Sinemalarda satılan mısırların paylaşımı konusunda yaşanan krize bakanlığın dahil olmasından sonra hazırlanan kanun teklifi Meclis’ten geçti. Bağımsız sinemacılar ise teklifi sansür olarak yorumluyor
Hükümet tarafından sinemada yapımcılarla işletmeciler arasındaki anlaşmazlığı sona erdirmek için hazırlanan, ancak sinemaya yönelik sansür uygulamaları getirdiği yönünde eleştirilerin hedefi olan “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Buna göre; proje geliştirme, ilk uzun metrajlı kurmaca film yapım, uzun metrajlı sinema film yapım, ortak yapım, senaryo ve diyalog yazım, animasyon film yapım, kısa film yapım, belgesel film yapım, çekim sonrası, dağıtım ve tanıtım ile yerli film gösterim destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek üzere, sayısı 4’ü geçmemek üzere “destekleme kurulları” oluşturulacak. Yine dizi film ile yabancı film yapım destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek üzere de Dizi ve Yabancı Filmleri Destekleme Komisyonu oluşturulacak. 8 üyeden oluşacak komisyon, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapacak. Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak.
Reklam süreleri
Sinema filmi öncesinde gösterilen reklamların süresi en fazla 10 dakika olacak. Fragman süresi en az 3, en fazla 5 dakika olacak. Kamu spotları ve sosyal sorumluluk projelerine ilişkin gösterimler, bu sürelere dahil edilemeyecek. Sinema filmi gösterim arası 15 dakikayı aşamayacak.
Mısır parası
Sinema salon işletmecileri, sinema filmi bileti ile başka bir ürünün satışını aynı anda yapamayacak. Bilet ile mısır veya başka bir ürün birleştirilerek satılamayacak. Değerlendirme ve sınıflandırma yükümlülüğüne uymayan, zorunlu tutulduğu halde gerekli işaret ve ibareleri kullanmayan veya yanıltıcı şekilde kullanan film yapımcısı ile değerlendirme ve sınıflandırma yükümlülüğüne uyulmayan filmlerin dağıtımını yapanlara 20 bin lira idari para cezası uygulanacak. Değerlendirme ve sınıflandırma yükümlülüğüne uyulmayan filmlerin gösterimini yapanlar ile gerekli işaret ve ibareleri kullanmadan veya yanıltıcı şekilde kullanarak film gösterimi yapanlara 50 bin lira; gösterim ve tanıtım alanlarında gerekli işaret ve ibareleri kullanmadan etkinlik düzenleyenlere film başına 20 bin lira; reklam, fragman ve film arası sürelerine uymadan gösterim yapan sinema salonu işletmecilerine ise salon başına 50 bin lira para cezası verilecek.
‘Sansür’e konu olan madde
Düzenlemeyle dizi, film ile yabancı film yapım destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklemek için komisyonlar oluşturulacak. “Dizi ve Yabancı Filmleri Destekleme Komisyonu” adı verilen komisyonlar, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapacak. Ancak komisyon tarafından uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak. Böylelikle bir filmin gösterime sunulup sunulmayacağı kararı, sekiz kişilik bir komisyona ait olacak. Değerlendirme ve sınıflandırması yapılmamış olan sinema filmleriyse festival, özel gösterim ve benzeri kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak “18+” yaş işaretiyle gösterilebilecek.
Tekelleşme tartışması
Yönetmen Şenay Aydemir, sosyal medya hesabı üzerinden teklifi eleştirmişti. Aydemir, “‘Sinema Yakasında Değişiklik Teklifi’ Meclis komisyonundan geçmiş. Üç beş büyük yapımcı kârlarını korusun diye her filmin kaderi bakanlık ve yerel bürokrasinin eline terk edildi. Tıpkı tekelleşme gibi, bu yasa dönüp dolaşıp büyük yapımcıları da vuracak” dedi.
‘Post-modern sansür’
Barış Atay ise artık sinemacıların karşısına bürokratların ağırlıklı olduğu bir kurul çıkacağını söylüyor. Yönetmen ve oyuncu olan Atay, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz” diyor. Sansür deyince insanların aklına 80 darbesi döneminde kurguların kesilmesi ve filmlerin yakılmasının geldiğini söyleyen Atay ise sinemada tekelleşmenin oluşturduğu sansür tehdidine dikkat çekiyor. “Asıl problem birçok bağımsız yapımın bu tekel içerisinde kendisine salon bulamaması” diyen Atay, durumu şu sözlerle özetliyor: “AKP diyor ki ‘Ben film çekilmesine karşı çıkmıyorum’. ‘Film çekebilirsiniz’ diyor ‘Ama uygun bulmazsam vizyona sokmam’. Biz de diyoruz ki ‘Bu dağıtım tekeli ile filmlerin izleyiciye ulaşmasını engelleyerek bir sansür mekanizması oluşturuyorsunuz’. Bu post-modern bir sansürdür zaten.”
Para nerde sinema nerde!
Yaşanan krizde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın devreye girmesiyle, yönetmenler bakanlığa bir çağrıda bulunmuştu. Yasa teklifi hazırlayan bakanlığa çağrıda bulunan Film Yönetmenleri Derneği, “Komisyonca uygun bulunulmayan filmler ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz” önermesinin kaldırılmasını istemişti. İmzacıları arasında Nuri Bilge Ceylan, Reis Çelik, Erden Kıral, Onur Saylak, Yeşim Ustaoğlu, Çağan Irmak gibi yönetmenlerin de bulunduğu çağrı metninde imzası bulunan Yılmaz Erdoğan ise sonradan çark etmişti. Erdoğan sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Kültür Bakanlığı’na teklif için teşekkür etmişti. Erdoğan’ın açıklaması ise şöyle, “Film yönetmenlerinin kamuoyuna sunulan bildirisini imzaladım. Ancak, görüyorum ki, birkaç yapıcı değişiklik önerisi –en azından ben öyle anladım-, maksadını aşan bir şekilde sunuluyor. Bu yasa tasarısını olumlu bulduğumu, tasarının sinemamızın en acil sorunlarını çözecek nitelikte olduğunu söyledim ve yasa tasarısını hazırlayan Sayın Kültür Bakanımız ve ekibine teşekkür ettim ve ediyorum. Sayın Kültür Bakanımız ve ekibine teşekkür ettim ve ediyorum” demişti . Yılmaz Erdoğan’ın bu açıklaması Türkiye İşçi Partisi milletvekili ve tiyatro sanatçısı Barış Atay tarafından tepkiyle karşılandı. Atay, “40 yılın başı, kendi mesleğinle ilgili bir tek bildiriye attığın imza için bile af diliyorsun. Yazık sana be, yazık. Neymiş? ‘Maksadını aşan bir şekilde sunuluyor’muş. Utanmaz!’”
KÜLTÜR SERVİSİ