Hakkında hazırlanan 22 Nolu fezlekeye dair savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Neden Kürtlerin Türkiye’de anadilde eğitim talebi haklıdır çünkü Almanya’da bir Türkiye yoktur, Fransa’da bir Türkiye yoktur, ama Türkiye’de bir Kürdistan vardır. Bu nedenle anadilde eğitim hakkı meşrudur” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Salonu Kampüsü’nde görülen duruşma öğleden sonrada Demirtaş’ın savunmasıyla devam etti.
Edirne F Tipi Cezaevi’nden duruşmaya bağlanan Demirtaş, öğleden sonraki savunmasında 22 Nolu fezlekeye dair konuştu. 2010 yılında Diyarbakır’da TZP Kurdi’nin Kürtçe’nin anadil olarak okullarda okutulması için gerçekleştirdiği etkinliğe dair fezleke hazırlandığını dile getiren Demirtaş, 22 Nolu fezlekede kendine dair olan suçlamayı, söylemleri, delilleri okudu.
Demirtaş, anadil talebine ilişkin yapılan etkinliğe dair hazırlanan fezlekeyle ilgili şunları söyledi: “Anadilde eğitim talebini programına yazdırmış bir partinin eş genel başkanı olarak, anadile duyarlılık çağrımı bir terör faaliyeti olarak niteleyen bu savcı kimdir? Ahmet Karaca. Şimdi FETÖ’den tutuklu. Savcı Ahmet Karaca, bir dönem Diyarbakır Adliyesi’ni yöneten kişilerdendi. Komplo, kumpas, çete faaliyeti, her türlü ayak oyunundan tanırız. FETÖ’cü mü değil mi bilemem ama yasa dışı bir sürü iş yaptığına tanıktık ve meydanlarda bunu söylüyorduk da” dedi.
AKP-Cemaat ortaklığıyla tutuklandık
“Terörist diye tutuklanmış bir savcının, anadille ilgili yaptığım iki cümlelik değerlendirmeden, beni terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör faaliyeti yürütmekle suçlaması ahlaksızlığın daniskasıdır” diyen Demirtaş, şöyle devam etti: “Onun fezlekesini iddianameye koymak da komploya ortak olmaktır. Avukatlarım iletiyor, Cemaatçiler sosyal medyada ‘Demirtaş bizi suçluyor ama hayır onu tutuklayan Cemaat değil AKP’dir’ diyormuş. Bize yapılan operasyon, AKP-Cemaat ortaklığının operasyonudur. İşte savcı Ahmet Karaca. 12 fezlekem bunlar [Fethullaçılar] tarafından düzenlenmiş ve tutuklanma gerekçem haline getirilmiş. Cemaatten tutuklanan, ceza alan savcıların bizimle işlemleri gözden geçirilmedi. Balyoz, Ergenekon hatta bazı adli davalar gözden geçirildi.”
Savcı Karaca’nın hala tutuklu bulunduğunu kaydeden Demirtaş, “ Karaca hakkında iddianame hazırlandı. Bir kişi bile sormadı; ya sen bir sürü faaliyet yürüttün, kumpaslar kurdun. Bir tanesi de Selahattin Demirtaş hakkındaki fezleke. Kumpasın daniskası” dedi.
‘Anadilde eğitim talebinin terörle ilgisi yoktur’
Kürt dilinin resmi bir dil olarak tanınması için yapılan etkinliğin terör faaliyeti olarak görülmesinin Kürt halkına hakaret olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Resmi bir dernek olan Kürt Dil Derneği’nin yaptığı ve müzikle, güle oynaya geçen bir yürüyüşe katılıp konuşma yaptım diye beni terör örgütü üyesi olarak görmek halkıma da hakarettir. Faşistliktir, başka da bir şey değildir. Anadilde eğitim talep etmenin terörle alakası yoktur. Kürt halkı, Kürt halkı olduğundan beri anadili vardır. Biz bunu parti programımıza almışız” diye belirtti.
‘Öcalan’ın Türkiye ile ilgili söylediği her şey makul’
Savcının etkinliği örgütsel faaliyetler sokmak için çok uğraştığının altını çizen Demirtaş, şöyle konuştu: “Önce İmralı’da Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmede anadil ile ilgili görüşlerini almış. Öcalan’ın anadil ve Türkiye ile ilgili söylediği her şey son derece makul ve mantıklıdır. Öcalan Kürt olarak ‘benim anadilim önemlidir’ demiş avukatlarına. Bunun benimle ne alakası var bunun terör faaliyeti ile ne alakası var. Fakat savcı illa suç bulacak ya. Tüm kamuoyuna açık aleni bir şekilde konferansta duyurulan faaliyeti illegal sayamayacağı için bir yerlerden ekle çıkar yapmış. İnternetten anadil ile ilgili ne bulabiliyorum diye tara yapmış. Bir tane Öcalan’ın anadil ile ilgili açıklamasını bulmuş.”
‘Kürdün anadilde eğitim istemesi teröristlik sayılıyor’
Demirtaş, anadilde talebe ilişkin savunmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, bir Kürt’ün anadilinde eğitim istemesi teröristlik olarak tarifleniyor, tutuklanma gerekçesi oluyor. ‘Bir Kürt anadilinde eğitim istiyorsa devletin bölünmez bütünlüğüne karşıdır. E PKK ve Öcalan da anadilinden bahsettiğine göre, dolayısıyla bu bir terör faaliyetidir. Sen istediğin kadar ‘değildir’ de kardeşim. Ben devlet olarak böyle görüyorum.’ Milyonlarca insan istiyor. Ben istiyorum. Halen istiyorum. Anadilim Kürtçe, Anayasal güvencede olmalı ve Kürtçe eğitim yapılmalı. Sadece o konuşmamda söylememişim. Mitinglerde, kürsülerde, grup konuşmalarımda defalarca değinmişim.
Anadilde eğitim talebimiz TBMM’ye sunulmuştur, partimin Yargıtay’a verilen resmî programında vardır. Dolayısıyla benim anadilde eğitim talebini savunmamam bir parti disiplin suçu olabilir, ama savunmam ceza kanunu açısından bir suç oluşturamaz.”
‘Anadilde eğitim istedim diye beni yargılayamaz’
“Bir mahkeme anadilde eğitim talebim nedeniyle beni yargılayamaz” diyen Demirtaş, “ ‘Sen misin bunu isteyen’ diye soru soramaz. Böyle bir hakkı yoktur. Meşru değildir. Bu fezlekenin içeriği suçtur, halkıma hakarettir. Yargının, anadilde eğitim talebi getirip terör meselesi olarak ele alması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu talebin dile getirilmesi şiddet yoluyla olursa o zaman suç olur. Suç kısmı, talebin içeriğiyle ilgili olmaz” diye belirtti.
Anadil faaliyetinin teröristlik olarak tanımlanmasının faşistlik olduğu yorumunda bulunan Demirtaş, ekledi: “Bu fezleke kumpas anlayışının, Kürt halkına karşı saygısızlığın, terbiyesizliğin ciddi bir örneğidir. Her dil kıymetlidir. Her halkın anadili eşittir. Türkçe de öyledir Kürtçe de. Ben, anadilime bu yaklaşımı kabul etmediğim için HDP’de siyaset yapıyorum. Doğru bir siyasi çizgi izlediği için ben HDP’deyim. Tam da bu faşistliklere karşı mücadele ettiğim için HDP’deyim. O zaman, BDP eşbaşkanı olarak bu konuşmayı yapmışım. Doğru bir iş yapmışım. İyi ki de yapmışım. Tümüyle partimin programına, benim görüşlerime uygundur.
Anadilinde eğitimi iki nedenden savundum; birincisi, insanım diye. Her insanın anadili hakkı vardır. Benim meşruiyet temelim budur. İkincisi, evrensel hukuk bana bu hakkı veriyor. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler.
‘Sizin çocuklarınız anadil de eğitim yapabiliyor benim niye yapamıyor?’
Anadilinde eğitim hakkını talep ederken şiddet mi kullanmışım? Hayır. Şiddete teşvik mi etmişim? Hayır. Böyle bir iddia var mı peki hakkımda? Hayır. Ama utanmadan sıkılmadan, bunu bir terör faaliyet olarak fezlekeye koymuş. Kızlarım Kürtçe konuşamıyor. Sizin çocuklarınız kendi anadillerinde eğitim yapabiliyor, benimkiler yapamıyor. Siz de aynı vergiyi veriyorsunuz ben de. Çocuklarım Türkçe bilsin, çok iyi bilsin. Türkçe ortak resmi dildir. Ama anadillerini de öğrensinler. Haklarıdır.
Neden Kürtlerin Türkiye’de anadilde eğitim talebi haklıdır? Çünkü Almanya’da bir Türkiye yoktur, Fransa’da bir Türkiye yoktur, ama Türkiye’de bir Kürdistan vardır. Bu nedenle anadilde eğitim hakkı meşrudur. Aynen bunu söylüyorum. Çünkü Kürdistan dediğimiz coğrafya Osmanlıda, Selçuklu’da eyalet olarak olan coğrafya, Kürdistan’ın toprakları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içerisindedir. Kürdistan bir devlet değildir, doğru, ama bir coğrafya ismi olarak tarihsel bir isim olarak buradadır. O yüzden ortak vatandır burası. Anadolu, Kürdistan, Mezopotamya coğrafyası binlerce yıllık geçmişe sahip, bu isimlerle adlandırılmış coğrafyalardır. Biz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bunun üzerine kurulmuş coğrafyayı anavatanımız olarak görürüz bu nedenle. Edirne’yi de Ardahan’ı da, Ankara’yı, İzmir’i, Muğla’yı da. Ülkenin birliği ve bütünlüğünü de bu perspektifle savunuruz. Bu nedenle deriz ki ‘Biz bu ülkede asli unsuruz’.
Cemaatçi savcı Ahmet Karaca madem çok hassas, o yürüyüşü ve kampanyayı düzenleyen ve dilekçe imzalayan iki milyon insanla ilgili ne yapmış? Hiçbir şey. Bir tek Selahattin Demirtaş hakkında fezleke düzenleyip Meclise göndermiş.”
Siyasi saiklerle yürütülen operasyonlara dair de Demirtaş, “O dönemin Ahmet Karaca gibi savcıları siyasi saikle hareket ettiğinden dertleri muhalifleri boğmak. ‘Size muhalefet edenleri sıkıştırıyorum’ deyip aferini almak, terfiyi kapmak. Nitekim yükseldiler, HSYK’ye kadar çıktılar. Bu yürüyüşün üzerinden 9 yıl geçmiş, bana soruyorsunuz. Hazindir. Benim açımdan değil, sizin açınızdan. Ben durduğum yerdeyim. Halkımla birlikte. Partimle birlikte. Özgürlüklere inananlarla. Daha güçlüyüm. Daha inançlıyım” ifadelerinde bulundu.
Milyonların talepleri yargılanıyor
Türkiye’nin aydınlık yarınlarına inancının devam ettiğini belirten Demirtaş, “Peki Ahmet Karaca nerede? Çıksın da bu fezlekeyi savunabilsin bakayım. Keşke imkan olsa da SEGBİS ile bağlasanız. Bu dava da öyle olacak. Aradan 9 yıl geçmeyecek belki de. Duruşma başlarken ilk talebim buydu. Dedim ki, bu fezlekeleri ayıklayın. İddianameyi kabul ettiniz ama bazı fezlekeler soruşturma konusu olması itibariyle büyük haksızlık. Bakın bu fezleke de onlardan biri. Bunlarla yargılamayın dedim.
Ben sadece Demirtaş değilim. Milyonların bu ve benzeri siyasi taleplerinin temsilcisiyim. Beni anadili talebi sebebiyle yargılamakla milyonlarca insanı yargılamış olursunuz. İnsanlar incinir. Bakın orada ben 2 kızımın velisi olarak değil, eşbaşkan olarak konuşmuşum.
Biz bu ülkede asli unsuruz. Anadilinde eğitim Kürtler için haktır. Almanya’daki yurttaşlarımızın da anadilinde eğitim hakkı olduğunu savunuyorum. Onun da hakkı var. Bizim niye burada olmuyormuş? Niye eşit olmuyormuşuz? Ben anadilinde eğitim hakkını her yerde açık açık savundum. Parlamentoda mitinglerde de savundum. Bu fezlekeye konu olan STK’lerin etkinliklerinde de savundum” dedi.
Fezlekeyi hazırlayan savcının hiç alakası olmayan şeyleri dosyaya koyduğunu dile getiren Demirtaş, şöyle dedi: “Sizin bilirkişiye gönderdiğiniz CD’deki görüntü tarihi 10.09.2010’dur, yani yürüyüşten 9 gün önce. Başka bir olay, başka bir miting, başka bir yürüyüş, başka bir şey. Ben yokum ama, nedir bilmiyorum. Benim olduğuma dair bir şey de yok. Fakat, savcı bunu delil olarak buraya koymuş. Ortaya çıkmış ki, bu görüntü, her neyse, ne fezlekeyle alakalı, ne olayla alakalı ne de benle. Olaydan 9 gün önce yapılmış başka bir miting midir, yürüyüş müdür onu bile yazmıyor. Ne olduğu belli değil.
Başka biri çözümü yapmış, aynı belgede 1.66 GB boyutundaki 29 dakika 55 saniye uzunluğundaki başka bir videonun aşağıdaki çözümü çıkarılmıştır. Bu video açılmış, içerisinde parti konvoyuyla beraber alana geliş görüntüleri sloganlar ve şarkılar eşliğinde miting alanına gidiyor. Çekim yapılan kamera saati 20.07, otobüsten konuşma 20.16’da başlıyor. Konuşmacı Osman Baydemir, bakın yine tarih belirtilmiyor ama aynı tarih zannedersem, yine olaydan 9 gün önce. Osman Baydemir’in konuşmasını uzun uzun yazmış buraya, ben yokum. İkinci konuşmacı Gültan Kışanak onun da konuşma dökümünü yapmış, o da bilirkişi raporuna işlenmiş. Bu kadar. Burada Selahattin Demirtaş nerde, benim konuşmam nerde. Terör faaliyeti nerde. Siz de Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne yazınca, herhalde onlarda ‘elimizde Demirtaş konuşması yok, size Gültan Kışanak ile Osman Baydemir konuşması gönderelim. Onlar konuşmuş ama siz cezayı Demirtaş’a verin, bi şey olmaz’ demişler. Gültan Kışanak ile Osman Baydemir orada ne konuşmuşlarsa arkasındayım. Suçsa da ben üstlenebilirim, sorun değil. Savcı çok zorlanmasın, delil bulamadığı için.”
Duruşma Demirtaş’ın savunmalarıyla devam ediyor.
HABER MERKEZİ