Habibe Eren/Ankara-Jinnews
Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle 8 Kasım’da başlattığı ve süresez dönüşümsüz açlık grevi 67. gününde. Aynı taleple cezaevlerinde tutukluların başlattığı eylem de giderek yayılıyor. 2 yılı aşkın bir süredir Kandıra F Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, açlık grevlerine ilişkin konuştu.
Öncelikle Leyla Güven şahsında tecride karşı başlatılar eyleme ilişkin ne söylemek istersiniz?
Leyla Güven’ in 7 Kasım 2018’de kamuoyuna duyurduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi kararı yeni bir direniş sürecinin de başlangıcı oldu. 12 Eylül faşizmine karşı görkemli direnişin sergilendiği Amed Zindanı’nda bu kez AKP-MHP faşizmine karşı yeni bir mücadele bayrağı dalgalandı. Leyla arkadaşımızın öncülük ettiği bu mücadele cezaevleri başta olmak üzere Hewler, Süleymaniye, Strasbourg, Galler ve daha pek çok yerde yeni katılımlarla büyümektedir. Kürt halkına dayatılan zor ve zulüm politikalarına, inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı nasıl bir duruş sergilenmesi gerekliliğini de göstermektedir. Leyla Güven bu eylemle kendisi için değil halkların, kadınların geleceği için, barış ve özgürlük için halkın gerçek temsilcisi olarak sorumluluk üstlenmiştir. Sayın Abdullah Öcalan üzerinde 20 yıldır İmralı‘da sürdürülen tecrit, siyasi iktidar tarafından sistematik işkence düzenine dönüştürülmüştür. 2015 yılında Dolmabahçe Mutabakatı’nın yok sayılması, müzakere masasının devrilmesinden bu yana, Anayasal ve yasal hakların dahi gasp, devrilmesinden bugüne, ağır tecrit, mutlak tecride dönüştürülmüştür. O günden bugüne Türkiye’nin içine girdiği şiddet sarmalı hak ve özgürlüklerin kaldırılması, ekonomik, siyasi kriz Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve tecrit politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Sayın Güven başlattığı eylemle bu gerçeğe dikkat çekmektedir.
Leyla Güven’in başlatmış olduğu eyleme karşı cezaevlerinden destek geldi. Şu anda 200’den fazla tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cezaevleri, siyasi ve toplumsal mücadelenin her döneminde, toplumsal ve siyasal sorunların tıkanması ve çözümsüzlüğün derinleşmesi sürecinde sorumluluk üstlenmiş, mücadelenin önemli bir merkezi olmuştur. Zindanlardaki direniş dalga dalga dışarı da yayılarak hem içeride hem dışarıda halkların eşitlik ve özgürlük bayrağı dalgalandırılmıştır. Zindanlardaki kadın direnişi mücadelesi de bir o kadar görkemlidir. Amed Zindanı’nda Sakine Cansız ve arkadaşlarının direnişi, erkek egemen düzenin temsilcilerinin yüzüne tükürerek kadının cesareti ve kırılmaz iradesinin temsilini bugün zindandaki kadınlar sürdürmektedir. Bugün bir kez daha kadınlara, halklara, inançlara doğaya karşı erkek ulus devletin uyguladığı savaş şiddet politikalarına karşı yine Amed Zindanı’nda kadın öncülüğünde yeni bir mücadele süreci başlamıştır. Amed’de başlayıp Türkiye’deki tüm zindanlara yayılan bu direniş süreci de faşizmi yenilgiye uğratacaktır.
İktidarın sessizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mevcut siyasi tabloya bakınca hükümetin demokratik siyasi alandaki baskılamalarının süreceği görülüyor. Böylesi bir durumla Leyla arkadaşımızın başlatmış olduğu açlık grevine ‘kör, sağır, dilsiz’ kalmaları şaşırtıcı değil. Burada önemli olan demokratik kamuoyunun, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet talep edenlerin bu süreçte Leyla arkadaşımız başta olmak üzere açlık grevi direnişçilerinin talebini görünür kılması ve sahiplenmesidir. Özgür bir yaşam umudunu büyütmek ve yaşamı kurmak için nerede olursak olalım mücadele devam ediyor. Leyla arkadaşımızın parlamento kürsüsü gasp edilmiş, özgürlüğü elinde alınmış olsa da kadınlara, halklara öncülük etmenin en onurlu direngen yolunu gösterdi. Bu direniş tecridi kıracak, kadınların ve halkların özgürlüğü için yeni bir yol açacaktır.
2019’un karakterini belirledi
Leyla Güven yeni bir yıla direniş ile başladı. Ve bu direniş dalga dalga yayıldı. Son olarak bu süreci ne belirleyecektir?
Bu direniş Sayın Leyla Güven’in 2018’in 8 Kasım’ında başlatmış olduğu direniş, 2019’un da karakterini belirlemiş oldu. Bu yıl kadınlar açısından, Kürt halkı açısından, demokrasi ve özgürlük güçleri açısından, faşizme karşı direnişin ve mücadelenin yükseltileceği bir yıl olacaktır. Sürecin nasıl sonuçlandığını bu mücadele belirleyecektir. Zindan direnişi etrafında kenetlenmek, örgütlülüğümüzü güçlendirerek yaşamın her alanında direnişi geliştirmek tecridin kırılmasına, barış demokrasi ve özgürlükler için yeni bir yol açılmasını sağlayacaktır. O nedenle kadınlar başta olmak üzere eşit, özgür barış içinde bir yaşamı savunanlar, güvenli bir gelecek kurmak isteyen herkesin faşizme karşı birleşmekten başka seçenekleri yoktur. Türkiye’yi kocaman bir hapishaneye çeviren, halklar kültürler, inançlar arasına duvarlar örerek birbirinden tecrit eden, özgürlükleri, adaleti ortadan kaldıran düzen İmralı’da kurulmuş ve tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Türkiye’nin asıl gündemi bana göre budur. Özgürlüğü olmayanın demokrasisi olabilir mi? Egemenler bizim başarabilme umudumuzu kırmak istiyorlar, bizlerde direnişle, dayanışmayla zulmün kalelerini yıkacak, tecridi kıracak, haklarımızı özgürlüğe taşıyacağız.