19 Ocak 2019… Bir kez daha Hrant Dink’i anmak için Agos’un önündeyiz.
Tek dikkatimi çeken şey şu oluyor; kalabalık giderek azalmakta…
Hani o, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” diyerek yollara dökülen kalabalıklar.
Azalıyorlar çünkü, bu acı gerçekten ‘içselleştirilmiş’ bir acı değil.
Hrant Dink’in ölümü, sadece bir entelektüelin öldürülmesi değildir…
Hrant Dink’in öldürülmesi, İttihatçı Devlet ideolojisinin, soykırımcı mantığının devam ettiğinin göstergesidir aynı zamanda…
Her yıl dikkat ediyorum, ‘Hrant’ın Arkadaşları’ grubu, ölüm yıldönümünde okudukları mesajlarda, ‘Biz bitti demeden, bu dava bitmez’ diyorlar. Ve Hrant Dink’in ölüm tarihinden sayarak ‘adalet’ istiyorlar.
Bu konuda farklı düşünüyorum. Adalet, 1915’ten bu yana talep edilmeli. Bu talep, bu coğrafyada yüksek sesle dile getirilmediği için Hrant Dink katledildi.
Ne yazık ki, coğrafyamızda kendilerini, ‘muhalefet’ olarak tanımlayan tüm kesimler de, bu talebi dillendirmekte geç kaldılar.
Yüzyılın büyük suçu hatta ‘Soykırımı Önleme Sözleşmesini’ hazırlayan hukukçu Lemkin’in temel aldığı, Ermeni Soykırımı uygulaması, bu coğrafyada ‘yok’ sayıldı.
Bize bir yalan söylendi.
1923’te kurulan Cumhuriyet’in, ‘Osmanlı’dan kopuş’ ve bir ‘devrim’ olduğu öğretildi.
Yalan bir resmi ideoloji, yalan bir tarih yaratıldı.
Oysa İttihatçı anlayış varlığını devam ettiriyordu.
İşte bu yalan, tüm toplumu etkiledi, esir aldı.
Aile, okul, tüm aidiyetlerimiz, bu yalan etrafında şekillendirildi.
‘Biz muhalifiz, biz devrimciyiz’ diye ortaya çıkanlar da, bu resmi yalandan kendilerini kurtaramadılar.
Hrant Dink cinayeti, bir devlet operasyonuydu. Aynı 1915 gibi, aynı 6-7 Eylül gibi…
Ermeni sözcüğü, bu coğrafyada en ‘düşman’ görülen kişiler için, bir küfür sözcüğü olarak kullanıldı.
Bu coğrafyanın çocuklarının, 1990’larda en çok duyduğu söz, ‘Ermeni dölü’ oldu.
İşte Hrant Dink, bu yalanı, tüm yumuşaklığı, tüm naifliği ile topluma anlatmaya çalıştı.
Devletin duymak istemediği gerçekleri, ‘bağırmadan’ anlatmaya çalıştı.
Şaşırtan nezaketi ve inceliği ile konuştu daima…
Ve bu ince, naif, nazik, güzel Ermeni aydınına tahammül edilemedi; öldürüldü bir 19 Ocak günü…
Bir kez daha söylüyorum, Ermeni Soykırımı’na yaklaşım konusunda, hiç kimse ‘temiz’ değil…
Suçluyuz hepimiz!