24 Haziran’da yapılacak seçimde özgürlüğe giden kapıyı bir kez daha açacak olanlara Merhaba.
Size Yeni Yaşam gazetesinde merhaba diyebilmek, buluşmak umudumu çoğaltıyor. Siz de aynı fikirdeyseniz HYPERLINK “mailto:beyzaustun@gmail.com”a yeni yaşam- ekoloji başlığı ile yazın lütfen. Yörenizde, yurdunuzda ekoloji mücadelesinde biriktirdiklerinizle, katkılarınızla, tanıklıklarınızla buluşuruz, sizinle sizin baktığınız yerden ekoloji siyasetini tartışırız, yeni yaşamı örmek için buluşur, birlikteliğimizi gazetemiz aracılığı ile tüm dostlara ulaştırırız.
24 Haziran; Türkiye’de faşizmi ve güç aldığı sermayeyi yaşamımızdan uzaklaştırmanın yeni bir başlangıcı. Sadece iki oyla sandıktan demokrasi zemini çıkaracağız. Bir oy HDP’ye ve ısrarla bir oy Cumhurbaşkanlığı için Selahattin Demirtaş’a. HDP parlamentoda var olduğu sürece ekolojik perspektifle yeni yaşamı siyaset zemininde/ parlamenter siyasette yapılandırmamız mümkün. Bunun güvencesi sadece HDP’nin parlamentoya girmesi değil, tüm görüşlerin siyaset alanında temsil edilmesinin güvence altına alınması. Tutsak olan iradelerin özgür kılınması, siyasetçilerin; iradelerini kendilerine veren halkın görüşlerini siyaset alanında özgürce taşıyabilmeleri, basın emekçilerinin tanıklık ettikleri olayları, korkusuzca, baskı görmeden yazabilmeleri, düşüncelerin özgür olması, üniversitelerin, okulların eğitim özgürlüğüne kavuşabilmesi, gençlerin, kadınların, çocukların baskı, şiddet, korku duymadan yaşayabilmeleri, güvenceli koşullarda emeği sömürülmeden işçilerin, emekçilerin çalışabilmeleri, geçimlik tarım yapan çiftçilerin, balıkçıların, esnafın, zanaatkârın, sanatçının, araştırmacının uğraşından vazgeçmeye mahkum kalmayacak güvencede olması, halkların eşit ve özgür olması için yapmamız gereken birlikte olmak. Bu birlikteliğin, özgürlüğün, barışın güvencesi Cumhurbaşkanlığı seçiminde kitleniyor. Cumhurbaşkanı seçiminde yoldaşlarımızın özgür bırakılması için Demirtaş’a verilecek destek önemli. Bu destek birinci turda ne denli güçlü olursa önce iradelerin tutsaklığı biter ardından yaşamın özgürlüğü güvence altına girer. Şimdilik sadece iki oyla ve en yakınlarımızın, arkadaşlarımızın, her gün alışveriş yaptığımız esnafın, komşularımızın, konuştuğumuz herkesin iki oyunu isteyerek 25 Haziranda özgürlüğe açtığımız kapıdan yeni yaşamı örmeye başlayabiliriz. Ormanlar, tarlalar, zeytinler, bağlar bahçeler, denizler, dereler, hayvanlar, çocukların gençlerin hepimizin geleceği daha güvende olacak sayemizde. Halklar yerinden yurdundan edilmeyecekler; düşünün hepimiz eşit ve özgür yaşayacağız.
Irak savaşı sırasında Türkiyeli olmayan bir arkadaşım bana savaşı önlemek için ne yaptın diye sormuştu. Savaşı önlemek için mücadele ettim diyebilmiştim. Ama savaşı önleyememiştik. Faşizmin, kapitalizmin saldırıları, savaşları, çarkları arasında ölenleri geri alamayız. Ama bu saldırıları durdurabiliriz. Biz’lerden daha güçlü değiller. Birlikteliği örebildiğimiz ölçüde, kendimiz için değil yaşamın tümünün özgürlüğünde kararlı olduğumuzda ütopyalarımızı gerçeğe taşıyabiliriz birlikte.
Yoksa saldırı bir gün ansızın evin(m)izin içine giriverir. Kendi çığlığımızdan Sur’dan, Gaziosmanpaşa’dan, Okmeydanın’dan yükselen çığlıkları duyamaz oluruz. Her yer beton olurken hafızalarımızda sadece Kuzey Ormanları yol, havaalanı yapımı sırasında, yapılaşmaya açılırken talan edilen yaşam alanlarından yüzerek kaçmaya çalışan domuzlar kalır.
Belki yerinden zorla edilmeyi kavrarız o zaman, ama binlerce yıldır uygarlıkları, halkları içinde barındırmış Suriçi, Hasankeyf, Sulukule, Kadıfekale, Süleymaniye, Gaziosmanpaşa, Okmeydanı, Küçükçekmece Lagünü etrafındaki doğal alanlar, Karadeniz’de yaylalar artık geri alınamayacak kadar betonlaşmış, benliğinden, çoçukluğun, yaşamın anılarından, içinde yaşamış halklardan koparılmış alışveriş, otel, betonarme yapılara dönüşmüş yeni bir sınıfın yaşam alanı olmuş olacak. Dicle, Yeşilırmak akmaz olacak, Mezopotamya Vadisi şirketlerin sanayi alanına dönüşmüş olacak çoktan.
Nedeni radyoaktif ışınım olan amansız hastalıklarla boğuşurken, bugün Sinop ve Mersin NKP’nin nükleersiz hayat istiyoruz, bu topraklara, göllere, derelere, meralara radoaktif atık, toksik atık gömemezsiniz çağrılarını hatırlasak da her şey çok geç olacak. Aydın’dan yükselen JES’ler yaşamımızı karartıyor, nefes alamıyoruz, incirler, zeytinler ağırmetal birikimi nedeniyle yenemez halde, geçinemiyoruz, ölüyoruz, destek olun diyen dostlarımızı bugün duymadığımız gibi o gün anlasak da yapacak bir şey kalmayacaktır artık. Henüz geç kalmadık. Özgürlük için birlikteliğe, yaşam için ekoloji siyasetinedir davetim.