Her şeyin çabucak olup bittiği bir dünya. Zamanın hükümran sesi başarının sırrını üfürüyor: “Kısa, mümkün olduğunca kısa!” Malum, hafıza tıkış tıkış ya da dipsiz bir kuyu. Alınacaklar belli, sığdırılabilmeleri için cüsseden yoksun bırakıncaya budanmış, kırpılmış veya boşlukta asılı kalıncaya hafifletilmiş, içi boşaltılmış şeyler. Ağırlıksız ve köşesiz ne varsa içeri, ötekiler dışarı. Duyduğunu anında unutanlar için ayıltıcı özlü sözler, bir tek cümle kuramazken uzun cümleleri buhranlarına sebep sayanlar için tek kelimelik ferahlatıcı metinler. Vakit, öteden beri bir ticari tembihtir, bir tutumlu harcama yetisi, nefes gibi nakitle ölçülü bir hatasız teşbih. Yükte hafif, pahada ağır mülkü iş bilirin.
Tutturulmuş öngörüde bilenen, haklı çıkan öğüdün eğri ağzı: “Kısa, mümkün olduğunca kısa!” Sıkıştırılmış, fazlaca hızlı. Olup bitiyor her şey, göz açıp kapayıncaya. Oyun, herkesin izlediği yerden başlıyor hep. Öncesiz ve belki de sonrasız. Doğru o anda söylenendir, gerçek o anda beliren, hüküm ise o an da infaz edilen. Şimdide olan, öncede olmayan! Kendi önemine fazlasıyla inanmış olan, can havliyle toprağı kazıyor. Belli, gömülü bir şey çıkacak. Onaylayan bakışlar, sessiz dualar hemen o anda. Alkış ve tezahürat, belki daha sonra. Öncesi kayıp dize, yitik cümle, silinmiş sahne. Kazıyan gömenmiş, anımsayan çıkar mı, ne gam!
Vakit yok, utanmak için bile. Bunu anlamak gerek! Zamanın ruhu! Keskin bir buyrukla süslü bu incelmiş kesin uyarlanma, tutarlığı aramayan uyum vaadi hikayenin. Tek andan ibaret, tek sahne. Kıt muhakeme, anlık muhtaçlıkta bile farz olan namuslu iç muhasebeden habersiz. Vefa kılığında dönüp gelen, olduğuna fazladan yüklünün yürüme takatsizliği, ödünç ilgilerle yaşama yeteneksizliği. Dünle ilişkisiz bir bugün, bir şu an esnekliği. Bir iç dökme belirtisine bile sayılmayan. Art niyetlinin zarar ve ziyanı karşılayacak, enkazını kaldıracak bir yüce gönüllüye tutunma uyanıklığı. Başka türlü, inandırıldığı yüksek değerinden daha azına kim razı gelirdi, tutulduğu koşullar lehine koştursa? İyiliğe ve içtenliğe yorulur yine de en hesaplı kitaplı övgü. Bağlılık ve erdeme eklenir, unutturduğunu hatırlatmaya başlayanın hileli geri çekilme muştusu. Tehlike geçinceye büzülmek, görünmeyinceye dek küçülmek gerekir belki de.
Samimiyetle benimser, hatırlamak istemeyen: Andaki doğru, geçmişteki yanlıştan götürür! Dünün kaybını, bugüne adil üleştirecek bir sahici ölçek varmış gibi. Yıkım keder değil kaderse, itiraz neye öyleyse! Ürküten ve hiç sorulmayan soru şudur: Herkes iyi yüzücüydü de neden boğmak istediğine tutunur şimdi her boğulan? Hani hile taşıyacaktı, yenilgi iyileştirecekti! Beklentiyle eldeki çıkışmadı, öyle mi! “Toplandık ve intihar ettik. Önce ceketimizi, sonra kravatımızı düzelttik tabi. Sonra kendi ölümümüzü ilan ettik ve kendimizi alkışladık”. Demedi elbet, bir teki çıkıp “şuncacık hatalıyım” demedi. Zaten burada lafı geçen intihar da öylesine bir analog, cinayet çağrışımlarını boğma hüneri daha çok. Topluca boğduklarına şimdi topluca sarılıp kurtulma odaklı, şu geçmişten temize çıkma seansları. Ama sırası değil, şimdi kısa cümleler, özlü sözler, hikayesiz sahneler öncelikli. Çabucak olup bitiyor ve zamanın ruhuna uygun, anı ana zincirleyen halkaların kopuşu.
Devrimin def ettiği her şey, devrim başına. Zamanın ruhu, öncesizliği buyurur. Anımsamak, anın getirdiklerinde geçmişin izlerini görmek ister. Oysa çağ dönüştü, şimdi bir gecede önder olunur, bir anda servete, bir dakikada şöhrete konulur. Kısa, mümkün olduğunca kısa tutulan, geçmişin imlediği her şeyden muaf. Açılmış bir yolda her şeyi kendi için sürükleyenler, şimdi gömdüğünü andıysa, aldıklarını düşürdüğünden. Yoksa nasıl hatırlardı boş bakan, hayatını eyleminden süzmüş olanı? Unutturan sadakat bildiriyor, ama en sonunda ona dönecekse, en başta neden yüz çevirdiğini açıklamadan. Vakti yok ya kimsenin, anda beliren yalancı erdeminin, suçlu geçmişe örtü niyetli ışıdığı anımsanmaz diye hatırlıyor.
Günahkarların tüm günahlarının kefaretini ödemek de en günahsıza düştü böylece. Bir anneye, söylenmeden herkesin yanlışını düzelten bir tek doğru kadına, Leyla’ya. Canı pahasına. Herkesten alacaklıyken üstelik.