“Sorumlular, kusurlar belli olduğu halde sanıklara en alt sınırdan ceza vererek bu dava katledilmiştir. Bu dava süreci, bu yargılama zaten etkin olmadı. Beş yıldır adalet mücadelesi veriyoruz. Bilirkişi raporlarına rağmen, İl Teftiş Kurulu raporlarına rağmen, sorumlular belliyken, dört-beş bilirkişi raporunda belediyeye kusur atfedilmişken, oğlumun çalıştığı firmaya kusur atfedilmişken en alt sınırdan ceza verilmesinde bir kasıt arıyoruz. … Böyle hâkimler, böyle mahkemeler olduğu sürece iş cinayetleri artarak devam edecektir. Geçtiğimiz yıl iş cinayetlerinde en az 1923 kişi öldü. Bu hâkimler sayesinde önümüzdeki yıl 2923 kişi ölür. Bu ülkede adalet olmadığını, adaletin bağımsız olmadığını bu mahkeme kararıyla anladık.”
Bu sözler 31 Ekim 2013 tarihinde iş cinayetinde yaşamını kaybeden 17 yaşındaki Eren’in babasına ait… Eren’in babası bu sözleri oğlunun yaşamını kaybetmesinden sonra açılan ve 5 yıldır süren davanın karar duruşmasının ardından söyledi.
İstanbul’daki Özel Doğa Hastanesi üzerinden yüksek gerilim hattı geçmesine karşın firma, her nasılsa hem belediyeden hem de sağlık bakanlığından ruhsat alabilmişti.
Lise öğrenimini yarım bırakıp grafikerlik kursuna giden Eren de çalıştığı firma tarafından, tabelasındaki harflerin yenilenmesi için bu hastaneye gönderilmişti. Yüksek gerilim hattına dair herhangi bir uyarı yapılmadığı için riski bilmeyen Eren çalışmaya başladı. Ancak tutunduğu alüminyum merdivenden yüksek gerilim hattı sebebiyle elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdi. Eren’in ölümünün ardından ailesi tarafından dava açıldı. İlk duruşmada bilirkişi rapor hazırlandı. Rapora göre hastanenin işletme müdürü Ulucan Köse, “üzerinden yüksek gerilim hattı geçtiğini göz önünde bulundurarak, işçilere çatıya çıkmamaları konusunda uyarı yapmadığı” için kusurlu bulundu.
Eren’in çalıştığı TDS adlı şirketin müdürü Erol Mutlu, 17 yaşındaki işçiyi “vasfına uygun olmayan işte çalıştırdığı”, “iş güvenliği eğitimi ve kişisel koruyucu malzeme vererek kazanın meydana gelmesinin önüne geçmediği”, “yeterli denetim ve gözetim sağlayarak işçilerin yüksek gerilim hattına yaklaşmamasını sağlamadığı” için kusurlu görüldü.
Tabelayı daha önce monte eden ustabaşı Emin Telbisoğlu, montaj yaparken kendisine iskele kurduğu, fakat tamir için giden işçilere alüminyum merdiven verdiği, iki işçiyi bu merdivenle çalışmaya mecbur bıraktığı gerekçesiyle “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçuyla yargılandı.
Davada; yüksek gerilim hattı geçen, kesinlikle girilmeyecek bir alanı ihlal ederek bina inşaatına ruhsat verdiği için Esenyurt Belediyesi, 5 metrelik alanı tapuya şerh ettirmediği için TEİAŞ, bu ihlale rağmen binaya Hastane Binası Ruhsatı verdiği için İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin de yargılanması talep edildi. Ancak yargılamaya izin verilmedi. Yapılan itirazlar sonucunda sadece Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akboğa ile İmar ve Şehircilik Müdürü Faruk Dedeoğulları hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan 15 yıla kadar hapis istendi.
Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin raporuna göre aynı mahallede, yüksek gerilim hattı sebebiyle Eren’den bir hurdacı ve atları, çatıya çıkan bir işçi, anteni tamir etmek için çatıya çıkan bir yurttaş, çatıya çamaşır asan bir kadın, çatıda kuş besleyen bir genç yaşamını kaybetmişti. Eren’den sonra da evin çatısına çıkan 37 yaşındaki Haydar Sarı elektrik akımı sebebiyle yaşamını kaybetti.
Eren’in davası yaklaşık 5 yıl sürdü. Davada 6 mahkeme, 16 üye ve 6 savcı değişti.
Davanın son duruşması 15 Ocak günü görüldü. Karara göre, dönemin Esenyurt Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü Faruk Dedeoğulları, Eren’in çalıştığı şirketin ortakları Feridun Taktak ve Pınar Öz’ün “taksirle öldürme” suçundan cezalandırılmaları istemiyle dava açılsa da, olayda taksirlerinin bulunmadığı belirtilerek beraatlerine karar verildi.
Şirketin müdürü Erol Mutlu taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına yol açtığı gerekçesiyle 4 yıl hapse mahkûm oldu. Ancak “iyi hal indirimi” ile bu ceza 3 yıl 4 aya indirildi.
Mahkeme, Esenyurt Belediyesi Başkan Yardımcısı Mustafa Akboğa, ustabaşı Emin Telbisoğlu ve hastane işletme müdürü Ulucan Köse’nin ise taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına yol açtığına karar verdi ancak yine “iyi hal indirimi” uyguladı, cezaları düşürüldü.
Doğa Hastanesi aynı yerde hizmet vermeye devam ediyor. Aynı mahallede benzer şekilde yaşamını kaybedenlerin davalarını bilmiyoruz. Ancak, cezalarda iyi hal indiriminin uygulandığı davada Eren’in babası gibi kasıt aramamalı mıyız?
Davadan sonra son sözü Eren’in annesi Nezahat Eroğlu söylemişti. Bu yazıda da öyle olsun: “Bir çocuk, bir can gitmiş, bu olmamalıydı. Verilen ceza 2 sene olmamalıydı. Benim oğlum orada çürürken, onların burada gezmeleri, çıkmaları beni çok rahatsız ediyor.”