“15 yaşında evlendim. Korkunç bir şey. Tanımı yok. Büyük bir ailenin içine giriyorsun, nasıl davranacağını bilmiyorsun. Kız istendiği zaman derler ki, ‘Yaşı küçük olsun eğitelim’ Mesela ben erkeklerin önünde ayağa kalkıldığını bilmiyordum. Bilmediğim için ilk tokadımı yedim. 16 yaşımda oğlumu kucağıma aldım. 23 yaşındayım, eşim vefat etti.”
“17 yaşında evlendim. Eşim askerdi. Dışarı gitmek zorundaydık. Kars’tan sonra İstanbul. 18 yaşında anne oldum. Genç kızlara bakar özenirdim. Bir gün eşim geldi, yemekten sonra televizyon izlemeye başladık. Sokakta mahallenin genç kızları toplanmış, oyun oynuyorlar. Balkondan izliyorum. Eşim oyun oynayanlara nasıl baktığımı görmüş, ‘Oynamak ister misin?’ diye sordu. O kızıma baktı, ben oyun oynamaya gittim. Eşim her zaman çok destek oldu. Herkes benim kadar şanslı değil”.
“10 yaşında Gaziantep’e gelin gittim. Fırına giderken çocuklar beni kovalarlardı. ‘Küçük gelin’ diye bağırırlardı. Elimle çamaşır yıkardım. Kaynanam beni döverdi. Kaynım, ben ekmek yaparken karnıma bıçak soktu. Sonra kapıyı üstüme kilitleyip çıktı. Kayınbabam ata bindirip hastaneye götürdü. Bana sorular sordular. ‘Nasıl oldu?’ dediler. ‘Kış kabağı keserken oldu’ dedim. Mahkemeye gönderdiler. Savcı ve hakim bana sordular, istekli mi evlendin yoksa zorla mı evlendin? İki kolumu mühürlediler. Diyarbakır heyetine gittik, yaşımı büyütmek için, yoksa kocam hapse girecekti. Sonra eve döndük. Daha yaram iyileşmeden işe başladım”.
“Babam beni 12 yaşında gelin etti. Kocam 20 yaşındaydı. Hiç görmemiştim onu. Beni götürdüler, ‘Bu kocan’ dediler. Tanımam etmem. 20 sene onun yanında kaldım. Vay olmaz olaydı, acı çok.”
Bu ifadeler Diyarbakır, Niğde, Amasya ve Mersin’de çocuk yaşta evlendirilmiş kadınların öykülerinin de yer aldığı “Küçük Yaşta Evlilik Büyük Geliyor. Çocuk Gelinler” adlı kitaptan. Kitap 2011 yılında Uçan Süpürge tarafından yayınlanmıştı. Çocukken evlendirilmiş, neyse ki buna rağmen hayatta kalmayı başarmış bu kadınların ifadeleri ile çocuk evliliklerinin nasıl da hak ihlali olduğu gözler önüne seriliyordu.
Evet, çocuk evlilikleri insan hakkı ihlalidir, çocuklara yönelik cinsel şiddettir. Köleliğin bir biçimidir. Çocukların yaşam hakları dahil, tüm hak ve özgürlükleri için büyük tehdittir. Bu yüzden de yasaklanmalıdır.
Ancak Türkiye’de ne yazık ki çocuklar; zaman zaman mahkemelerin verdiği izinle, zaman zaman imamın bizzat kendi eliyle, zaman zaman muhtarın görmezden gelmesiyle, zaman zaman da babaların baskısıyla evlendirilmektedir.
Üstelik geçtiğimiz aylarda çocuk ve kadın örgütlerinin baskısıyla geri çekilen çocuklarla evlenen kişilere verilmiş cezaların affedilmesi ile ilgili düzenleme yeniden gündemde. Basına düşen haberlerden anlaşılan bu af düzenlemesinin gerekçesi, ceza verilen yaklaşık 10 bin kişinin mağduriyet yaşıyor olması.
Bir seçim öncesi söylentisi mi, yoksa bu konuda hükümet gerçekten somut bir hazırlıkta mı bilmiyoruz. Çok yakında öğreniriz. Ancak bu konunun pek çok kadın ve çocuk örgütünün tepkisine rağmen yeniden gündeme gelmesi, hatta CHP’li bir vekilin de bu düzenlemeyi destekleyici ifadeleri; çocukların evlendirilmesinin karar vericiler tarafından bir dizi hak ihlali olarak algılanmadığını gösteriyor. Halbuki Türkiye; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin uzun yıllardır tarafı ve Türkiye’nin bu konudaki yükümlülüğü belli: Çocuklarla evlenen, onlara cinsel şiddet uygulayan kişilerin affedilmesi değil, çocuk evliliklerinin tamamen yasaklanması. Benzer bir yükümlülük, tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden de geliyor.
Çocuk evlilikleri yasaklanabilir, önlenebilir. Yeter ki devlet buna gerçekten niyet etsin. Pek sık söylendiği gibi, çocuk evlendirilmesi toplumsal bir özellik ya da kültürel bir sorun değil. Çocuk evlilikleri politik bir meseledir. Toplumun kadına ve çocuğa çarpık bakışıyla, yoksullukla, eşitsizlikle ilgilidir. Önlemeyi hedeflemeyen politikalarla, kurulmayan izleme mekanizmalarıyla, yargıda verilmeye devam eden, çocukları değil failleri koruyan kararlarla ilgilidir. Çocuğu ailenin malı olarak gören, sömürü nesnesi olarak kullanan algıyla ilgilidir. Çocuk evlilikleri tecavüzün üstünün kapatılması iradesidir. Çocukların, kadınların birey olarak görülmediğinin beyanıdır. Muhafazakâr, baskıcı ve riyakâr ideolojilerin yansımasıdır.
İşte bu yüzden, “çocuk evlilikleri yasaklanmalıdır” talebini zaman zaman işe yaramıyormuş gibi hissetsek de, bıkmadan usanmadan defalarca dile getirmeliyiz. Çocuklarla evlenenlere af getiren bu düzenleme yeniden Meclis’e gelirse de, çocuk evliliklerinin meşrulaştırılmasına karşı bir kere daha birleşmeli, sesimizi çoğaltmalıyız.