Ama Sayın Öcalan görüşemiyor. Sayın Öcalan, Kürt halk önderidir, devlet bize onursuzluğu dayatıyor. Bize bu utancın, onursuzluğun ortağı olun diyorlar. Leyla Güven ve diğer arkadaşlarımız bir kez daha, onursuzluğu kabul etmeyeceğimizi gösterdi” diye belirtti.
‘Başarı, bedenini açlığa yatıranındır’
Demokrasi güçlerinin ve Türkiye halklarının tecride karşı sessiz kalmaması gerektiğinin altını çizen Öztürk, “Tecrit insanlık dışı bir uygulamadır. O yüzden sessiz kalmamalıdır. Sessiz kalanlar, arkadaşlarımıza bir şey olursa AKP-MHP faşizminin ortağı olacaktır. Kürt halkı sürekli direndi, ayaktalar, Kürt halkının önderliği var, direneceğiz. Başarı Kürt halkınındır, bedenini açlığa yatıranlarındır. Hiç bir zaman diz çökmedik, bundan sonra da diz çökmeyeceğiz” dedi.
‘Kazanımlarımızı korumamız gerekiyor’
DBP Eşbaşkanı Mehmet Arslan ise, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, HDP eski Milletvekili Selma Irmak, Hewler temsilcisi Nasır Yağız ve açlık grevi eylemini sürdüren tutukluları selamladı. Kürt halkının yıllardır ağır bedeller ödediğini hatırlatan Arslan, “Bugün geriye dönüp baktığımızda, Kürtler dünyanın en onurlu insanları arasına direnerek geldiler. Büyük bedellerden sonra kuşkusuz, biz bundan sonraki mücadeleyi de daha büyük vermek zorundayız. Dün kaybedecek bir şeyimiz yoktu, ancak bugün büyük değerlerimiz var. Halkımızın özgür değerlerini yok etmeye çalışanlara karşı kazanımlarımızı korumamız gerekiyor” diye konuştu.
‘Baskıcı zihniyete karşı Kürtler direnecek’
Öcalan’ın Kürt halkının iradesi olduğunu vurgulayan Arslan, şunları dile getirdi: “Bu anlayışa sözümüz; Sayın Öcalan’a kimse böyle yaklaşamaz. Bu süreci aslında Sayın Öcalan ile kapatmak istiyorlar. 20 yıl önce 15 Şubat komplosu Sayın Öcalan ile Kürtlerin özgürlük arayışını boğma yaklaşımına girdiler. Sayın Öcalan’ın çabaları sonucu komplo boşa çıktı. Ama ne yazık ki komplocu güçler durmadı. 3 yıldır tecrit politikası ile Kürtleri hizaya getirmeye çalışıyorlar. Bu iyi bilinmelidir; Kürtler özgürlük mücadelesi yürütüyorlar. Sonu ne olursa olsun bu zulümkârlara, baskıcı zihniyete karşı Kürtler direnecektir. Teslim olmayacaktır. Türkiye devleti açısından bu topraklarda sorunlar demokratik yöntemlerle çözülecekse, ilk önce Kürt sorununu ele almak zorundalar. Sadece Kürtler bizim kardeşimiz diyerek çözemezler. Türkiye’nin temel sorunlarının çözülmesi isteniyorsa, bunun yolu Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesinden geçiyor. Bunun adresi de İmralı’dır. Hesaplarına geldiğinde çözüm görüşmeleri yapacaklar, gelmediğinde Kürt sorununu derin dondurucuya kaldıracaklar. Biz bu anlayışı kabul etmeyiz. Kırk yıldan beri nasıl direniyorsak, bundan sonra da direneceğiz.”
‘Kürt siyasetini tasfiye etmeye başladılar’
Türkiye’de yaşanan sorunların temelinde Öcalan üzerinde uygulanan tecrit olduğunu dile getiren Arslan, devamla “Bunu devleti yönetenler de bizim kadar biliyorlar. Ama bunlar sorunu krizle çözmek için tecridi bahane ediyorlar. Savaş ve gerilim politikası olmasaydı, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit politikası uygulamayacaklardır. Çağrımız; önce bu kirli anlayıştan vazgeçmeliler. Bu sorunu demokratik yöntemlerle çözme arayışına girilmelidir. Binlerce üye ve yöneticilerimiz tutukladılar. Kürt siyasetini tasfiye etmeye başladılar” ifadelerini kullandı.
‘Orada devlet yargılandı’
DBP EşBaşkanı Sebahat Tuncel ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak’a verilen cezaya da tepki gösteren Arslan, şöyle konuştu: “Bizim başkanlarımızı yargılayabilecek bir tane dava dosyası yoktu. Mahkemede çok net gördük; Sebahat başkan katılamadı ancak Gültan başkan mahkeme salonundaydı. Türkiye hükümetinin Kürt siyasetini nasıl tasfiye edebilir tezgâhını bir bir çürüttü. Orada devlet yargılandı. Kürt halkını yargılamak isteyenleri, Gültan arkadaş orada yargıladı. Mahkeme heyeti ne yapacağını bilmiyordu, Mahkemeyi yönetmeyi bıraktı, inisiyatifi Gültan başkan aldı. Haklı bir talep var. Kürtlerin siyasetini yürüten bir temsilci var karşılarında. Kürtleri öncüsüz bırakmak için eşbaşkanlarımızı yargılayıp mahkum etmeye çalıştılar. Mahkeme 15 yıl ceza vermiş olabilir ama zihniyet teşhir edildi ve yargılandı. Kürtlerin partilerini çalışamaz hale getirerek, vekillerini belediye başkanlarını tutuklayarak, Kürtleri önderliğinden özgürlük davasından vazgeçiremezsiniz. Deneye deneye bunu gördüler ama bu yanlıştan vazgeçmiyorlar.”
‘Kürt halkı mücadelesinden vazgeçmedi’
Arslan, 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin sürdürdüğü konuşmasında, şunları söyledi: “Kürt halkı kayyumlar atanınca, eşbaşkanlar tutuklanınca, siyasetten vazgeçecekler sandılar. 31 Mart tarihinde bu halkın kimin seçeceğini göreceğiz. Kayyumları bir bir nereye göndereceğimizi biliyoruz. Şimdiden halkın başkanları seçilmiştir. Halkımız sadece 31 Mart’ta onaylayacaktır. Halkı kayyum zihniyeti ile yönetemezler. Zorla belediyeleri gasp ettiler ama o belediyeler o halkın iradesi ile seçilenlerin yönetileceği alanlardır. Bu halk elimizde belediye olmadan da vardı. Bu Kürtlerin davası bitmedi. Afrin, Kerkük işgal edildi. Rojava tehdit altında ama Kürt halkı mücadelesinden vazgeçmedi. Kürtler bu seçimde kendilerine saygısızlık yapan zihniyete güçlü bir cevap verecektir. O belediyeler tekrar halkımızın hizmetine girmelidir.
‘Kayyumlar sarayın yolunu tutacak’
1999’dan bu güne kadar halkın beklentilerine göre belediyecilik geliştirdik. Toplumsal beklentilere cevap olacak politikalar ürettik. Kürdistani halkların kendi kendini temsil edebileceği belediyeler inşa ettik. Kayyumun ilk politikaları kültür ve kadın çalışmalarına müdahale etmek oldu. Onların zihniyetinde belediyeler sadece çöp toplar, su dağıtır. Bizim için tam tersidir. Belediyeleri halk seçiyorsa, tüm halkların kültürlerin kendini görecekleri belediyeler haline getirmelidir. Belediye sayımızı iki katına katlayarak, söz sahibi olduk. Demokratik seçimle sandıktan çıkmadılar. Halkın iradesine kayyum atadılar. Halk 31 Mart’ta gerekli cevabı verecek, kayyumlar arkasına bile bakmadan sarayın yolunu tutacaklardır.”
‘Kadınlar öncülüğünde açlık grevleri başladı’
Kürt halkının yerel seçim çalışmaları ile birlikte tecride karşı mücadele ve açlık grevi eylemlerine de destek olması gerektiğinin altını çizen Arslan, şunları ifade etti: “Halkımızın bu süreci bir bütünen örgütlemelidir. Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözülmediği müddetçe elde edeceğimiz belediyelerin, milletvekillerinin garantisi yoktur. Bizler bu anlayışa karşı öncelikle Kürt sorununun önünü tıkayan tecrit politikalarını kaldırmalıyız. Açlık grevlerinin sonuçlanmaması için mücadele etmeliyiz. Halkımızın iradesini gasp edenlere karşı yerel seçimler için halkımızın özlemlerine cevap olmalıyız. Bunu yapacak gücümüz var. Halkımız bize yol gösteriyor bizde onların arkasında yürüyoruz. Kürtleri tasfiye etmeye çalışan bu anlayışa karşı boyun eğmeyeceğiz. Süreci halkımızla yan yana gelerek, bu sorunları bir bir çözmenin, yol ve yöntemlerini geliştireceğiz. Bu süreçte güçlü bir örgütlenme noktasında önemli bir sorumluluk düşüyor. Tecride karşı kadınlar öncülüğünde açlık grevleri başladı. Siyasetimizin mücadelemizin güçlenmesi için Kürt kadınları rol belirleyicidir. Bundan sonrası için tecrit güçlü bir örgütlenme ile kadınlar kırabilir.”
‘Hepimizin önemli görev ve sorumlukları var’
“Diyarbakır siyasetin kalbidir” diye devam eden Arslan, “Türkiye içinde Avrupa içinde ABD içinde Diyarbakır siyasetin kalbidir. Başta yerel seçimler, tecrit ve açlık grevleri açısından Diyarbakır’dan verilen ses, dünyaya ulaşacaktır. Direnen yoldaşlarımıza güç verecektir. Diyarbakır’ı da Diyarbakırlılar temsil ediyor. Diyarbakır’ın yükü daha ağırdır. Diyarbakırlıların bunu laiki ile yerine getireceğine inanıyoruz. Belediye eşbaşkan adaylarımızda 31 Mart gecesine kadar durmak yok. Sadece oy istemeyeceğiz, açlık grevleri için sahiplenme isteyeceğiz. Hepimizin önemli görev ve sorumlukları var” çağrısında bulundu.
Konuşmalar ardından Faaliyet ve Mali rapor okundu. Ardından tek liste halinde gidilen seçimde DBP Diyarbakır İl Eşbaşkanlığı’na Revşen Karademir ile Garip Kandemir seçildi.
Kaynak: MA