‘Güzel, hakikatin peşinden koşmayanlardan kendini gizler’ der Tarkovski. Hakikatin peşine aşkla düşmek, uğruna her türlü bedelin göze alındığı nefes nefese bir özgür yaşam tahayyülü demektir.
Dünya kadınlarının, özelde Kürt kadınlarının 20. yy. sonlarından itibaren gerçekleştirdiği büyük ivmeli yürüyüş, değiştirici ve dönüştürücü gücü yüksek yürüyüş; güzeli, iyiyi ve özgür olanı yaratma yürüyüşüdür. Liberalizmin ve faşizmin kurumlaştığı dünyanın dişlileri arasında meçhul olan erkekten daha meçhul olan kadınlardır. Savaşlarda kayıp hanesine bile yazılmayacak kadar değersiz, toplumda ikinci cins, ekonomide ücretsiz köle, yaşamda kör, sağır, dilsiz… Fakat coğrafyamız açısından 40 yılı aşkındır 7’den 70’e büyük mücadeleyle ilmik ilmik örülen kadın direnişi bugün ülke siyasetine damgasını vurur, faşizme karşı mücadelenin öncü gücü olur hale gelmiştir. Mutlak faşizmin ördüğü korku duvarlarını tarihte ilk yıkan kadınlar oldu, bugünde öyle olmaya devam etmektedir.
Sevgili Leyla Güven’in açlık grevi böyle bir öncülüktür. Her anı özgürlük kokan bir yaşam soluyorum demişti, toplumsal özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesinin en çıplak haykırışıdır. Tarihe, toplumsal hafızaya büyük bir not düşmüştür. Özgürleşen ve direnen kadın gerçeğinin 21. yy. sembolleri arasında yerini almıştır. Mutlak tecride karşı mutlak özgürlük aşkıdır. Etrafında ördüğü hareketlilik de böyledir. Yetersiz ve eksik olmakla birlikte, sokakların rengini kadınlar oluşturmaktadır. Bu eylemlilik ve sokakta olma hali iktidarın en büyük korkulu rüyasıdır. Bunu engellemek için elinden geleni yapmaktadır fakat Kürt kadınlarının geleneği Cizre, Nusaybin serhildan geleneğidir. Bu geleneğin hafızasıdır, yöntemidir, eylemidir. Dolayısıyla dur durak bilmeyecek bir eylemlilik süreci başlamıştır ve kesin sonuç alıncaya kadar da devam edecektir.
Kadınlar direndikçe faşizm intikamını almak istemektedir. İşte 70 yaşını aşmış Sise Ana’yı ısrarla tutsak tutmaktadır. En son ‘cezaevinde kalamaz’ raporu almak için gittiği hastanede ‘Numara yapıyor.’ diyecek kadar alçalmışlardır. Sise Ana bir semboldür. Esasen korkulan ve intikamı alınmak istenen her türlü yönelime rağmen susmayan, itaat etmeyen kadın özgürlük mücadelesi gerçeğidir. Sokaklarda en meşru direniş hakkını kullanan kadınlara haksız gözaltılar yapılmakta, darp ve işkence doğal hale getirilmeye çalışılmaktadır. İstanbul’da minibüsten indirilen bir kadın, polisin tecavüzüne uğramaktadır. Kadın cinayetleri yaşamın olağan, sıradan bir seyri haline getirilmeye çalışılmaktadır. Yaklaşan yerel seçimlerde kayyumla gasp edilen iradelerini geri almak için aday olan kadın iradesi türlü yöntemlerle yıldırılmaya çalışılmaktadır. Daha sayabileceğimiz yüzlerce yönelim vardır. Fakat bu yönelimlerin hepsi nafiledir. Susmayan, korkmayan kadın iradesi dün nasıl tarihin gidişatına müdahale ettiyse, bu tarihte bende varım dediyse, bugünde öyle olacaktır. Kürt kadınları artık tarihe adını yazdırmıyor, o tarihi bizzat kendisi yazıyor. Bunun gerçekleşmesi için bedenini açlığa yatırıyor, ölümü öldürüyor. Mutlak faşizme ve mutlak tecride karşı, özgür ülke özgür Önderlik şiarıyla varlığını oluşturuyor. Tarihin bu dilimi, Kürdistan’da, Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında büyük kadın oluşturuculuğuna tanıklık ediyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan; ‘Kürt romanı yazılmadan önce yaşanacaktır’ demektedir. Kürt kadınları 40 yıldır bu romanı yaşamlarıyla yazmaktadır. Bugün Leyla Güven öncülüğünde dört parçada kadınlar siyasal, askeri, toplumsal, ekonomik, kültürel boyutlarıyla bu romanı yazmaktadır. Bu roman varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesinin büyük romanıdır. Her türlü direniş alanımız bunun bir parçasıdır. Zindanlarda ve dışarıda süren görkemli açlık grevi direnişleri de, Avrupa’da ve Kürdistan’ın dört parçasında süren sokak eylemlilikleri de, yerel seçimlerde gasp edilen eşit temsiliyet ilkemizin ve kadın irademizin çok daha büyük bir oy oranıyla geri kazanılması çalışmaları da, Rojava’da DAİŞ’e karşı süren amansız savaş da bu romanın bir parçasıdır. Tarihte çok düşenlerin, yükselişi büyük olur. Leyla Güven’in direnişi etrafında kenetlenmek ve çoklu yöntemlerle mücadeleyi yükseltmek bu büyük yükseliş için tek yolumuzdur. Zafer, özgür düşünce ve eylem gücüyle ilerleyen kadınların olacaktır.