Son dönemler fantastik edebiyatının en öne çıkan eserlerinden birisi Yüzüklerin Efendisi serisidir. Serinin sinemaya uyarlanması oldukça ses getirmiş ve neredeyse herkes tarafından izlenmiş ya da duyulmuştur. Kabaca yenilgiye uğratılmış karanlık güçlerin yeniden doğrulduğu ve orta dünyayı ele geçirmek için saldırıya geçtiği süreçte parçalanmış ve birbirinden kopmuş orta dünya halklarının yeniden yan yana geldiği ve bu karanlık dünyayı geldiği yere gömme sürecini anlatır.
Serinin birinci bölümü Yüzük Kardeşliği ismiyle sunulmuştur. Aslında bütün seri omuz omuza karanlık dünyaya karşı mücadele eden değişik halklar arasındaki birliğin parçalanmasını sağlayan iktidar ve güç olgusunun dayanışma ve kader ortaklığıyla aşılma sürecini anlatır. Elflerin cücelerin ve insanların aralarındaki husumeti ve güvensizliği aşarak omuz omuza gelmesinin, özveri ve cesaretle birleşen kahramanca bir mücadelenin vahşi ork sürülerini yenmesi üzerine kurgulanan hikaye, ilginç bir şekilde 24 Haziran sürecinin bir çeşit fantastik anlatımı gibi durmaktadır. Teşbihde büyük hata yapma olasılığını göze alarak tarif edilecekse, orklar halkların üzerine saldıran vahşi, Selefi çeteler ve orkların korumasındaki büyük gözün tarif ettiği gelecek AKP-MHP koalisyonunun halklara dayattığı karanlıktan başka bir şey değildir.
24 Haziran yaklaşırken tartışılan temel konu HDP’nin baraj meselesi olarak öne çıkmaktadır. Siyasal iktidarın temel dikkati HDP üstüne yoğunlaşmış, temel amacı da HDP’yi baraj altında bırakmaya kilitlenmiş bulunmaktadır. Kabul edilmelidir ki baraj meselesi artık HDP’nin meselesi olmaktan çıkmış, ülkenin meselesi haline gelmiştir. Sokakta AKP’nin çizdiği gelecek profilinde kendine yer bulamayan herkes yani 24 Haziran sonrasında sarayın iktidarda kalmasının kendi varoluş koşullarını yok olma tehlikesi ile yüz yüze bırakacağına inanan herkes HDP’nin barajı geçmemesinin ülke ve bireysel varoluşları açısından korkunç sonuçları olacağını görmektedir. Garip bir şekilde sarayın kendi baskı politikalarını kalıcı hale, OHAL’i olağan hale getirme çabası yani varoluşunu kurumsallaştırma gayreti, ülkedeki bütün ötekileştirilmiş kimlikleri ve siyasal, sınıfsal duruşları bir kader birliğiyle yüz yüze bırakmıştır. Baraj artık HDP’nin değil ülke halklarının sorunudur. Doğal olarak barajı aşma sorumluluğu da bu kader ortaklaşmasını yaşayan herkesin sorumluluğu olacaktır.
Kabul edilmelidir ki normal koşullarda HDP’nin bir baraj sorunu yoktur. HDP’nin tabanı 7 Haziran’da ve daha sonra çok ağır ve eşitsiz koşullarda girdiği 1 Kasım seçimlerde barajı yıkmış ve HDP’nin baraj sorununu ortadan kaldırmıştır. Yine kabul edilmelidir ki yaşanmakta olan süreç normal bir süreç değildir. 24 Haziran’da HDP barajın altında kalırsa bunun iki temel sebebi ve sorumlusu olacaktır. Bu sorumlulardan birincisi siyasal iktidar ve onun hakim olduğu devlet aygıtıdır. Sarayın basit emir erine dönüştürülmüş devlet mekanizması tüm gücüyle sarayı ayakta tutmak adına HDP’yi barajın altında bırakmak için faaliyete geçmiştir. HDP’nin barajı geçmemesi diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Olacak olan HDP’nin devlet zoruyla barajın altında bırakılmasıdır.
İkinci sorumlu tam burada başlayacaktır. Hemen herkes 16 Nisan referandumu deneyimiyle sarayın oylarda ne gibi manipülasyonlar yapabileceğinin farkındadır. Çalınan HDP oylarının telafisi batı metropollerde yapılmazsa, batıda siyasal iktidarın halklara dayattığı kader ortaklığı doğru okunmayıp HDP yalnız bırakılırsa yani HDP devletin zoru karşısında kendi kaderine terk edilmeye çalışılırsa HDP barajın altında kalır. Sözün özü HDP kendi yetersizliği yüzünden değil sarayın baskısı ve batı metropollerinin destek vermemesi yüzünden barajın altında kalabilir.
Yüzüklerin Efendisi serisinin son bölümü Kralın Dönüşü ismini taşır. Bölümün özeti karanlığın ve yıkımın tehditi altında olan orta dünya halklarının kader ortaklığının farkına varması ve kralın şehrini ork sürülerine karşı beraber savunarak karanlığı yenilgiye uğratmasıdır. Filmin finali ise şehri kurtaranların yüzlerini karanlığı yayan kuleye dönmesi ve hep beraber kuleyi yok ederek kendi geleceklerini kurtarmasıdır.
Masal bir yana yaşanmakta olan sanki romanlardan ve film sahnelerinden fırlamış hayatın içinde kendini realize etmiş bir görüntüyü andırmaktadır. Ülke halkları kendi varoluşlarının yok edilme tehlikesi ile yüz yüze kalmıştır. AKP-MHP ittifakı topluma savaş, sefalet ve geleceksizlik dışında, düşmanlık ve onursuzluk dışında, biat ve teslimiyet dışında hiçbir şey vaat etmemektedir. Halklar ya romandaki gibi aralarındaki ayrımı ortadan kaldırıp omuz omuza karşı koyacaklar ya da yok olacaklardır. Ya HDP ile beraber halkların önüne dikilen barajı birlikte aşacaklar ya da barajın ülkenin üstüne çökmesine seyirci kalacaklardır. Sokaktaki görüntü halkların gelmekte olan tehlikeyi gördüğü ve bunu engellemek için HDP ile yan yana geldiği şeklindedir. Kazanan halklar olacaktır.