Geleneksel Hakkari müziğini derleyen LaWje grubu, Kürtlerin yazılı kültürlerinin politik nedenlerle istenilen boyutta gelişemediğini belirterek, ‘Dengbêjlerin kilamlarını derleyerek, yeni nesillere aktarmak çok önemli. Amacımız kök müziğe ulaşmak’ dedi
Dicle Müftüoğlu/Diyarbakır-MA
Geleneksel Hakkari kilam ve stranlarını derleyen, kendi tarzlarıyla yeniden dinleyiciyle buluşturan LaWje, bölge turu kapsamında Mardin, Diyarbakır ve Batman’da sahne aldı. Konserlerdeki etkileşimlere bakıldığında grup performanslarıyla dinleyiciden tam not aldı. LaWje’den Ali Tekbaş, Serhat Bostancı, Ali İmran Erin ve onlara sahnede eşlik eden müzisyenlerden Burhan Hasdemir ile İbrahim Odak, grup ve derleme çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
LaWje’nin bir araya geliş öyküsünü kısaca anlatır mısınız?
Bostancı: Biz Hakkari’de doğup büyüdük. Ortaokul dönemlerinden birbirimizi tanıyoruz. Müziğe de biraz yatkınlığımızın olması ve Hakkari’de bizim yaşlarımızda müzik ile uğraşan az kişi olması birbirimizi bulmamızı kolaylaştırdı. Böylece bir araya geldik ve müzik yapmaya başladık. Önce Türkçe müzikler, sonra eskilerden parçalar, amcalarımızın babamızın dinlediği müzikler… Sonra Bülent Çetin ve Serdar Özdinç ile tanışıklığımız vardı. Hakkâri geleneksel müziği derleme albümü olan “Eyhok”u hazırlıyorlardı. Hakkari yerel dengbêjlerinin söylediği parçaları derlerlerken bizim de müzik ile uğraştığımızı gördüklerinde “Siz niye böyle bir şey yapmıyorsunuz?” diyerek bizi teşvik ettiler. Böylece kendimizi birden derleme içinde bulduk. “Kök müzikler bunlarmış” deyip işin içine girmeye başladık. 2000 yılından bu yana devam ediyoruz.
Uzun zamandır Hakkari yöresine dair kilamları, stranları derliyorsunuz. Özellikle Kürtler gibi anadiliyle eğitim alamayan halklar için derleme çalışmasının önemi nedir?
Erin: Kürtlerin çok uzun zamandır çoğunluğu politik nedenlerden dolayı, yazılı bir kültürleri daha doğrusu gelişmiş anlamda bir yazılı kültürleri yok. Kendi dillerini icra edebildikleri, kültür, sanat ve edebiyatla ilgili eserler kısıtlı. Bu yüzden sözlü kültür çok kıymetli. Kürt halkının temel dinamikleri ve motivasyonu sözlü kültür üzerinden şekillenmiş. Sözlü kültürün böyle bir önemi varken bunun kaynakları olan dengbêjler, stranbêjler de ayrı bir önem kazanıyor. Bu yüzden onlara ulaşılması bir anlamda Kürt kültürünün, yaşam biçiminin, halkın dinamiklerine ulaşılması için önemli bir araç.
Tekbaş: Biz stranbêj ve dengbêjlere ulaşırken, onlardan bu kayıtları, stranları, hikayeleri toplarken aslında içlerinde barındırdıkları o özlemi de fark ediyoruz. Bu bir vatan özlemi, yurt, birliktelik, bir dilin geleceğe taşınma, dilin konuşulması özlemi oluyor. Gittiğimiz kişi büyük bir heyecan ile bu kayıtları veriyor bizlere. O insanların her gözlerine baktığımızda, seslerini işittiğimizde onun ne kadar emek verdiğini görüyoruz. Kürt dili, kültürü ve geleneklerini geleceğe taşıyoruz. Bu sesleri bire bir onlardan alıp, işledikten sonra yeni nesillere taşıyoruz. Yeni halklara, anlayışlara varlığını duyuruyoruz. Arkadaşlarımızla gittiğimiz her yerde Botan’dan, Serhat’tan Hakkari, Behdinan’dan bahis edip ne kadar zengin bir kültür olduğunu söylüyoruz. Kendimizi kanıtlamak zorunda mıyız? Hayır değiliz. Biz büyük kültürü olan bir halkız.
Kayıtları alırken hiç duyulmamış, pek bilinmeyen kayıtlara ulaştınız mı, onları duyduğunuzda ne hissettiniz?
Tekbaş: İlk etapta Hakkari merkezde derleme aldığımızda hep söylenen stranları duyuyorduk. Ama araştırmaya girdiğimizde, “Bunlar da varmış” dediğimiz çok sayıda eser oldu. Konu içeriği, makamı, formu bize çok ilginç gelen hikayelerle karşılaştık. Hala daha fazla olduğuna inanıyoruz. Her gittiğimizde, derleme yaptığımızda yeni bir şey ile karşılaşıyoruz. Bu kültürün ne kadar zengin olduğunu, bu kültürün hala ne kadar gizli kaldığının göstergesidir. Var olan şeyin sürekli tekrarlanması yeni bir anlayışa müsaade etmiyor. Kürt kültürüne dair eserlerin, makamların ezgilerin ortaya çıkmasına engel oluyor. Şu ara sıkça dinlediğimiz Aram Tigran’ın eserleri veya benzer formda geleneksel parçalar her 10 yılda bir başka müzisyen tarafından yeniden başka bir form ile seslendiriliyor. Bu işle uğraşan müzisyenlerin araştırma duygularının gelişmesini çok isteriz. Çünkü çok zengin bir toprağımız var. Biraz daha duyulmamış ezgi ve melodiler işlenirse bu kültürün ne kadar geniş olduğunu hepimiz daha iyi fark edeceğiz. Bostancı: Kaybolup giden birçok şey olduğunu da biliyoruz. Biz Şemdinli’ye gittiğimizde Tawis isimli bir kadın vardı. Yaşı 100’e yaklaşmıştı. Orada söylenene göre bu kadın o coğrafyadaki insanlara şarkıları öğreten ana kaynak. Biz ulaştık ama kadın hastaydı ve yataktaydı ondan hiçbir şey alamadık. Muhtemelen yaşamını yitirmiş olabilir. Bitti, 100 yıllık geçmiş silindi, gitti.
Kök müzikten söz ediyorsunuz, eserin köküne ulaşmak için neler yapılabilir?
Tekbaş: Biz derlemeleri yaparken öncelikle ön araştırma yapıyoruz. Kimler var, kimler bununla ilgileniyor, o kişiye ulaşmak için bir aracı buluyoruz ve böylelikle bu kişiyle görüşüyoruz. Gidip o kişilerle bir araya geldiğimizde de sırf ondan şarkılar, kültüre dair bir şeyler alacağız hızıyla dalmıyoruz meseleye. O insanı anlamak lazım, onunla sohbet etmek lazım. Biz bazen derlemeye gidiyoruz, kişi çok iyi bir dengbêj, hikaye aktarıcısı ama gittiğimiz zaman bakıyoruz ki; ruh hali bambaşka. Kürdistan’da yaşanan her olay ona da dokunuyor. O an dertleşmek istiyor. Sen onunla dertleşiyorsun, hiç cihazını dahi çantandan çıkartmadan kalkıp gidiyorsun. İlla ondan bir şey alacağız diye bir kaide yok. Daha sonra o kişinin ruh hali uygunsa gidiyoruz bize saatlerce şarkılarını söylüyor, hikayesini anlatıyor. Bostancı: Doğru soru silsilesi hazırlamak lazım; “Bu şarkıyı kimden öğrendin? Bu kimin şarkısı? Kaç yaşındasın? Ne zaman öğrendin?” bunlara benzer şarkının tarihiyle ilgili belli başlı öz nitelik bilgilerini öğrenmek lazım. “Şarkının içeriği nedir? Neden bahis ediyor? Formu nedir? Neyi anlatıyor? Kimden öğrendin? Neyi söylüyor? Nerelisin?” çünkü şarkıların bir coğrafyası var. Giderken bu tarz soruları da soruyoruz. Özellikle kayıt almışsa bu kaydı nereden aldığını, bir göç yaşanıp yaşanmadığını soruyoruz. Bu da aynı zamanda sadece bir şarkı derlemeciliği olmuyor. Şarkıya, kaynak kişiye ait birçok bilgi edinmiş oluyorsun.
Derlediğiniz parçaları yazılı bir esere dökmek gibi bir planlamanız var mı?
Tekbaş: Arşivin yüzde 15’ini yazılı hale getirdik. İleride bu deşifrasyonu kitaba dönüştürmek istiyoruz. LaWje’nin çalışmaları sadece hard disklerde kalmamalı. Nasıl ki biz bunu derleyip kendi süzgecimizden geçirip aranje edip halka geri sunuyorsak başkaca müzisyenler de bunlardan yararlanabilir. Kitapta şarkı sözleri, notalar, nereden derlendiği, kilamın öyküsü ve bir müzik cd’si olacak.
Son 3 yıla baktığımızda yasaklanan festivaller, iptal edilen konserler gerçeği var. Siz bu durumu aşmak için neler yapıyorsunuz?
Erin: Bu anlamda seçici olduğumuzu belirtmek istiyorum. Aslında biz çalışma yaparken nesilden nesile aktarımı esas aldığımız için; kadınların, çocukların yani bir dede ve nenenin torunuyla geldiği ortamlarda müzik yapmayı tercih ediyoruz. Farklı ortamlarda performans sergileyen müzisyenleri de eleştirdiğimiz yok. Biz direndik. İstediğimiz gibi bir atmosferin oluşmadığı yerlerde konser vermek istemedik. Sağ olsun bu anlamda daha cesur organizasyoncularla çalışmaya başladık. Büyük salonlarda konser yapabilmek için cesur olabilmek gerekiyor.
Doğru üretkenliği yakalayabilmek ve dinleyiciye doğru şekilde temas edebilmek için ne yapılmalı?
Erin: Artık global bir dünya var. Sen Diyarbakır’da müzik yaptığında Latin Amerika’daki insan bunu dinleyebiliyor. Müziği insanlara ulaştırmak çok kolay. Müzisyenin lehine işleyen bir süreç gibi görünüyor. Daha bağımsız üretim alanları, az sayıda aracı ile insanlara ulaştırma durumu gelişiyor sanki. Fiziki olarak albümün çok bir önemi kalmadı. İnsanlar, sosyal medya aracılığıyla parçalarını dünyanın her tarafına ulaştırabiliyor. Yaptığın müziği daha kolay ulaştırabiliyorsun. Bir dönem Unkapanı etrafında tekelleşen bir müzik dünyası vardı. Bu biraz yıkıldı. Bu işe gönül veren insanlar daha fazla bir araya gelebiliyor.
Odak: Bir parçayı yapıp dijital ortama yüklediğinde birkaç dakikada hemen alt sıralara inebiliyor. O yüzden kendini tanıtma, parçalarını sunma anlamında büyük bir faydası var ama bir yandan bu hızlı gelişen platformlar sürekli hızlı üretime sevk ediyor. Tabi bu da bir müzisyen için bir artı. Bu sayede aktif üretken şekilde çalışmalar yürütebilirsin.
Önümüzdeki sürece dair bir planlamanız var mı?
Tekbaş: Albüm yapmayı düşünüyoruz, repertuarımız hazır. Ancak bunun için uygun şartları bekliyoruz. Avrupa ve başka ülkelerdeki festivallere katılmak için çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzdeki Eylül ayında Güney Kore’de yapılan bir müzik festivaline katılacağız. Tek parçalık kayıt çalışmalarımız devam edecek. Ortak çalışmalarımız olacak, Kürt müziğindeki farklı yapı ve anlayışlar üzerine çalışan isimlerle bir araya geleceğiz. Konserler de devam edecek.