Tarih birçok demokratik komünal kooperatifçilik örneğine sahne olmuştur. Bunlar özünde sosyalist komünlerden oluşmuştur. Fransa’da kurulan Fransız komünü, Sovyetlerin kolhoz ve sovhoz’ları en bildik olanlarıdır. Günümüzde ise İspanya’da mondragon, marinalede ve İsrail’in kubitzleri en önemli kooperatif deneyimleri olup kapitalizme inat sosyalist olarak güçlü bir şekilde varlıklarını devam etrirmektedir. Hala başka bir üretim modeli mümkününü kanıtlayan dayanışma ve üretim modelleridir.
Türkiye de ise tüm dünya da olduğu gibi Sovyetlerin sosyalist temelli kooperatifçiliğinden etkilenmiş ve birçok alanda kooperatifleşme çalışmaları yapılmıştır. Günümüzde bu kooperatifler kalmamış denecek kadar az ve kalanların çoğu da demokratik ve komünal olmaktan çok uzaktır.
Tüm ülke de yaygın olan kooperatifçilik anlayışı da kanunlarla kooperatiflere tanınan ayrıcalıklardan faydalanan ve sermayece kurulan yapı ve güya toplu ulaşım ya da halk kooperatifleri olup; halkla ya da özce kooperatifçilikle alakası olmayan yapılardır. Bu şekilde de demokratik komünal olan kooperatifçiliğin de içi boşaltılmıştır.
Toplumlar tarihi on binlerce yıl boyunca demokratik üretim yapmış komünal toplumların deneyimleri ile doludur. Bugün de yerel, eşit, adil, demokratik bir üretim modeli ahlaki ve vicdani bir toplumda mümkündür. Bugün bile geçim ekonomisi ölçeğinde üretim yapabilme gücü elinden alınmış insanlar, sisteme entegre edilerek ucuz ve vasıfsız işçi olarak metropollere sürüklenmektedir. Kapitalizm ile insanın toprakla bağını koparmak, tarihsel ve toplumsal hafızası silinmeye çalışılmaktadır.
Bu noktadan hareketle bireylerin bir araya gelip bilinçli gruplar halinde hareket etmesi bu sisteme karşı bir mücadele ağını inşa etmektedir. Aşırı kâr kaygısı taşımadan, endüstriyalizme karşı, doğa ve insanı meta olarak görmeyen, doğayla insanın barışıklığını savunan, birbirini destekleyen, katılımcılığı esas alan komünler ile geçimlik ekonomisinde üretim yapan kooperatifler de bu mücadele ağının temelini oluşturacaktır. Üretim ve bu üretimin getirileri bu kooperatiflerde eşit, adil, emek oranında paylaşılacaktır.
Gelinen noktada sanayisi gelişmemiş ve çok göç almış kentlerde insanlar yoksullukla mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Köylerden metropollere göçü engellemek yoksullukla mücadele için en önemli yöntem, kooperatifleşme ile üretime dâhil olmaktır.
Kendine yetebilen olması ve küçük üreticilerden oluşması geçimlik ekonominin en temel taşı olup desteklenmelidir. Geçim ekonomisi temelinde kooperatifleşme çalışmasında bir araya gelmiş insanlar birlikte, barışık ve dayanışmacı bir yaşam sürerek doğaya ve doğal yaşamada katkı sunacaktır. Çalışmalarda esas olanlar eğitim ve örgütlenme çalışmaları olup, süreklilik arz etmelidir. Ekonomik olarak planlamada ise üretimlerin komün çalışanlarının asgari geçimi esas almalıdır.
Bugün sermayenin bilinçli olarak tarım alanında çıkardığı krizlerin temel nedeni geçimlik ve küçük üreticinin bitirilip yerine tarım endüstrisindeki sermayenin daha da büyümesi ve güçlenmesi amaçlanmaktadır. Tam da bu noktada; bu ve ilerleyen sürede sistemce bilinçli olarak çıkarılacak olan bu kriz süreçlerinin çözümü demokratik ve komünal temelde kooperatifçiliğin yapılmasıyla mümkündür.
Kapitalist modenist sistemin metalaştırması ve yarattığı tüm tahribatlara karşı birlikte-barışık-dayanışmacı olan kooperatifçilik anlayışı hakim olmalıdır. Sömürü alanlarının hepsinde alternatif olabilecek komünal kooperatifçilik yapılmalıdır. Aşırı kâr ve endüstriyalizmin önüne geçebilecek bu ekonomik model kapitalizmin sonunu getirebilecektir.