Dışarıda hava çok soğuk. Biz içerideyiz ve içeri oldukça sıcak.
Ziraat Mühendisleri Odası, 12 Ocak’ta (2019), “Tarımsal Eğitimin 173. Yıldönümünü kutluyor. Soğuk, dışarıda hükmünü sürdürüyor.
Oda, kutlamayı bilgi şölenine dönüştürmek için “Tarımda Çözüm Arayışı-Örgütlenme” başlıklı bir sempozyum düzenlemiş. Sempozyumda zirai öğrenim, kooperatif, tarımın yapısal sorunları hakkında çok yararlı bilgiler paylaşıldı. Beslendim.
Gel gör ki içeride (Sempozyumda) aktarılan bilgiler ne kadar beyaz ise dışarıda tarımda uygulanan politikalar bir o kadar siyah. Yani taban tabana zıt. Zıtlık, tarım politikalarında olduğu gibi onun bir parçası olan tarımsal eğitim-öğrenimde de iç burkucu.
Tarımsal eğitim
Türkiye’de tarımsal eğitim-öğretim bundan 173 yıl önce 1846’da Ayamama çiftliğinde başlamış. 1970’li yıllara gelindiğinde hemen her bölgede (kırkın üzerinde) ziraat meslek liseleri ile Ankara, Ege ve Erzurumla birlikte üç ziraat fakültesi eğitim vermiş. Üç fakülte yılda yaklaşık 175 öğrenci mezun etmiş.
O yıllar, Türkiye temel gıda maddelerinde kendine yeterli ve tarımsal ürün ihracatçısıdır.
Bugün 40 Ziraat Fakültesi var, bu fakülteler yılda 4500-5000 mezun veriyor, fakat Türkiye temel gıda maddelerinde kendine yeterli değil, ithalatçı durumda.
Bu süreçte tarım alanları 26,5 milyon hektardan 23 milyon hektara gerilemiş, mera alanları 16,5 milyon hektardan 8 milyon hektara düşmüş. Son 15 yılda ithalata 210 milyar dolar ödenmiş. Kısacası, tarımda tahribat artarak hep sürmüş, hala sürmekte.
Bütün bunların nedeni; devletin çiftçi ile bağını kesmesi, şirketlere sırt vermesinden kaynaklandığının altı bir kez daha çizildi bu sempozyumda. Mezun olan ziraatçıların da Tarım Bakanlığı’nda işe alınmaması ve çiftçiler ile buluşturulmaması bir başka neden elbette.
Görüldüğü üzere tarımsal gerçeklik ile uygulanan politikalar, soğuk ile sıcak, siyah ile beyaz kadar zıt birbirine. Bu yüzden tarımda çelişki derin, uygulamalar tahripkâr.