Cezaevlerinde bulunan tutuklular 16 Aralık’tan itibaren başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladı. Tutuklular, “42 arkadaşımız Gebze Kadın Kapalı Cezaevi, Patnos Cezaevi, Elazığ 1 Nolu F Tipi, Van F Tipi, Beşikdüzü Cezaevi, Bakırköy Cezaevi, Kandıra 1 Nolu F Tipi, Edirne F Tipi ile Diyarbakır D ile E Tipi cezaevlerinde süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemini 16 Aralık günü itibari ile başlatmıştır” açıklaması ile süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlamıştı. Bu güne kadar birçok cezaevinden yüzlerce tutuklunun katılımı ile eylemler sürüyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde sürdürülen süresiz- dönüşümsüz açlık grevlerine ilişkin tutuklular adına açıklama yapan Deniz Kaya, tecrit kalkmadan eylemin sonlandırılmayacağını söyledi. Cezaevlerinde başlatılan eylemin bir direniş hamlesi olduğunu vurgulayan Kaya, “Tecrit politikasına karşı zindanlarda başlatmış olduğumuz direniş hamlesi, kapsam ve içerik olarak daha da derinleşip, nitelikli bir sürece kavuşarak devam etmektedir. MHP-AKP hükümeti, sürdürülen direnişin talebine doğru yaklaşmaktansa, özel savaş politikalarıyla direnişi ve direnişin talebini tasfiye etme emelleriyle hareket etmektedir” diye belirtti.
‘Eylemin sürmesi anlamlı’
16 Aralık tarihinden itibaren sürdürülen eylemin Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılıncaya kadar devam edeceğini belirten Kaya, açıklamasında şunları ifade etti: “80 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı ve Hakkari milletvekili Sayın Leyla Güven’in şu anda dışarıda olmasına rağmen, tecridin son bulması için direnişine devam etmesi, büyük bir anlam ve öneme haizdir. Zindanlarda bulunan biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak dışarıda da olsak, içeride de olsak ‘Önderliğimizin özgür yaşar, özgür çalışır’ koşullarına kavuşuncaya kadar direnişimizi büyük bir moral ve kararlılıkla sürdüreceğimizi belirtiyoruz. Tüm halkımızı ve demokratik kamuoyunu bu direnişin etrafında kenetlenmeye ve ses vermeye çağırıyoruz. Dışarıda da olsak, içeride de olsak, tecrit kırılacak.”
3 Şubat’ta Bakırköy’e…
HDP milletvekilleri, “Emek, barış, adalet için buluşuyoruz” şiarıyla 3 Şubat Pazar günü saat 13.00’da Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapılacak mitinge katılım çağrısında bulundu. HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Dilşat Canbaz, Meral Danış Beştaş, Züleyha Gülüm ve Remziye Tosun, Leyla Güven ve cezaeviindeki tutukluların tecride karşı başlattıkları eyleme ses olmak için herkesi yapılacak mitinge katılmaya çağırdı.
‘Hükümet Öcalan’a işkence yapıyor’
HDP’nin önceki dönem Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in duruşmalarını izlemek için Türkiye’ye gelen Norveç Kızıl Parti Milletvekili Johan Petter Andersen, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve muhaliflere yönelik baskıları Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a değerlendirdi. Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki Demirtaş’ın duruşmasına alınmayan Andersen, yabancı heyetlere yönelik yaklaşımı ayrımcılıkla eleştirdi. Mahkeme sürecini yazar Franz Kafka’nın “Dava” kitabına benzeten Andersen, “Türk hükümetinin niyeti burada devletin ne yaptığını göstermek istememek aslında. Mahkemeyi gizliyor. Aldığı kararlarla, ülkeyi daha faşizme doğru kaydırıyor” diye belirtti. Andersen, şöyle devam etti: “Kürt sorunu, Kürtlerin hakları söz konusu olduğunda demokratik adımlar atılması imkanı varken politikacıların tutuklanması gibi bir durum söz konusu bu negatif bir etki yaratıyor. Devletin politikasının daha çok gerilimi yükseltme ve baskıyı artırma şeklinde olduğunu görüyoruz..” Türkiye’de yargılamaları değerlendiren Andersen, şunları ifade etti: “Birkaç yıl önce Diyarbakır’a geldiğimde her yerde asker, polis görmüştüm. Bu bana ilk olarak Nazilerin Norveç’i işgal ettiğinde her yerde Nazi askerlerinin olmasını anımsattı. 1930’ların başında Almanya’da da tüm yasalar, tek bir kişide yetkilendirilecek şekilde dizayn edilmişti. Türkiye’de de bu var. Özellikle mahkemelerin karar verme mekanizmaları içerisinde nasıl karar verdiği, 1930’lar Almanya’sındakine benziyor.” Öcalan üzerindeki tecride dair de Andersen: “Norveç hükümeti daha önce barış sürecinin başlaması için girişimlerde bulundu. Ben muhalefet tarafında olmama rağmen hükümetin bu noktada adımlar atmasını destekledim. Türk hükümeti Öcalan’a işkence yapıyor. Ailesinden ve avukatlarından bağlantısının kopartılmış olması en temel insan hakkının ihlalidir. 2013-2014 döneminde herkes hatırlar. O dönemde Öcalan ve PKK ile yapılan görüşmelerin yarattığı sonuçlar biliniyor.” Açlık grevine dair kamuoyunda ciddi bir hassasiyet olduğunun altını çizen Andersen, “Öcalan üzerindeki izolasyonun kaldırılması için verilen bu kendini adama durumu bir özgürlük savaşçılığıdır” dedi. Andersen, taleplerin karşılanması gerektiğini söyledi.
HABER MERKEZİ