Yeni yılla birlikte okullar yarıyıl tatiline girdi. Eğitim sistemindeki değişikliklerin yanı sıra müfredattaki cinsiyetçilik ve ayrımcılık daha da keskinleşerek devam ediyor. Liseli Genç Umut ile Eğitim Sen, yaptıkları açıklamalarla durumun vahametine dikkat çekti
Eğitimciler tarafından ‘ezberci, bilimsellikten uzak ve dayatmacı’ olarak tanımlanan eğitim sistemi yarıyıl tatiline girdi. Milyonlarca öğrenci iki hafta sürecek olan tatilde dinlenecek ve ikinci eğitim dönemi için enerji toplayacak. Peki, eğitim sisteminde onlarca kez gidilen değişiklikler, cinsiyetçi ve ayrımcı müfredat hangi aşamada? Eğitimciler ve öğrenciler geride kalan 2018 eğitim dönemi için ne diyor, sizler için derledik. Eğitim yılının birinci yarıyıl döneminin sona ermesiyle birlikte Karşıyaka İskele Karşısında Liseli Genç Umut üyeleri bir basın açıklaması düzenledi. “Karneleri reddediyoruz, umudu kuşanıyoruz” yazılı pankartın yer aldığı açıklama öncesinde eğitim sistemini eleştiren bir parodi sunuldu. Ardından Liseli Genç Umut adına açıklamayı Melodi Zengin okudu. Zengin, 17 yıllık AKP hükümetinin eğitimi neoliberal politikalarla piyasalaştırdığını belirterek, eğitim sisteminin cinsiyetçi, itaat eden tek tip insan yetiştirmeyi hedeflediğini söyledi ve şöyle devam etti: “Kantin fiyatlarından, staj defterine, alan seçimlerimizden, zorla alınan bağışlara kadar eğitimde piyasacı anlayış hakim. Parası olanlar özel okullarda nitelikli eğitim görüp iyi üniversitelere geçme şansına sahipken, parası olmayanlara AKP’nin ucuz işgücü olmaktan başka çare bırakılmıyor.
Liseye Geçiş Sınavı’yla evlere en yakın olan okula gitme projesi bizleri her mahallede açılan imam hatip okullarına gitmeye zorunlu bırakıyor. Buna rağmen liseliler İmam Hatip Liselerini tercih etmiyor. Konuştuğumuz arkadaşlarımızdan makyajımıza, regl olmamızdan başörtü takmamıza hayatımızın her alanına müdahale ediliyor. Okullarda tacizci öğretmenler ve hademeler bulunurken bunun sebebi bizim pantolonumuz gösteriliyor. Lise yönetmeliğinden ‘karma eğitimin zorunluluğuna ilişkin madde’ çıkarılıyor. Tarikat ve cemaatlerin sıklıkla dile getirildiği karma eğitime yönelik maddenin yönetmelikten çıkarılması ve kadınların gün geçtikçe eğitimden ötekileştirilmesiyle AKP İl Genel Meclis Üyesi Erhan Emekçi’nin ‘Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor’ sözleri örtüşüyor.”
Bandırma’da Ülkü Ocakları’nın “uyuşturucuya karşı mücadele” adı altında okullara girdiğine dikkat çeken Melodi Zengin, “Ocağa giden genç Alparslan, Fatih olur, Başbuğ olur, adam olur. Damarlarındaki asil kanı kirletme!” sözleri ile cinsiyetçi ve ırkçı söylemlere müdahale edilmediğine işaret etti. Zengin son olarak şöyle dedi: “17 yıldır uygulanan politikalar bizlere gösteriyor ki, AKP liselileri ve gençliği teslim alamıyor. Özgür demokratik lise isteyen liselilerden korkuyorlar. Geçen dönem karne eylemi yapan liselileri Kadıköy’de işkenceyle gözaltına almaları da bunun bir örneğidir. Gezi sürecinde ekmek almaya giderken Berkin Elvan’ı katletmeleri de bunun göstergesidir.”
‘Değişiklikler tesadüfi değil’
Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi, 2018- 2019 birinci yarıyıl eğitim raporunu yaptığı basın açıklaması ile kamuoyu ile paylaştı. Eğitim Sen Diyarbakır 1 No’lu Şube’sinde gerçekleştirilen açıklamaya Eğitim Sen üyeleri katıldı. Açıklamada raporu, Eğitim Sen Diyarbakır 2 No’lu Şubesi Kadın Sekreteri Zeynep Alak Kaya okudu.
‘Çözümsüz hale getirildi’
Zeynep Alak Kaya, Cumhuriyet tarihi boyunca eğitim sisteminde topluma yönelik tekleştirme ve asimilasyon politikaları uygulandığını ve bu politikaların 16 yıllık AKP hükümeti tarafından da sürdürülmeye devam edildiğine dikkat çekti. 16 yıldan beri iktidarda bulunan AKP’nin 7 bakan değiştirdiğini ve değiştirilen her 7 bakanın da bir önceki bakanın yaptığını eleştirerek sistemi sil baştan dizayn ettiğini ifade eden Kaya, tüm bu değişikliklerin tesadüfi olmadığını söyledi. Bu değişikliklerin bilinçli bir program dahilinde yapıldığının kamuoyu tarafından netliğe kavuştuğunu dile getiren Kaya, şöyle devam etti: “Toplumsal farklılıkları sorun olarak gören zihniyet bu farklılıkları ortadan kaldırmayı da kendine hak olarak görmüştür. Diyarbakır’da yüzbinlerce öğrenci bir dönemi daha anadillerinde eğitim almadan bitirdi. Bu politika kademeli olarak halkın anadilini kullanmasının önüne geçerek dilin yok edilmesini sağlamaktır.”
Şiddete karşı yaptırımlar
Basın açıklamasında son olarak Eğitim Sen Diyarbakır 2 No’lu Şubesi taleplerini şu şekilde sıraladı: “*Anadilde demokratik, laik, bilimsel ve kamusal eğitim verilmeli. *Müfredatın çağa uygun hale getirilmesi gerici yoz cinsiyetçi söylemlerden ve uygulamalardan arındırılması. *Güvenceli istihdam yapılmalı. *Kadrolaşmaya son verilip objektif kriterlere göre idareci atamaları yapılmalı. *Toplumsal vicdanı yaralayan ve yozlaştıran taciz, tecavüz ve şiddeti teşvik edici cezasızlık sisteminden bir an önce uzaklaşıp, ciddi yaptırımlar uygulanması. *OHAL komisyonu lağvedilip ihraç edilen kamu emekçileri bir an önce görevlerine iade edilmelidir.” Eğitim Sen genel bazda da, geçtiğimiz yılın Haziran ayında ‘Cinsiyet Rolleri ve Cinsiyet Kalıpları Eğitim Sistemiyle Öğretiliyor!’ başlıklı bir rapor yayınlamıştı. ‘Eğitim sistemi; farklılıklara saygı duyan, din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin özgür bireyler yetiştirmeyi amaçlamalı’ denilen raporda, bunun uygulamada böyle olmadığı belirtilerek, eleştirilmişti. Rapor, oldukça çarpıcı verilerle Türkiye’deki eğitim sisteminin getirildiği noktayı ortaya koymuştu. Aradan geçen 6 ayda değişen bir şey olmadığı gibi yeni veriler ve uygulamalar eğitimdeki vahametin daha da büyüdüğünü gösteriyor.
Cinsiyetçilik had safhada
Cinsiyetçi rol, beklenti ve kalıp yargılar okullarda kız ve erkek öğrencilere dolaylı ya da dolaysız yollardan anlatılıyor ve buna uygun davranış kalıpları ve kazanımlar elde edilmesi bekleniyor. Sadece öğrenciler açısından değil, ders araç-gereçlerinin içeriği ve kullanımından veli-öğretmen-idareci ilişkisine ve kadın-erkek çalışanların ilişkisine kadar yansıyor. Cinsiyetçiliğin eğitim alanına yansıması, bazen farkında olduğumuz bazen farkında olmadan yaşadığımız cinsiyetçilik, okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ediyor.
Okullaşma oranı düşüyor
Örgün ve yüksek eğitimde var olan cinsiyet farkı kapatılamadığı gibi kadınların net okullaşma oranları açık öğretim hariç tüm düzeylerde erkeklerden geri durumda. İlkokuldan ortaöğretime geçişte kız öğrenci kaybı erkeklere göre çok daha yoğun. Kadınların yükseköğretime erişim oranı ise erkeklere göre daha düşük. Ayrıca, meslek liselerindeki bölümler cinsiyete göre ayrıştırılıyor, genç kadınlar kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlarda yoğunlaşıyor. İmam hatip liselerinde ise genç kadınların itaatkâr bireyler olması amaçlanıyor. Kız teknik eğitim gibi cinsiyete yönelik okullar kadınlara ev hanımı, anne, eş gibi kalıplar dayatılmasına, toplum içinde ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi kabullendirmeye hizmet ediyor.
Çocuk yaşta evlendirme
Geçtiğimiz yıl MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde, “Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-okul üzerinden Açık Öğretim Lisesine veya Mesleki Açık Öğretim Lisesine gönderilir” denilerek çocuk yaşta evliliklerin önü açılmıştı. TÜİK verilerine göre, son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu devletin izniyle evlendirildi. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi.
1 milyon çocuk tarikatlarda
Siyasi iktidar ve cemaatler işbirliği ile eğitimin kamusal niteliği hızla tasfiye edilmeye çalışılırken, eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması sürecinde dini vakıf ve cemaatlerin belirleyiciliği ve etkinliği arttırıldı. MEB, iktidarın ideolojik yönelimleri doğrultusunda çalışmalar yapan dini vakıflar ile çeşitli protokollere imza atarak eğitimi dinselleştirme sürecinde siyasi nüfuzu olan cemaatlere özel görevler vererek eğitimin asli bileşenleri sürekli olarak görmezden gelindi. MEB verilerine göre, Türkiye’deki özel öğretim kurumu sayısı 10 bin 53’tür. Bu kurumların 3’te 1’i mutlaka bir tarikata bağlı durumdadır. Tarikat okul ve yurtlarındaki öğrenci sayısı 210 bin dolayında (üniversiteler hariç). 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılı. Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesi 380 bin. Bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı 224 bini buluyor.
Eğitimde neler yaşandı ?
*2009 Temmuz’unda MEB yönetmelik değişikliğiyle ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı.
*2013 yılının Eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesi getirildi. Yani lise çağlarında evliliğin önü açıldı.
*2014 yılında 20 bine yakın aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için dava açtı. Hükümetin ön açıcı tutumu mahkemelerin evlendirmelere izin veren kararlarını çoğalttı.
*2015’in mayıs ayında AYM resmi nikâh kıymadan dini nikâh kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini ortadan kaldırdı. Yani, eskiden çocuk yaşta evlilikleri yasaklayan yasalar, dini nikâhla bu evliliklerin meşrulaştırılmasına zemin hazırlayacak şekilde esnetildi.
*Anayasa Mahkemesi yine bir yasa iptaliyle çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesinin önünü açtı.
*4+4+4 sistemi ve artan yoksulluk ailelerin kendilerinden uzakta çocuklarını okumaya göndermek zorunda kalmalarına neden olurken, yeterli ve nitelikli devlet yurdu açılmadığı gibi tarikat ve cemaat yurtlarına göz yumulması ve denetimsizlik çocukların yurtlarda istismara uğradığı örnekler arttı.
*İktidar temsilcilerinin “Küçüğün de rızası var”, “Bir kereden bir şey olmaz”, “Çocuklar çığlık atmayı öğrensin” gibi açıklamaları, çeşitli kurum yöneticilerinin kamuoyuna yansıyan ve tepki alınca geri çekilen demeçleri ve “9 yaşındaki çocuk evlenebilir” gibi Diyanet fetvaları ise “çocukları koruması gerekenler istismarcıları aklıyor” dedirtti.
*İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yaşları 18’in altında 39’u Suriyeli 115 çocuğun hamile olduğu tespit edildi.
*2017 Mayıs ayında çocuk istismarının önlenmesi için hazırlanan araştırma önergesi, AKP milletvekillerinin oy çokluğu ile reddedildi.
KADIN SERVİSİ