Şırnak’ta düzenlenen halk toplantısında konuşan DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çekerek, “Leyla arkadaşımızın sesini ve çığlığını bir direnişin başlangıcı olarak ele almalıyız” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması için 64 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkâri Milletvekilli Leyla Güven ile açlık grevinde olan çok sayıda tutuklunun durumuna dikkat çekmek için Şırnak’ta halk toplantısı düzenlendi. HDP İl Örgütü binasındaki konferans salonunda gerçekleştirilen toplantıya, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, HDP Şırnak milletvekilleri Nuran İmir ve Hasan Özgüneş ile birlikte yüzlerce yurttaş katıldı.
’Yoldaşımız soykırımı boşa çıkarmaya çalışıyor’
Toplantıda konuşan DBP Eş Genel Başkanı Arslan, ağır bedellerin ödendiği bir süreçten geçtiklerine dikkat çekerek, bu tür süreçlerde en ağır bedelleri ödeyenlerin kadınlar olduğuna vurgu yaptı. Kürtlerin 40 yıllık mücadeleleriyle elde ettikleri kazanımların tek tek ellerinden alınmak istendiğini kaydeden Arslan, Leyla Güven ve yüzlerce tutuklunun buna karşı bedenlerini açlığa yatırdıklarını dile getirdi. “Yüzlerce yoldaşımız AKP’nin Kürdistan’da yürütmek istediği soykırımı boşa çıkarmaya çalışıyor” diyen Arslan, açlık grevleri karşısında duyarlı olunması gerektiğini söyledi. Kürtlerin kendi kendilerini yürütme taleplerinin saldırı altında olduğunu söyleyen Arslan, tutukluları böylesi zorlu bir direnişe mecbur bırakan yaklaşımın Kürtlere dönük soykırım saldırıları olduğunu kaydetti.
‘Leyla’nın çığlığı bir direnişin başlangıcıdır’
Kürtlerin kazanımlarını kolay kolay elde etmediklerini hatırlatan Arslan, “Bunu bildiğimizi için kolay kolayda bu kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Eğer büyük bedeller verdiysek, onları korumak için gerektiği zaman canımız ortaya koymaktan çekinmemeliyiz” dedi. Açlık grevi eylemcilerinin eyleminin çaresizlik olarak değil, direnişin ve başkaldırının bir işareti olarak algılanması gerektiğine vurgu yapan Arslan, “Türkiye ve Ortadoğu’da siyaset yapmak kolay değil. Söz söylemenin bir değeri kalmamış. Eğer söz söylemenin bir değeri kalmamışsa direniş bizim en doğal hakkımızdır. Bu kirli zihniyete, faşist anlayışa karşı direnmek bizim anamızın ak sütü gibi helaldir. Bundan kaynaklı Leyla arkadaşımızın sesini ve çığlığını bir direnişin başlangıcı olarak ele almalıyız” diye konuştu.
‘En kıymetli direniş’
Kürtlerin özgürlük mücadelelerinin Öcalan’a dönük uluslararası komployla kırılmaya çalışıldığını dile getiren Arslan, uluslararası güçlerin Kürtleri özgürleştiren ve çözüm perspektifi sunan bir öndere sahip olmalarını istemediklerini ifade etti. Arslan, şöyle konuştu: “Biz tecride nasıl bir anlam yüklersek ona göre de direniş hattımızı belirleriz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, Kürtlere önderlik etmesinden kaynaklanıyor. Sayın Öcalan’ın önderlik konumu olmasaydı, ne yazık ki böylesi bir tecritle karşı karşıya kalmayacaktık. Sayın Öcalan milyonlarca Kürdü ve ezilen halkları temsil ediyor.”
Cezaevlerindeki açlık grevini, “Bizim için en kıymetli direniş” olarak nitelendiren Arslan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Onlar en onurlu bir şekilde bu halkı temsil etmek için bu direnişi başlattı. Bize düşen onlara ses olmak ve güç vermektir. Bu insanlık dışı tecridi kabul etmeyeceklerini gösteriyorlar.”
Toplantı, bazı yurttaşların tecride ilişkin söz almalarıyla son buldu.
HABER MERKEZİ