Türkiye’nin dört bir yanında aşırı yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri, su baskınları ve hortumlar can yakmaya devam ederken, AKP iktidarı vaatlerde bulunmaya devam ediyor
Yusuf Gürsucu/İstanbul
Son günlerde Akdeniz ve Ege bölgelerinde ortaya çıkan fırtına, hortum ve aşırı yağışlar binlerce hektar tarım arazisini sular altında bıraktı. İnsanlar yaşamını yitirdi, binlerce hayvan can verdi. Evler, ahırlar, sular altında kaldı, seralar rüzgarla birlikte darmadağın oldu. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bir açıklama yaparak, “Meterolojik uyarılara kulak asalım” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise, “2 günlük sel ve hortum sebebiyle Antalya ilinde ön hasar tespit çalışmaları neticesinde 315 binada hasar tespit ettik” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, hortum ve fırtınanın Antalya’ya verdiği maddi hasarın 100 milyon lira civarında olduğunun tahmin edildiğini belirtti.
Gereken yapılacak
Cumhurbaşkanı dahil tüm bakanlar birçok olay karşısında ekonomik kayıpları öne çıkarıp ‘çözeriz sorun yok’ bağlamında ifadeler kullanırken son yaşanan aşırı yağış ve fırtınalara neden olan asıl soruna yani iklim değişimine yönelik laf etmedikleri görülüyor. Meterolojik uyarılara kulak asalım diyen bir bakanın sorumluluğu bu kadarla mı sınırlı diye soru soran birçok yurttaş var. Çevre Bakanının hasar tespit komisyonu başkanı gibi, olgularla değil ekonomik sonuçlar üzerinde değerlendirme yapması karşısında şaşkınlık yaşayan yine birçok yurttaş var. ‘Gereken yapılacak’ diyen Cumhurbaşkanını anlayan her hangi bir yurttaş ise bulunmuyor.
Tek ölçüt para
Antalya, Mersin, Adana, Balıkesir Edremit, Muğla Bodrum, Burdur, Manisa Turgutlu, Çanakkale, Aydın ve diğer birçok kentte binlerce hektar tarım arazisi sular altında kaldı. Su altında kalan arazilerden ise rekolte sorunu yaşanacağı hem çiftçilerce hem de ziraat mühendislerince belirtildi. Her şeyi para ile ölçen bir iktidarın bu rekolte düşüklüğüne de bir cevabı beklenirken, çiftçilerin kredi borçlarının bir süre ertelenebileceğine dönük açıklamalar yapılacağı ifade ediliyor. Ancak son yıllarda giderek artan biçimde iklimsel felaketlere yönelik olarak ‘gereken yapılacak’ sözleri ise asla duyulmuyor. Duyulan tek şey Rüzgar Enerji Santralleri (RES), Güneş Tarlaları (GES) veya Jeotermal enerji santralleri (JES) inşa edileceği zaman iklim değişiminin dillendirildiği görülüyor. Geçtiğimiz kasım ayında bazı açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle bir tespitte bulunmuştu: “Yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik veriyoruz. Daha yeşil, daha temiz bir Türkiye’ye sadece fidan dikerek ulaşamayız.”
Gereken yapılmıyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, geçtiğimiz gün CNN televizyonuna verdiği röportajda yerli kömürün büyük önem taşıdığını ve yerli kömür rezervlerini sonuna kadar kullanacaklarını belirtti. Bakan Dönmez’in yaptığı bu açıklama ‘gerekeni yapacağız’ açıklamasını yalanlayan bir açıklama olarak değerlendiriliyor. Çünkü dünyada ve dolayısıyla Türkiye’de yaşanan iklimsel felaketlere neden olan en temel etkinin karbon salınımları olduğu biliniyor. Bakan Dönmez, “Yaptığımız son çalışmalarla yer altındaki rezervimizi 18,5 milyar tona çıkarttık. Hala MTA bu konularda çalışmalarına, sondajlarına devam ediyor. Bu 18,5 milyar ton kömürün tamamını çıkartıp ekonomiye kazandırmış olsak, aşağı-yukarı 300 milyar doların üzerinde bir değer.” Bu açıklama mevcut hükümetin ve bakanlarının tek değer ölçüsünün ‘milyar dolarlar’ olduğunu açıkça gösteriyor.
Ne yenilenebiliyor?
Bakan Dönmez açıklamasının devamında çok daha ilginç sözler ediyor, “Yenilenebilir enerjinin kurulu güç olarak payının yüzde 52’ler civarında, üretimdeki payının da yüzde 33-34 civarında” olduğunu belirtti. Yenilenebilir olduğu iddia edilen enerji üretim biçimlerinde, RES’ler, yüzde 7.6, Güneş yüzde 0.0 (yani yüzdeye girebilecek bir değer yok), HES yüzde 8.7, Barajlar 23.3, JES’ler 1.3. Türkiye’de Haziran 2018 yılı sonu itibariyle Elektrik Müh. Odası (EMO) verilerinde(1) 87.138.7 MW içindeki oranı yüzde 40 civarı. Yenilenebilir üretim biçimleri içinde karbon salınımı üzerinden bir değerlendirme yapıldığı ancak bunun dışında yaşamı zehirleyen JES’ler, meraları işgal eden RES’ler, tarım arazilerine yerleşmeyi bekleyen GES’ler, dereleri kurutan HES’ler ve nihayetinde bölgesel iklim değişimini körükleyen barajlar niçin yenilenebilir olarak kabul edildiği ise yurttaşlarca anlaşılmaktan çok uzak bulunuyor. Yurttaşlar bu santrallerle neyin yenilendiğini ise merak ediyor. (1) EMO’nun daha önceleri aylık olarak duyurduğu Türkiye’nin enerji üretim çeşitliliği ve üretim gücü verilerini Haziran 2018’den bu yana yenilememesi dikkat çekiyor.
Tarım arazileri sular altında
Manisa’nın Turgutlu Ovası’ndan geçen Gediz Nehri, sağanak yağış ve kendisini besleyen dere ile çaylardan taşınan sular nedeniyle taştı. Geren, Arpalık, Çampınaraltı, Sarıbey Köyaltı ve Sinirli Altı mevkilerinde bulunan binlerce dönümlük tarım arazisi, taşkın suları altında kaldı. Üzüm bağlarına giremeyen çiftçiler, budama yapamadıkları için mağdur olduklarını söyledi. Geren mevkisinde, Gediz Nehri kenarında bulunan büyükbaş ve küçükbaş çiftlikleri, taşkın tehlikesi nedeniyle sahiplerince tahliye edildi.
Endonezya’da ölenlerin sayısı 68’e çıktı
Endonezya’nın Sulawesi Adası’ndaki 13 bölgede etkili olan şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel ve heyelanlar sonucu yaşamını yitirenlerin sayısı 68’e yükseldi. Ulusal Afet Yönetim Ajansı (BNPB) Sözcüsü Sutopo Purwo Nugroho, bölgedeki afette 47 kişinin yaralandığını ve şu ana kadar da 7 kişinin kayıp olduğu bilgisini edindiklerini ifade etti. Sutopo, sel ve heyelandan etkilenen 6 bin 757 kişinin güvenli bölgeye tahliye edildiğini aktardı. Öte yandan hükümetin, yaşamını yitirenlerin ailelerine tazminat ödeyeceği belirtildi.