10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü kutlanırken, gazeteciler çalışmanın zorluklarına ve iktidarın baskına dikkat çekerek, ”Metin Göktepelerin, Hrant Dink’lerin, Ape Musa’ların kalemini yere düşürmeyeceğiz” dedi.
Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) verilerine göre, dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke Türkiye. Çin, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden daha fazla tutuklu gazeteci bulunan Türkiye’de, meslek örgütlerinin rapor ve açıklamalarına yansıdığı gibi uygulanan baskılar nedeniyle mesleği icra etmenin koşulları her geçen gün daha da zorlaşmış durumda.
İktidarın çizdiği sınırlar dışında gazetecilik yapmak özellikle bölge kentlerinde oldukça güç. Diyarbakır’da görev yapan gazeteciler, çalışma koşullarını Mezopotamya Ajansı’na anlattı.
‘Her zamankinden daga fazla tehdit altında’
Gazeteciliğin iktidarları her zaman rahatsız ettiğini belirten Jinnews Muhabiri Şehriban Aslan, bugün muhalif gazeteciliğin her zamankinden çok daha tehdit altında olduğunu ifade etti
Zor günlerden geçtiklerini dile getiren Aslan, hukuksuzlukları ve usulsüzlükleri ifşa eden gazetecilerin vatan hainliği ile suçlanabildiğine işaret etti. Polis, savcı, hakim ve gardiyanların gazeteciler ile okuyucuları arasına girdiğine kaydeden Aslan, “Bizler hapisteki meslektaşlarımızın yanına gönderilme tehdidi ile karşı karşıyayız. İşte böyle bir ortamda çalışıyoruz” dedi.
‘Gazetecilik suç olarak kodlanmış’
Evrensel Gazetesi Diyarbakır Muhabiri Fırat Topal da, iktidarın gazetecilik faaliyetlerini suç olarak kodladığını belirtti.
Bölgede çalışan bir gazeteci olarak özellikle sokağa çıkma yasaklarının başlamasıyla birlikte, basına yönelik var olan baskıların arttığını ifade eden Topal, “İktidarın, gerçekleri duymaya, görmeye tahammülü yok. Buradaki mesele gerçeklerin halka ulaştırılmasıydı. İktidarın bu kaygısı sahada çalışmakta olan gazetecilerin işini de zorlaştırdı. Herhangi bir kontrol noktasında ya da rutin bir GBT kontrolünde gazeteci olduğunu söylediğin anda direkt şüpheli sıfatıyla muhatap alınıyorsun, suçlu muamelesi yapılıyor” sözleriyle gazeteciler üzerindeki baskıya dikkat çekti.
‘Tutuklanma ve işsiz kalma tehdidi’
Gazete Duvar Diyarbakır Temsilcisi Vecdi Erbay ise, Türkiye’de gazetecilerin aslında hiçbir zaman rahat koşullarda çalışma olanağına sahip olmadığı görüşünde.
Gazetecilerin bir yandan siyasi iktidarların, bir yandan da gazete patronlarının baskısını enselerinde hissederek çalıştıklarını söyleyen Erbay, çalışan gazetecileri bekleyen tehlikelerden birinin de yaptıkları haberler nedeniyle haklarında soruşturma açılması ve tutuklanması olduğunu kaydetti. Erbay, bu koşullarda çalışan gazetecilerin gününü kutlamak yerine gazetecilerin özgürce çalışabilecekleri bir ortam yaratılması için mücadele edilmesi gerektiği belirtti.
‘Koşullar zorlaştı’
Mesleği icra etme koşullarının her geçen gün daha fazla zorlaştığını ifade eden gazeteci Hatice Kamer de, bu durumu şu sözlerle dile getirdi: “10 yılı aşkın bir zamandır muhabirlik yapıyorum ama son birkaç yıl, gazetecilik yapma koşulları çok zorlaştı. Bölgede sokağa çıkma yasakları ile gazetecilik oldukça sıkıntılı bir hal almaya başladı. Ama darbe sürecinden sonra bu durum artık Türkiye’nin tamamı için geçerli.”
‘Türkiye’de gazetecilik yaptırılmıyor, yapan da yargılanıyor’
Türkiye’de habercilik faaliyetlerinin suç sayıldığını dile getiren kadın gazeteciler, “Türkiye’de gazetecilik, tetikçilikle, tekçilikle, biatle özdeşleşmiştir. Bu mesleğin etiğine aykırı bir durumdur. Bu yüzden şu an gazetecilik yaptırılmıyor” dedi.
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney, 2018 yılında 40 kadın gazetecinin gözaltına alındığı, 13’ünün tutuklandığını hatırlatarak, bu sayının dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar yüksek olmadığını dikkat çekti. Güney, şu anda 25 kadın gazetecinin yaptıkların haberlerden dolayı tutuklu bulunulduğunu belirterek, gazetecilere yönelik baskıların bir bütünen kadının iradesine yapıldığını belirtti.
Katlanan baskı
Türkiye’de çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte var olan baskının üçe katlandığını dikkat çeken Jinnews muhabiri Beritan Canözer de başta gazeteciler olmak üzere tüm topluma baskı uygulandığını ifade etti. Gazetecilik yapmanın suç olmadığını vurgulayan Canözer, özellikle ana akım medyanın karşısında duran özgür basın çalışanlarına yönelik daha farklı baskılar uygulandığı söyledi. Canözer, kadına yönelik erkek ve devlet şiddetini teşhir ettikleri için iktidarın baskı ve tutuklamalarla kendilerini sindirmeye çalıştığını kaydetti.
‘Kısılmak istenen toplumun sesidir’
Jinnews editörü Roza Metina ise gazetecilerin yaşanan sorunları ortaya çıkardıkları için her dönem iktidarın hedefinde olduğunu söyledi. Gazetecilerin yaptıkları haberlerin, bir suç unsuru olarak mahkemelere sunulduğu ve gazetecilere “örgüt üyeliği” suçlamasıyla cezalar verildiğini dile getiren Metina, “Direnen gazetecilerin sesinin kısılması, aynı zamanda toplumun sesinin de kesilmesi demektir” dedi.
Sendikal faaliyetin önemi
Cumhuriyet Gazetesi’nde yargı muhabiri olan Seyhan Avşar, “Gazetecilik gibi sosyal güvencesi olmayan bir mesleği yapıyorsanız mutlaka sendikalı olmanız gerekiyor” dedi. Avşar, “Gazeteciler, özellikle işsiz kalma korkusu ile yasal haklarını kullanamıyor ve sendika üyesi olamıyor. Durum böyle olunca örgütsüzlük nedeniyle çok sayıda meslektaşımız işten çıkarmalar karşısında etkisiz kalıyor. Her zaman her şeyin daha da fazlasını isteyen medya patronları bu kez de gazetecilerin kazanılmış olan haklarını ellerinden almaya çalışıyor. O nedenle en kötü sendika bile sendikasızlıktan iyidir” diyerek tüm gazetecileri sendikal mücadeleye çağırdı.
‘Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz’
Hem kadın hem de muhalif gazeteci kimliği nedeniyle iktidar tarafından hedef haline getirildiklerini belirten Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer, “Darp ve tehdit ediliyor, gözaltına alıyor, hatta tutuklanabiliyoruz. Sokakta haber takibi esnasında devletin kolluk kuvvetleri tarafından işimizi yapmamız engelleniyor, görüntü almamıza izin verilmiyor. Mesela geçen haftalarda sürekli olarak takip ettiğimiz Cumartesi Anneleri eylemine saldırı olmuştu. Görüntü çekmem engellendiği için tepki gösterdiğimde bir polis tarafından çok rahat bir şekilde ‘seninle sonra görüşeceğiz’ diyerek tehdit edildim. Bunun gibi pek çok örnekle karşılaşıyoruz” diye konuştu.
Her ne olursa olsun gerçekleri yazmaya, halkın haber hakkını savunmaya devam edeceklerine vurgu yapan Nazlıer, “Metin Göktepelerin, Hrant Dink’lerin, Ape Musa’ların kalemini yere düşürmeyeceğiz” dedi.
‘Ucu iktidara dokununca…’
Daha önce Habertürk Gazetesi, Geo Dergisi, Dokuz Sekiz Haber’de çalışan İrem Afşin ise, şu an Medyacope Tv’de “Yaşamın İzleri” adlı haftalık bir sohbet programı yapıyor. Ana akım gazeteciliğin tamamen iktidar odaklı olduğunu ifade eden Afşin, Doğan Medya’nın da satılmasıyla birlikte havuz medyasında gazetecilik adına bir şey yapılamadığını dile getirdi. Son 5 senede yurttaş ve sokak gazeteciliğinin öne çıktığını aktaran Afşin, “Sosyal medyayı aktif kullanarak anlık haberi anında okuyucuya izleyiciye ulaştırabilen gazetecilik hem öne geçti hem de gerçekliğini ve rüştünü ispat etmiş oldu” dedi. Afşin, doğru haber yaptığında ise iktidar tarafından hedef gösterildiğini söyleyerek, ucu iktidara dokunan her türlü haberde gazetecilerin saldırıya uğradığını söyledi.
Kaynak: MA