Kayıp yakınları Diyarbakır’da, 1994’te Cizre’de beyaz Toros’a bindirilen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Kemal Mübariz’in, Batman’da ise 1993’te silahlı saldırıda yaşamını yitiren Mehmet Yaşar’ın faillerinin bulunmasını istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 521’incisini gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği tarafından yasaklanan ve dışarıda gerçekleştirilmesine izin verilmeyen eylem, geçmiş haftalarda olduğu gibi yine yoğun güvenlik önlemleri altında İHD binasında yapıldı.
Eylemde konuşan İHD Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, ülkede en ağır insan halkları ihalelerinin devam ettiğini belirterek, cezaevlerinde yüzlerce insanın bedenini açlığa yatırdığını hatırlattı. Acer, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in 86 gündür açlık grevinde olduğu ve sağlık durumunun her geçen gün daha da kritik hale geldiğini kaydederek, “En temel talepleri ise tecrittin sonlandırılması; tecrit başlı başına bir insanlık suçudur. Hiçbir insan tecrit altında tutulamaz, bu temel bir insan hakkıdır. Ancak bu ülkede en temel insan hakkını elde edebilmek için insanlar yaşamlarını ortaya koymak zorunda kalıyor. Bu kabul edilemez bir durumdur. Biz tecrittin sonlandırılmasını ve cezaevlerindeki tutukluların talebinin kabul edilerek açlık grevlerinin sonlandırılmasını istiyoruz” dedi.
Beyaz Toros’a bindirilerek götürüldü
İHD Şube yöneticisi Adnan Örhan ise 1 Şubat 1994 tarihinde Cizre’de asker ve polislerce evine baskın yapılarak gözaltına alınan Kemal Mübariz’in kaybediliş hikayesini paylaştı. Örhan, ev baskınında “İfade vermeniz gerekiyor, sizi karakola götüreceğiz” denilerek 29 yaşındaki Kemal ve ağabeyi Ömer’in Beyaz Toros’a bindirerek gözaltına alındığını söyledi. Nusaybin’e doğru yol alan Beyaz Toros’un Turgutlu Karakolu askerlerince yapılan yol aramasında durdurulduğunu ifade eden Örhan, “Mübariz kardeşleri götüren kişiler arama yapan askerlere bir kart gösterip ‘istihbarattanız’ diyerek aranmadan yollarına devam etti. Kemal ve Ömer Mübariz, Nusaybin İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. Onları getirenler üç gün içinde 100 milyon lira getirmesi ve hiç bir yere şikâyette bulunmaması durumunda kardeşi Kemal’in serbest bırakılacağını, aksi halde öldürüleceğini söyleyerek Ömer Mübariz’i serbest bıraktı. Aile parayı denkledi, Ömer Mübariz ve bir kardeşi parayı evde gözaltı işlemini yapan kişilerden birine teslim etti. Parayı teslim alan kişi ‘Burada bekleyin, kardeşinizi getirmeye gidiyoruz’ dedi. Ama Kemal Mübariz, getirilmedi ve o günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadı” diye aktardı.
Soruşturmada bir gelişme yok
Ailenin tüm yasal girişimlerinin sonuçsuz kaldığını ifade eden Örhan, ailenin son olarak 25 Mart 2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’na, dönemin Cizre Jandarma Komutanı Cemal Temizöz, Cizre Belediye Başkanı aynı zamanda korucubaşı Kamil Atak ve gözaltı işlemini yapan iki JİTEM mensubu hakkında suç duyurusunda bulunduğunu hatırlattı. Örhan, 19 Kasım 2009 tarihinde Kemal Mübariz’in kaybedilmesi ile ilgili açılan soruşturmada hala bir gelişmenin sağlanmadığını kaydetti.
Batman
Batman’da ise kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, 427’nci hafta eylemini İHD Şube binasında düzenledi. Kayıp yakınları, İHD yöneticileri ve avukatların katıldığı eylemde, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” pankartı açıldı. Kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması için mücadelenin devam edeceği vurgulanan eylemde, 31 Temmuz 1993 tarihinde Batman-Midyat garajında minibüsten indiği sırada faili meçhul cinayete kurban giden Mehmet Yaşar’ın hikâyesi, oğlu Sabahattin Yaşar’ın anlatımıyla dile getirildi.
‘Adalet, adalet, adalet diyoruz’
Şair Cemal Süreya’nın “Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum” dizeleriyle babasının hikayesini aktaran Sabahattin Yaşar’ın anlatımları şöyle; “Herkesin bir öyküsü olduğu gibi benim babamın da bir hikâyesi vardı. Eşi, 8 çocuğu ve annesi ile İkiztepe (Gırbereşık) köyünde yaşardı. Bütün babalar gibi benim de babam çocuklarına özgür yarınlar bırakmak için öldü. Politik duruşunu sevmeyenlerin bile saygı duyduğu, dostlarının ve sevenlerinin çok olduğu bir kişiydi. Yarına dair hayalleri olan, insanların barış, eşit ve adil bir şekilde yaşamasını savunan eşsiz bir insan hakları savunucuydu. Maalesef OHAL’in getirdiği uygulamalarla kimsenin hesap soramadığı, insanların sus pus olduğu, sindirildiği, adaletin hakkıyla yerine getirilmediği bir öğlen vakti 31 Temmuz 1993 tarihinde gün ortasında insanlardan yürünemeyecek bir ortamda faili meçhul cinayete kurban gitti. Babam öldürüldüğünde ben 14 yaşında idim. Olaydan sonra açılan soruşturma dosyası nerdeyse daha cinayetin kırkı bile çıkmadan 4 ay sonra kapatıldı. Verilen dilekçelerde cinayetin politik nedenlerle işlendiğine ilişkin itirazlarımıza rağmen söz konusu cinayet aydınlatıl(a)madı. Herkese bir gün lazım olacağı gibi biz de adalet, adalet, adalet diyoruz.”
Kaynak: MA