ATK’nin 85 yaşındaki hasta tutuklu Bingöl’ün sağlık durumuna ilişkin raporunda ‘numara yapıyor’ kararının kabul edilemez olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fincancı, ‘Karar bilimsellikten uzak, utanç verici’ dedi
Elif Aydoğmuş/ İstanbul
Muş’un Varto ilçesine bağlı Badan köyüne yapılan baskında 3 kişi ile birlikte ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklanan Sîsê Bingöl, Muş E Tipi Cezaevi’ne konmuştu. Haziran 2016’da yapılan ilk duruşmada hastalığı göz önünde bulundurularak tahliye edilen Bingöl’e devam edilen yargılama sonucu Nisan 2017’de ‘örgüte yardım etmek’ iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Aynı suçlamadan yargılanan oğluyla birlikte Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen Sîsê Bingöl, ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. Daha önce Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan tetkikler neticesinde “yüzde 97 bedende fonksiyon kaybı var, cezaevinde kalması hayati tehlike oluşturur” verilen rapora rağmen, Adli Tıp Kurumu (ATK) Bingöl için, “kendini kötü gösterme çabasındadır, cezaevinde kalabilir” yönünde skandal bir rapor düzenledi. Bu hafta İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalındaki 41 yıllık görevinden emekli olan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, söz konusu raporu gazetemize değerlendirdi.
‘Bağımsız tercüman şart’
ATK’nin raporunda Bingöl’ün Türkçe bilmemesi nedeniyle oryantasyon muayenesinin yapılamadığını hatırlatan Şebnem Korur Fincancı, “Bu çok ciddi bir sorun. Türkçe bilmeyen bir insanın muayenesi nasıl yapılmış olabilir?” dedi. Kendini Türkiye’nin en büyük bilirkişi kurumu olarak tanımlayan ATK’de profesyonel ve bağımsız bir tercümanın mutlaka olması gerektiğine vurgu yapan Fincancı, “Tercüman olarak oradaki erbaşı kullanmışlar. Kolluk kuvvetlerinin tercüman görevi görmesi kabul edilir değil. Dolayısıyla bu muayene bilimsellikten uzak ve geçerliliği olmayan bir muayenedir” diye konuştu. “Ana dilinde sağlık hizmeti sunulamadığında o muayene yeterli bir muayene olmayacak” diyen Fincancı, hastanın buna bağlı olarak verilen komutları yerine getiremeyeceğinden muayenenin etkin ve yeterli olamayacağının altını çizdi.
‘İlk rapora saygı duyulmalı’
ATK’nin kendi muayenesinin uygun koşullarda yapılması durumunda elde edilen verilerin Mersin Üniversitesi’nin verileriyle karşılaştırılıp tartışılması gerektiğini söyleyen Fincancı, “Fakat eğer siz kendi değerlendirmenizin yetersiz koşullarda yapıldığını kabul ediyorsanız, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yeterli koşullarda yapmış olduğu bilirkişi verilerini dikkate almalı ve saygı duymalısınız” dedi.
‘ATK raporuna bağlı kalmak zorunda değil’
ATK’nin yaptığının büyük eksiklik olduğunu söyleyen Fincancı, bu aşamada mahkemeye çok iş düştüğünü vurguladı. Mahkemenin ATK’nin bu sınırlılıklarını göz önünde bulundurarak değerlendirme yapması gerektiğine dikkat çeken Fincancı, şöyle devam etti: “Mahkeme ATK’nin eksik koşullarda yapmış olduğu raporu göz önünde bulundurup Mersin Üniversitesi raporunu da kıstas alıp hangi bilirkişi raporunun daha yeterli daha kapsamlı olduğuna bakmalı ve ona göre karar vermeli.” Mahkemenin ATK raporuna bağlı kalma zorunluluğunun olmadığının altını çizen Fincancı, “Evet ATK’nin verdiği bu rapor ciddi eksiklik, bilimsellik adına utanç verici. Fakat eğer mahkeme inatla ATK’nin bağımsız olmayan raporunu dikkate alacaksa bu mahkemenin eksikliğidir. Mahkeme elindeki raporların en bilimsel olanını, kabul edip değerlendirmelidir” değerlendirmesi yaptı.