DAİŞ ile mücadelenin sona doğru yaklaşmasıyla birlikte Ortadoğu genelinde yeni gündemler, yeni dengeler, yeni ittifaklar gündeme girmeye başladı. Özellikle 2018’in sonlarında neredeyse dünya gündemini belirleyen Türk devletinin Kuzey Suriye’yi tehditleri ve ABD’nin Suriye’den çekilme kararı 2019 yılında bölgeyi sıcak gelişmelerin beklediğini gösteriyor. Ancak bundan sonra ne olacak, Kuzey Suriye siyasetinde neler yaşanacak?
2018’in sonlarında Türk devletinin Kuzey Suriye’yi tehditleri ve ardından ABD’nin Suriye’den çekilme kararı bölgedeki savaşta tahterevallinin yeniden hareketlendiğine işaret etti. Balansın bundan sonra nerede yakalanacağı belli değil. Çünkü balansı bozan bir tek Türk devletinin Kuzey Suriye’yi işgali girişimi değil. ABD’nin çekilme kararı ve hemen ardından Kuzey Suriye yönetimiyle Suriye rejimi ve Rusya arasında yaşanan diplomasi trafiği 2018’in sonuna kadar oluşan dengeleri sarstı.
Özellikle bu dönemde akıllara gelen en temel soru, ‘ABD Kuzey Suriye’yi Rusya’nın hakimiyetine mi bırakıyor?’ sorusudur. Suriye’ye o kadar harcama yaptıktan sonra, ABD’nin sanki hiçbir şey olmamış gibi, askerlerini Suriye’den eli boş çekip çekmeyeceği kuşku götürüyor. Hele hele Trump gibi siyasete ekonomi odaklı bakan bir Başkan’ın, hiçbir kazancı olmadan, bu şekilde bir karar vermesi mümkün görünmüyor. Bundan kaynaklı da Trump’ın Suriye’den çekilmeyi aslında bir pazarlık kartı olarak kullandığı görüşü yaygınlık kazanıyor. Bu nedenle ABD çekilmeyi zamana yayarak, askeri varlığını ekonomik ve siyasi kazanıma dönüştürme arayışında. Rusya ise eski kalesini onarma çabasında. Dünyanın iki süper gücünün bu arayışları arasında net olarak görünen, 2019 yılının büyük oranda pazarlıklar yılı olacağıdır.
Tabi pazarlıklar sadece ABD ile Rusya arasında değil, Suriye rejimi ile Kuzey-Doğu Suriye yönetimi arasında da sürecek. Uzun zamandır Suriye rejimiyle diyalog arayışında olan Kuzey-Doğu Suriye yönetimi 2018’in ortalarında diyalog yolunu bir an yakalamıştı, ancak bu an bir sürece dönüşmeden durmuştu. Türk devletinin işgal tehditlerinin tam ortasında, ABD’nin Kuzey Suriye’den çekilme kararı vermesinden sonra Suriye rejimi diyalog kapısını yeniden araladı. Fakat görüşmelerde Kuzey-Doğu Suriye yönetimine karşı Türk devletinin işgal tehdidini masaya koyup, adeta 2011 öncesi koşullara dönmeyi dayattı. Pazarlıklar bundan sonra nereye varacağı şimdiden belli değil, ama Trump’ın geri çekilme kararı sonrası Suriye’de kartların yeniden karılmaya başlandığı kesin. Bundan kaynaklı olarak da 2019’da masanın yeniden kurulmasını ve tarafların ellerindeki kartlara göre yeni şartlar masaya süreceklerini beklemek yanlış olmayacaktır.
Tabi bu denklemde en önemli aktörlerden biri de Türk devleti. Şimdiye kadar Suriye denkleminde boşluklardan yararlanma siyaseti izleyen Türk devletinin, bu dönemdeki tutumu önemli. Çünkü 2014 sonrası Suriye siyasetinde Kürtlerle ortaklık kuran ABD’nin tutumuna karşı, NATO’dan uzaklaşma pahasına, Rusya ile ilişki kuran Türk devleti, son aylarda ABD ile yeniden yakınlık kurmaya başladı. Tabi Türk devleti bundan önceki süreçte Rusya ile kurduğu ilişki sayesinde Afrin ve İdlib’i işgal etmişti. Şimdi de ABD ile ilişki kurarak Kuzey Suriye’yi işgal etme arayışında. Ancak Türk devletinin bu şekilde ABD’yle yeniden yakınlık kurması ve Afrin, İdlib, Cerablus ve Bab işgalinden sonra Kuzey Suriye’yi de işgal etme istemine Rusya’nın pek sıcak bakacağı sanılmıyor.
Öte yandan ABD yönetimi de Türk devletinden ilişkileri yeniden canladırmanın karşılığında Rusya’dan uzaklaşmasını bekleyecek. Bunun en somut adımı da S-400 alımından vazgeçmesi şeklinde olacaktır. Ki; Türk devletinin 2019’da teslim edilmesi beklenen füzelerin alımından vazgeçmesi, Rusya-Türkiye ilişkisinde yeni bir krizli döneme yol açabilir. Bu durumda Rusya’nın izni ve onayıyla Cerablus, Bab, Afrin ve İdlib’e giren Türk ordusuna yönelik ‘işgalci’ tartışmalarının başlamasını, hatta Afrin’den çıkmasının gündeme getirmesini beklemek gerekir. Tüm bu olasılıklar bir yana bırakılsa dahi kesin olan; 2019 yılının Türk devleti için de bir yol ayrımının başlangıcı anlamına geldiğidir.
Türk devletinin tehdidi ve Trump’ın geri çekilme kararının, Suriye içinde de tarafların daha fazla birbirine yakınlaşması ve sorunu iç dinamiklerle çözme arayışını güçlendirdiği de söylenebilir. Bu dinamiklerin gelişmesi durumunda işgalci güçlerin gündeme girmesi daha fazla olasılık dahiline gireceği için Türk devletinin karşı hamleler geliştirmesini beklemek gerekiyor. Ki, dış müdahaleye zemin hazırlamak için içerde etnik ve mezhepsel çelişkileri derinleştirip, gerginliği arttırarak, dış müdahaleye zemin hazırlama yönetimi tarihten beri egemenlerin kullandığı bir yöntemdir. 2018 yılında Rakka, Derazor, Minbic ve Gıre Spi başta olmak üzere Kuzey-Doğu Suriye genelinde aşiret reisleri ve sivil idarecilere yönelik saldırıların artması ve bu saldırılarla bağlantılı yakalanan kişilerin MİT ile bağlantılarının tespit edilmesi savaşın bu yüzünü işaret ediyor. 2019 Suriye içinde de etnik ve mezhepsel çatışmaların körüklenmek isteneceği ve DAİŞ adı altında suikastların artacağı bir yıl olacaktır.
Son yılların en temel gündemi DAİŞ’le mücadele ise 2019 yılında yavaş yavaş gündemden düşecektir. Çünkü toprak hakimiyeti şu an sadece Fırat Nehri’nin kenarındaki Suse ve etrafındaki birkaç köy ile Derazor’un güneyindeki çölle sınırlı olan DAİŞ’ın bu hakimiyeti uzun sürmeyecektir. Ancak bu durum DAİŞ’ın askeri, siyasi ve ideolojik olarak tamamen biteceği anlamına gelmiyor. Çünkü DAİŞ, Irak’ta olduğu gibi tamamen yer altına çekilerek, varlığını korumaya çalışacaktır. Yapacağı sansasyonel eylemlerle dönem dönem gündeme girse de önem sırlamasında geri basamaklara düşecektir.