PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi amacıyla Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevleri, bugün itibariyle kritik eşiği çoktan geride bırakmış durumda. Hem Leyla Güven’in hem Nasır Yağız’ın hem de diğer eylemcilerin sağlık durumu gün geçtikçe daha da ciddileşiyor. Artık her an istenmeyen durumların ortaya çıkması mümkün.
Bu duruma karşı AKP-MHP iktidarı, sanki bu ülkede tecrit ve ona karşı yüzlerce insanın yürüttüğü ve ölüm sınırına gelen açlık grevleri yokmuş gibi bir görüntü vermeye çalışıyor. “Özel savaş” basını da belli ki bu durumu yansıtmama konusunda uyarılmış. Ancak alttan alta bu direnişin kendilerinde yarattığı korkuyu ve ürküntüyü de tüm çabalarına rağmen gizleyemiyorlar. Anlaşılan o ki ilk etapta her türlü “özel savaş yöntemini” devreye koyarak, kararlı bir şekilde yürütülen ve gün geçtikçe büyüyüp topluma mal olan bu direnişi bitirmeye çalışacaklardır.
Geçtiğimiz hafta Öcalan alelacele kardeşiyle görüştürüldü. Bu kısa görüşmeyle direnişin bitirilmesini öngörüyorlardı. Tecridi ortadan kaldırmadan ziyade, bu amaçla başlayan direnişi bitirmeye dönük bir görüşmeydi. HDP Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın Twitter hesabının kırılıp, buradan yalan bilgilerin yayınlatılması da bu işi nasıl kirli yöntemlerle yapmak istediklerinin bir göstergesiydi. Ancak hem Kürt hareketi hem demokratik Kürt siyaseti hem de direnişteki eylemciler, ilk andan itibaren bu görüşmenin “özel savaş yöntemi” olduğunu ve tecridin bittiği anlamına gelmediğini belirterek, direnişlerini sonuç alana kadar kararlıca yürüteceklerini açıkladılar.
Hem direnişin gelmiş olduğu aşama itibarıyla hem de geçen hafta yaşananlardan çıkaracağımız dört temel sonuç vardır:
Birincisi: İstediği kadar görmezden gelsin, istediği kadar yokmuş gibi davransın bu direnişin AKP-MHP iktidarını çok ürküttüğünü ve temel gündemi olduğunu yaşananlardan anlayabiliyoruz. Gün geçtikçe büyüyen ve toplumsallaşan bu direnişin, kendilerinin yenilgisi olacağını bilmektedirler. Direnişçilerin ve Kürt hareketinin kararlılığı iktidarı farklı arayışlara sokmuştur. Şimdilik bu arayışlar “özel savaş yöntemleri” biçiminde olabilir ama direniş büyüyüp kitleselleştikçe, iktidara geri adım attıracak ve giderek sonunu getirecektir.
İkincisi: Direnişin bitirilmesi için başlayan arayışlarının sonucu olarak Öcalan’ı kardeşiyle görüştürmek zorunda kalmışlardır. Bu durumun kendisi yürütülen direnişin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ve direnişin ilk başarısı olarak ele almak mümkündür. Bu konuda ilk günden itibaren AKP-MHP iktidarının adım atmayacağını düşünen, eylemin sonuç alıcılığı konusunda karamsar olan çevreler vardı. Ancak gelişmeler direnişin topluma mal oldukça ciddi sonuçlar açığa çıkaracağını ve iktidara geri adım attıracağını göstermektedir. Bu konuda toplumda inanç ve kararlılık kadar umut da her zamankinden daha büyük ve diridir. Gün geçtikçe toplumsal eylemselliklerin gelişip büyümesi de bunun açık göstergesidir.
Üçüncüsü: Görünen o ki AKP-MHP iktidarı bundan sonraki süreçte de direnişin bitirilmesi, sonuç almasının önüne geçilmesi, toplumsallaşmasının engellenmesi, eylemin talebinin sulandırılması, direnişin etkisinin azaltılması vb. konularda her türlü “özel savaş yöntemini” devreye koyacaktır. Geçen haftaki oyunu boşa çıktı diye bundan vazgeçmiş değiller. Bu konuda direnişteki eylemciler ve tutsaklar başta olmak üzere demokratik Kürt siyaseti ve kamuoyu çok dikkatli, duyarlı, inisiyatifli olmalı, örgütlü hareket etmeyi her zamankinden daha çok esas almalıdırlar. İktidar medyasının konuya ilişkin her haberine ihtiyatlı yaklaşılmalı, özgür basının yayınları ve grevdekilerin açıklamaları dikkate alınmalıdır.
Gelişmelerden çıkaracağımız dördüncü ve em temel sonuç da şu olmaktadır: Bu direniş AKP-MHP iktidarına karşı başlatıldığı kadar, faşizm koşullarından kaynaklı toplum olarak içimizde gelişen karamsarlığa, inançsızlığa, umutsuzluğa ve bunun sonucu ortaya çıkan mücadelesizliğe karşı da bir direniştir. Bedenlerini ölüme yatıranların ve an an ölüme gidenlerin büyük ve yüce direnişleri karşısında vicdanların ayaklanmasını ve tüm geri duruşlardan silkinerek direnişçilerle bütünleşmeyi ifade etmektedir. O yüzden böylesi anlar büyük sorgulama, netleşme ve kararlaşma anlarıdır. Kaybedecek bir dakikamız bile yoktur. Özgürlükten, demokrasiden, adaletten, halkların kardeşliğinden, yurtseverlikten ve onurlu bir yaşamdan yana olanların serhıldan ruhuyla, her türlü bedeli göze alarak alanlara çıkması ve faşizme karşı direnişe geçmesi, bu tarihi sürecin ve direniştekilerin bizden en temel beklentisidir. Bu yaşanırsa gerisi sadece başarıdır…