“F Oturumu”nun 354’üncüsünda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıları Hastanesi raporu ile ağır şizofren, atipik psikoz tanısı konulan ve “ceza ehliyeti yoktur” denilen hasta tutuklu Uğur Selman Kelekçiler’in durumunda dikkat çekilerek, 14 Ocak’ta görülecek duruşmasında serbest bırakılması için mahkeme heyetine çağrı yapıldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu tarafından hasta tutukluların serbest bırakılması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda yapılmak istenen “F Oturumu”nun, 354’üncü haftası da polis tarafından engellendi. Bunun üzerine açıklama İHD binası önünde yapıldı. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Musa Piroğlu ile çok sayıda insan hakları savunucu katıldı. Hasta tutukluların fotoğraflarının taşındığı açıklamada “Tedavi haktır engellenemez” ve “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” pankartları açılarak hasta tutukluların fotoğrafları taşındı.
Bu hafta yüzde ağır şizofreni ve 45 engelli raporu olan hasta tutuklu Uğur Selman Kelekçiler’in durumuna dikkat çekildi.
‘Psikoz tanısı konmuştu’
Basın açıklamasını İHD İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Ferit Barut yaparak, yüzlerce ağır hasta tutuklunun Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından verilen “hapishanede kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmediğini ve ölüme terk edildiğini ifade etti. Kelekçilerin, 1989 yılında Diyarbakır’da doğduğunu ve lise 1’inci sınıftan beri psikolojik hastalıklarından dolayı tedavi gördüğünü söyleyen Barut, “Bipolar, ağır şizofreni hastası olup Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından kendisine ayrıca atipik psikoz tanısı konmuş ve yüzde 45 engelli raporu düzenlenmiştir. Kelekçiler, bu hastalıkları nedeniyle sürekli bir işte çalışamadığından, Diyarbakır Sanayi’de simit satarak geçimini sağlamaktaydı. 28 Mart 2018’de Gün Matbaa’ya yönelik gerçekleşen operasyonda örgüt üyesi olma ve örgüt propagandası yapma iddiasıyla gözaltına alınmıştır” dedi.
‘Yaşayan bir ölüye dönüşmüş’
Diyarbakır ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulduğu süre içerisinde Kelekçiler’e ilaçlarının ailesinin çabası sonucu 10 gün verildiğini söyleyen Barut, konuşmasını şöyle sürdürdü: “14 gün boyunca gözaltında tutuldu. Ailenin yoğun çabasına rağmen kullanması zorunlu olan ilaçlar kendisine 10 gün sonra verilmiş. Hastalığının etkisi altında verilen tüm ilaçları tek seferde kullanmış, doğrudan beyne etki eden bu ilaçların alınmasıyla birlikte, ailesinin tabiriyle ‘yaşayan bir ölüye’ dönüşmüştür. Kelekçiler, 14 günlük gözaltı süresinden sonra tutuklanarak Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesine götürülmüştür. Gözaltındayken yüksek dozda aldığı ilaçların etkisi, kapalı ortama girmesi ve tedavisinin devam ettirilememiş olmasından dolayı durumu her geçen gün ağırlaşmış, hiçbir işini tek başına yapamaz hale gelmiş. Kendisine ve etrafındakilere zarar vermeye başlamış, en son dış dünyayla tüm bağlantısını kesme noktasına gelmiştir. Savunmasını hazırlama konusunda avukatı ile dahi sağlıklı iletişim kuramamıştır.”
‘Yer yok denilerek hapishaneye gönderilmiş’
“Ailenin ısrarına rağmen hapishane doktoru kendileri ile görüşmemiş, daha önce devlet hastanesi tarafından verilen raporlarını almamıştır” diyen Barut, “Uğur Selman Kelekçiler’in hastalığının ağırlaşması üzerine kendisine, önceki ilaçlarından farklı ilaçlar verilmiş ve bu ilaçlar Kelekçiler’in iradesi dışında ona kullandırılmıştır. Bu ilaçlar sonrasında durumu daha da ağırlaşmış, bir hafta içerisinde 3 defa Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edilmiş. Ancak hastanede ‘yer yok’ denilerek hapishaneye geri gönderilmiştir. Nihayetinde 08 Kasım 2018 tarihinde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırılmıştır” diye belirtti.
‘Ceza ehliyeti yoktur’
Hastane doktorlarının aileye, “Biz şu anda hapishaneden verilen yanlış ilaçların oluşturduğu tahribatı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Ancak bunu ortadan kaldırdıktan sonra asıl tedaviye başlaya biliriz” denildiğini dile getiren Barut, “Halen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gören ağır şizofreni hastası Kelekçiler’e hastane tarafından, ‘ceza ehliyeti yoktur’ yönünde rapor verilmesine rağmen, bu rapor davasının görüldüğü mahkeme tarafından dikkate alınmamış, ATK raporu istemiştir. 31 Aralık 2018 günü ATK’ya götürülmesi gerekirken, hapishane idaresinin gerekli yazışmaları yapmamış olması ve lakayt tutumu nedeniyle, Kelekçiler bu randevuya götürülmemiştir” diye konuştu.
Mahkeme heyetine çağrı
Kelekçiler’in aylardır, hukuksuz bir biçimde tutulduğunu ifade eden Barut, Kelekçiler’in 14 Ocak’ta İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmasında serbest bırakılması için mahkeme heyetine çağrı yaptı.
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi: Kamu kurumları inisiyatif almalı
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi üyeleri de hasta tutukluların durumuna dikkat çekerek, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nunu inisiyatif almaya çağırdı.
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi 227’inci hafta da cezaevlerindeki hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için biraraya geldi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara şubesi önünde biraraya gelen inisiyatif üyeleri, “Hasta Tutsaklara Özgürlük” yazılı beyaz önlükler giydi. İnisiyatif adına açıklama yapan İHD Merkez Yürütme Kurulu üyesi Nuray Çevirmen, cezaevlerinde bulunan tutukluların yaşam hakkı, ruhsal ve bedensel bütünlüklerinin uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığını hatırlattı.
Cezaevlerinde 2018 yılı sonu itibariyle 264 binden fazla tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu söyleyen Çevirmen, bu oranlarla birlikte sağlık hakkı ihlallerinde de artış yaşandığını belirtti. Çevirmen, cezaevlerinde yaşanan sağlık hakkı ihlallerini de şöyle sıraladı: “Cezaevlerinde kelepçeli muayene ve tedavi, tek kişilik bölmeli ring araçlarıyla sevkler, sevklerin uzun sürelere yayılması ve geciktirilmesi, sağlık raporlarının talep edildiği halde hastalara verilmemesi, cezaevinde kalması mümkün olmayan ağır hasta mahpuslara ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verilmesi ya da cezaevi koşullarının düzeltilmemesi, tetkik ve tedavileri esnasında ayrımcı ve nefret söylemlerine maruz kalmaları, dış güvenlik sorununun nedeniyle hastane sevklerinin ve hasta kontrollerinin zamanında yapılamaması, nakil edilen mahkumların sağlık dosyalarının geç gelmesi, yeni geldiği kurumda ilaç temininin gecikmesi ve geldiği kurumda ya da kurumun bulunduğu il/ilçe hastanelerinde hastanın takibini yapacak ilgili uzmanlık dalı hekimin bulunmaması, Besin değeri düşük yemekler, diyet yemeklerinin verilmemesi, yeterince gün ışığından faydalanılamaması, temiz suya erişimde yaşanan problemler, cezaevinin bulunduğu ilin iklim koşullarına göre ısıtılmaması, mahkumlara yeterli temizlik malzemesi verilmemesi, her mahkuma bireysel temizliği için verilmesi gereken temizlik maddelerinin ortak kullandırılması, sıcak suya erişimde ki kısıtlamalar hastalıkların sağaltımını zorlaştırmakta, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını kolaylaştırmaktadır.”
İki yılda 28 hasta maphus yaşamını yitirdi
Cezaevlerinde ölüm oranlarının arttığına dikkat çeken Çevirmen, 2017-2018 yılları arasında kendilerine ulaşan ve kamuoyuna yansıyan 48 tutuklunun cezaevinde yaşamını yitirdiğini belirtti. “Bunlardan 15’i kalp krizi olmak üzere çeşitli hastalıklar nedeniyle ölenlerden 28’si hasta mahpuslardandı” diyen Çevirmen, şöyle devam etti: “Kanser, Behçet, ağırlaşan kronik ve tedavi edilebilir hastalıkların önlem alınmamasından dolayı ilerlemesinden kaynaklı ölümler meydana gelmiştir. Kalp krizi nedeniyle kaybedilen hastaların ilk müdahalelerini yapacak sağlık personelinin 24 saat nöbet tutup, tutmadığı, bu hastalara ilk müdahale sonrası acil ambulans hizmetlerinin ve hastane hizmetlerinin ne kadar süre içerisinde verildiği gözden geçirilmeli ve gerekenler önlemler alınmalıdır. Unutulmamalı ki, acil sağlık hizmeti ne kadar iyi verilirse hastaların kaybedilme riski o kadar azalmaktadır.”
Kamu kurumları inisiyatif almalı
Cezaevinde yüzde 90 üzerinde engeli bulunan tutuklular olduğunu da hatırlatan Çevirmen, tutukluların tedavi olmak için yaptığı başvuruların da sonuçsuz kaldığını söyledi. Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu acilen inisiyatif almaya çağıran Çevirmen, şunları söyledi: “Kamu kurumlarını hasta mahpusların durumlarını incelemeye, çözüm üretmeye ve iyileştirici düzenlemeler yapmaya davet ediyoruz. İnsan haklarına ilişkin evrensel değerler dikkate alındığında insan yaşamı ve sağlık hizmetine en uygun şekilde erişim hakkı göz ardı edilemez. Kendileri ile ilişkili karar alma ve harekete geçme haklarından mahrum oldukları bilinen hasta mahpusların acil olarak tedavilerinin yapılması ve uygun şekilde tedavi koşullarının oluşturulması gerekmektedir. Buna ek olarak cezaevinde kalamayacak durumdaki ağır hastaların infazlarının derhal ertelenmesi gerekmektedir.”
HABER MERKEZİ