İranlı yönetmen Ali Asgari, ilk uzun metrajlı filmi Disappearance’de modernite, din ve gelenek arasındaki çatışmaları işliyor. Yeni ve eski arasındaki kuşak farkında keşiflerin yapıldığı film, gerçek bir olaydan uyarlama
1 FİLM 1 YÖNETMEN Çeviri: Tolga Er
Disappearance veya Türkçe adıyla ‘Kaybolma’ kısa filmleriyle Cannes, Venedik ve Sundance Film Festivallerinden ödüllerle dönen İranlı yönetmen Ali Asgari’nin ilk uzun metraj yapımı. Film, açılışını bir arabanın gece yarısında kırmızı ışıkta geçmesiyle yaparak, saatlerce sürecek bir ‘kural ihlali’ arayışının ilk ipucunu verir izleyicisine. Uzun ve soğuk bir gece boyunca geçen Disappearance, ilk kez yaşadıkları cinsel ilişkinin ardından genç kadının kanamasının durmaması üzerine hastane hastane dolaşmak durumunda kalan üniversite çağındaki iki genci konu eder. Gece süresince hastaneler yerini başka hastanelere bırakırken iki genç de rolden role bürünür.
Kadın, kurdukları senaryoya göre kimi zaman bir eş, kimi zaman bir kardeş olur. Kanaması bir türlü durmayan genç erkek da ona eşlik eder. Bu farklı senaryo ve rollerin ise tek bir nedeni vardır: İkisinin evli olmamaları. Çiftin küçük bir tıbbi müdahale ile çözülebilecek sorununa bürokratik düzeydeki toplumsal cinsiyet engel olurken, yönetmen Asgari genç çifti adeta bir uçuruma yerleştirir.
Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan filmde gelenekselliğin içindeki moderniteyi ve İran toplumu içerisindeki içkin çatışmayı gözlemleriz. Yönetmen Asgari, “Disappearance” filmiyle bizlere İranlıların günlük hayatlarında yaşadıkları gerilimi doğrudan ifşa etmeden bir bütün halinde anlatır. Eski ve yeninin çatışması şiddetle kendini göstermez, aksine filmin durağanlığında kendini belli eder. Aşağıdaki söyleşide ise yönetmen Ali Asgari, filmin yapımında karşılaştığı zorlukları anlatıyor ve filmiyle neye değinmek istediğini söylüyor.
Disappearance için ilhamı nereden aldınız?
Bu film gerçek bir hikayeye dayanıyor. Fikir, filmin yazarlarından birinin arkadaşının başına gelmiş gerçek bir olaydan ortaya çıktı. Farklı düşünceler hakkında konuşuyorken, arkadaşının başına gelen bu hadiseden ve bunun onu nasıl etkilediğinden bahsetti. Fakat bazı bölümleri, özellikle de filmin başını değiştirmemiz gerekti. O yüzden değiştirdik ve bazı kurgusal unsurlar ekledik, çünkü bunun bir yorum olmasını istemedik, kurgu olmasını istedik.
Bu filmle beraber neyi söylemeyi umuyordunuz? Halkınız veya ülkeniz hakkındaki yanılgıları kırmayı mı hedefliyordunuz?
Çok geleneksel bir ailede doğdum. Fakat aynı zamanda çok modern bir dünyada yaşıyordum. Moderniteyle aynı mekanda mevcut çok fazla dini ve geleneksel unsur var. Özellikle de dijital devrimin ardından, dünyadaki farklı halkların mesafesi değişti. Dünya biraz olsun yakınlaştı. Modernite, din ve gelenek arasındaki bu çatışmalar benim için her zaman önemliydi, çünkü ben de öyle yaşadım. Eskiden ailemle, kız kardeşimle, annemle ve akrabalarımla yaşardım. Birçok sorunum vardı ve bir sürü şeye tanıklık ettim. O yüzden bu çatışmayı, yeni ve eski arasındaki kuşak farkını keşfetmeyi seviyorum. Bunun hakkında konuşmak benim için önemli.
Filmi tamamlamakta herhangi bir zorluk yaşadınız mı? Mekan, oyuncu seçimi ve çekim izni anlamında.
Mekan anlamında hiçbir problem yaşamadık. Bazı hastaneler vardı ve onlara para ödedik, çekim için kiraladık. Yapım ekibim harikaydı ve bu işi hallettiler. Oyuncu seçimindeyse ana karakter için 200 kıza baktık. Nihayetinde yeğenimle çalışmaya karar verdim. İlk kez bir filmde yer adı. Gerçekten iyiydi, ihtiyacım olan yüzdü. (Filmi) Yazarken onu düşünüyordum. Oyuncu seçimi sırasında doğru kızı bulamadığımda onunla çalışmaya karar verdim. Oğlana gelirsek; o da profesyonel bir oyuncu değil. Yeni yeni ortaya çıkıyor. Bu, onun bir filmdeki ilk ciddi rolüydü ve gerçekten iyiydi. İzinlere gelirsek; gerçekten zordu. İran’da her türden film için hükümetten izin almak gerekir. O yüzden izin için başvurduk. Senaryo izni, çekim izni ve ardından gösterim izni için başvuru yapmak zorundaydık. Hala bazı izinlere sahip değiliz. Filmi şu an İran’da gösteremiyoruz. Bu, film için büyük bir kayıp, çünkü gerçekten İran’da gösterim yapmayı umuyorduk. Şimdiyse durum biraz güç. Umarım bir gün (gösterim) yapılır.
Film, baskıcı bir kültürel ortamın erkek ve kadınları nasıl farklı şekillerde etkileyebileceği hakkında yorumda bulunuyor: Erkek için her zaman yıkıcı sonuçlar olmadan eski hayatına dönme seçeneği var. Filmin anlatımının vaaz niteliği taşımaması veya filmde mağdurun, yani kadının suçlanmaması için çaba gösterdiniz mi?
Her iki karakterin de mağdur olmasını istedim. Kadın mağdur veya erkek mağdur yok. Kızın filmde çektiği cezayı görebiliyorum… Oğlanınkinden biraz daha fazla. Geleneksel toplulukların çoğunda kadının durumu her zaman erkek ve maskülinite tarafından etkilenir. Önceden söylediğim üzere benim için iki karakter de mağdur. Çünkü onlar, onları itinayla dikkate almayı istemeyen bir toplulukta mağdurlar. Her ikisi de mağdur, fakat söylediğim üzere kadınlar erkeğe kıyasla böylesine bir toplulukta daha çok çekiyor. Bunun nedeni bu tür topluluklarda kadınlar için var olan farklı değerler. Birçoğu harika değil, fakat ne yazık ki varlar. Filmde kadının mağdur olduğunu söylemedim. Daha ziyade, insanların önem atfettiği değerlerin doğru olmadığını söylemek istedim. The World of Apu ve Screen Anarchy’den derlenmiştir.