Açlık grevi eylemleri eylemcilerin ilan ettikleri şekilde yayılarak devam etti. Eylemcilerin başta Leyla Güven olmak üzere sürenin uzamasıyla beraber durumlarının tehlikeli bir noktaya geldiği belirtilmektedir. Ama eylemciler zaten bu durumun yaşanacağını bilerek bu eyleme girmişlerdir. Cezaevlerine alınan siyasi tutsaklar kendilerini “zindan direnişçileri” olarak tanımlarlar. Siyasi tutsakların direnişe dayanan bir geçmişleri ve şekillenişleri vardır. Siyasi tutsaklar toplumsal davalarının insanlarıdırlar ve bu davalarından ötürü zindana alındıklarının bilincinde olan insanlardır. Eğer bugün olduğu şekliyle zindandakiler yaygın direniş pozisyonuna geçmişlerse bunun toplumsal geleceği etkileyen köklü siyasi sebeplerin olduğunun işaretidir, ispatıdır. Yaygın direnişlerin başlatıldığı süreçlere detaylı ve bütünlüklü bakıldığında bu gerçeklik görülecektir. İnsanın en temel özelliklerinden biri yaşantısından sonuçlar çıkarmasıdır. Bunun kaygısını en çok duyanlar şüphesiz gerçek toplumsal davalar yürüten insanlardır. Bu kategoride zindanlara alınarak tutsak edilen insanlar değil de kimler yer alacaklar? Yoksa duvarlar arasında olup da duvarın dışında ne olacağını oradakilerden daha iyi gören olmak ve gördüğünü anlayıp doğru tutum almak nasıl izah edilebilir? Demek ki içeride gelişen direniş sorumluluk üstlenen bir uyarı ve çağrıdır. Yoksa içeride alınan bir tutumla değişimin olmayacağını içerideki insanlar iyi biliyorlar. Fakat içerideki insanlar şunu da iyi biliyorlar ki eğer onların üzerlerine almak durumunda kaldıkları tutumu almayıp bugünü aydınlatmasalar yarının karanlıklarını yırtmanın çok daha zor olacağı gerçeğidir. O halde bu duruma daha derin ve bütünlüklü bakmak; şunu sormak ve cevabını almak lazım: Ne olup bitiyor?
Devlet eli, gücü ve zihniyetiyle bir faşizm yaratılmak istenmektedir. Fakat faşizm gerçekte toplumsal tabana henüz inmemiştir. Faşizm açısından esas zorluk ve iş, toplumsal tabana yayılmayı gerçekleştirmektir. Şimdiye kadar yapılanlar faşizmin dikeyde kendini örgütleme aşamasıydı. Dikeyde örgütlenmek, devlet içerisine yerleşmek demektir. Devlet sistemine yerleşmekle faşizm kendini garantiye almış olmuyor. Faşizm toplumsal tabana yayılmayı gerçekleştirdikçe kendini garantiye alabilir ve amaçlarını gerçekleştirebilir. Faşizm üstte, devlet bünyesinde dikey olarak kendini örgütledi. Esas operasyonlar devletin derinliklerinde yapıldı. Gerçekleşen darbe girişimi de gerekçe yapılarak devlet içerisinde yeniden bir yapılanmaya gidildi. Bunun küresel ve bölgesel gelişmelerle yakından bağlantısı vardır. Öyle AKP ve MHP liderlerinin anlaşmaları sonucunda geliştirilen bir süreç değildir.
Kürtlerin kırk yılı aşkın mücadeleleri kapitalist sistemin krizinin derinleştiği ve egemenliğinin sarsıldığı günümüzde halkların ve ezilen tüm toplumsal kesimlerin sorunlarına çözüm getiren, dolayısıyla kapitalist sistemi aşan ve sömürgeciliği bitiren stratejik bir aşamaya gelmiştir. Kapitalist sistemin uyduları olan sömürgeci devletlerin dayandıkları zemin iyice zayıflamış bir durumdadır. Yansıtıldığı şekilde olmasa da ABD’nin yayıldığı alanlardan çekileceği dillendirilmektedir. Arap toplumunda baskıcı devlet sistemine karşı başkaldırılar gelişti; ideolojik ve politik önderliğin yoksunluğundan ötürü istenilen toplumsal ve siyasal dönüşümle sonuçlanmamış olsa da bölgede yeni bir sürecin başlamasına yol açtı. Türkiye toplumunun nazarında resmi ideolojinin bir karşılığı kalmadı ve toplum bunun aşılması için arayışlar içerisine girdi. Gezi direnişi bunun somutlaşan örneğidir. Kürtlerin Rojava Devrimi üzerinden gittikçe Kuzey Suriye’de etkili bir toplumsal güç ve hareketi ortaya çıkardı ve 21. yüzyılın ilk büyük gelişmesini gerçekleşti. İşte Kapitalist dünya sisteminin krizinin derinleştiği ve Ortadoğu’daki egemenliğinin sarsıldığı böylesi bir dönemde Türkiye’de faşizm geliştirildi. Şimdi bunun ikinci ve esas aşamasına geçilmek istenmektedir. Bu aşama faşizmin kendini topluma taşıması sürecidir. Türkiye’de şimdiye kadar tüm toplumsal kesimler bir direniş içerisinde oldu. Faşizme teslim olmadı. Ancak bunun faşizmin yenilmesine yetmediği anlaşılmaktadır. Zindanlardan gelen çağrılar bu gerçeğin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Bu çağrılar daha fazla duyulmalı, anlaşılmalı ve sahiplenilmelidir.