Bugün açlık grevinin 66. günü. Eminin açlık grevindekilerden kimin adından söz edilse ‘bu milyonların talebidir sadece benimle sınırlı değil deyip’ isyan eder. Bugün itibarıyla 28 cezaevinde süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve onlarca zindanda da dönüşümlü devam etmektedir. Bu duyarsızlık ve sessizlik devam ederse binlerce, on binlerce tutsağı aşacak, geri dönüşü olmayan kayıplara herkes seyirci kalmış olacak.
Milyonlarca kez söylenmiştir bir kez daha söylemekte fayda var deyip açlık grevleri ölümü istemek değildir, tam tersine ölümü üretenlere karşı, ölümü durdurması için bedeni dışında mücadele edecek bir yol kalmadığından dolayıdır.
Türkiye binlerce kez açlık grevlerine tanıklık etmiş bir ülke toprağıdır. Eğer binlerce kez bu ülke tanıklık etmek zorunda kalmışsa ölümden beslenen zihniyetten kurtulma mücadelesi her geçen gün artıyor, derinleşiyor demektir. Türkiye de açlık grevlerinin sayısız nedenleri vardır; kadına cinsiyetçi saldırılardan, hasta tutsaklar, çocuk, işçi, iş, aş, yaşam hakkı, hak ihlalleri, baskılar, saldırılar, eşitlik, özgürlük için ve bugün insanlığa karşı işlenen suç olan İmralı tecrit sistemine karşı. Yani siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, hukuk, sağlık, anadilde eğitim için. Bu taleplerin hepsi insanın insan olmaktan kaynaklı doğuştan sahip olduğu haklardır. Dünyada yapılan açlık grevlerine bakıldığında yasada olmayan hakların yasallaşması için yapılırken, Türkiye’deki açlık grevleri yasal hakların devlet tarafından gasp edilmesine karşı yapılıyor.
E! burası Türkiye, hukukta suçun ispatlanıncaya kadar suçsuzsun, Türkiye’de suçsuzluğun ispatlanıncaya kadar suçlusun.
Bu tablo gösteriyor ki Türkiye’de faşist zihniyet Kürtleri, kadınları, emekçileri, eşitlik-özgürlükten yana olanları baştan suçu sabit saydığı için kadın-kürt-insan olmayı, yani doğuştan sahip olduğun yasal hakları red edinceye kadar başka bir ifadeyle insanlığından utanıncaya kadar suçlusun vahşetini dayatıyor.
Bu vahşet karşısında geçmiş açlık grevlerinden bu güne insanlığa dair sorumluluk 12 Eylül, 1996, 2012 ve bugün hep devam ediyor. Büyük özgürlük sözlerin sahipleri ‘biz yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz’, ‘biz ölmek istemiyoruz, çözüm istiyoruz’, ‘içerde tutsaklar, dışarda insanlık eriyor’ ‘insanlığın bedenini eriten İmralı tecrit sistemine son’ diyor. Büyük özgürlük sözlerine büyük sessiz çoğunluk artık ses vermeli.
Vicdan ve ahlakın eriyip yok olmaması için İnsanlık bedeninin erimesine sesiz kalmamak için açlık grevinde olan ‘Eriyen bedenimin sesini duyuyorum’ çığlığına ses olmak tarihi bir sorumluluktur. İnsanlığını red edinceye kadar suçlusun dayatması olan İmralı sistemine dur demek bu gün olmazsa yarın çok geç olacak. Haftalar değil, sayılı gün hatta saatler de değil dakikalar işliyor.