Kadınların elde ettiği kazanımlara yönelik saldırı yapıldığını belirten gazeteci yazar Ayşe Düzkan, iktidarın ideolojik olarak kadının evde olmasını tercih ettiğini söyledi
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinde “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldığı için hakkında dava açılan ve 18 ay hapis cezası verilen gazeteci, feminist yazar Ayşe Düzkan, “05 17” adlı yeni kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. 1989 yılı 8 Mart mitinginde yazdığı yazıdan Filistin meselesine, Kürt meselesinden tekfirci hareketlere kadar birçok konuyu içeren kitap, Türkiye’de nelerin yaşandığının izlerini barındırıyor. Jinnews’e konuşan Ayşe Düzkan kadın hareketleri, iktidar ve sol hareketleri değerlendirdi.
‘Sorular tersten sorulmalı’
Türkiye’deki feminist hareketlerin kendi ilgi alanları dışındaki sınıf meselesiyle, Kürt meselesiyle de ilgilendiğini kaydeden Düzkan, “Geçen sene 440 kadın öldürüldü, bu sadece şiddet. Kadınlara yönelik çok şey var zaten. Biz asıl sendikaların toplantılarına bakıyoruz, adam adam adam… Halbuki işçi sınıfının büyük bölümü kadın. HDP’yi dışarda tutarak söylüyorum, orada bu yönde çaba var ve bu çabayı gösterenlerin önemli bir kısmı feministler veya kendine feminist demese bile yol arkadaşı olarak gören kadınlar var. Ama başka sol partilere de bakıyoruz hepsi adam adam adam… Oysa biz kendimizi bütün başka meselelerle ilgilenerek kimseye beğendirmek zorunda değiliz. Esas olarak cinsiyet meselesinden bahsediyoruz” dedi. Herkesi kurtaracağına dair bir ideolojiye sahip olduğunu öne süren birçok sol örgütün, kadın meselesiyle ilgilenmesi gerektiğine ve soruların tersten sorulması gerektiğine dikkat çeken Düzkan, “Feminist hareketler birçok konuya duyarlı. Tabii ki eyleminin özü cinsiyet meselesiyle ilgilidir ama ben bir feminist yazar olarak feminist metadolojiye biraz yaslanarak Kürt meselesi, Filistin meselesi, biraz sınıf hareketi, tekfirci hareketler gibi meselelerle ilgileniyorum” diye konuştu.
‘İktidar kadını evde istiyor’
Kadın sınıfının kapitalizmden bağımsız olarak ortak bir baskı ve sömürü yaşadığını ifade eden Düzkan, feminist hareketin ortaya çıkışından sonra elde ettiği kazanımlara ve Cumhuriyet tarihi boyunca kadınların elde ettiği kazanımlara yönelik bir saldırı oluştuğunu dile getirdi. Düzkan, şöyle devam etti: “İktidar bunu ideolojik olarak tercih ediyor, kadının evde olmasını istiyor. En azından yoksul kadınların evde olmasını istiyor. Çünkü kendi kızları Amerikalarda okuyor. Bütün kadınlar evde otursun diye özellikle kızların okumasını istemezler diye düşünüyorum. Aynı zamanda yoksul erkekleri de şöyle bir tavizle yönetmeye çalışıyor diye düşünüyorum; ‘Babandan kötü şartlarda çalışıyorsun. Babandan az para kazanıyorsun, hiçbir iş güvencen yok. Kadınlara istediğini yapabilirsin, ister döv, ister öldür. Mahkemeler senin arkandadır.’ Bir yandan da sadece politik kadınlar da değil, müthiş bir özgürleşme arzusu ve dinamiği var. Bu iki dinamik arasındaki çelişkinin Türkiye’yi dönüştürecek önemli çelişkilerden biri olduğunu düşünüyorum.
İZMİR