Bor madeni ile radyasyonun zırhlanabileceğine yönelik bir proje geliştirildiği iddia edildi. Projeyi onaylayan Türk Loydu’nun bir Alman nükleer şirketle ortaklık kurması, geçmişte bir Alman şirketi ile TAEK arasında geçen bir pazarlığı hatırlattı
TÜBİTAK ödüllü bilim insanı olan Faruk Durukan tarafından geliştirildiği söylenen ‘Bor Madeni ile Nükleer Santrallerdeki Radyasyonun Zırhlanması Projesi’nin onaylandığı belirtildi. ‘Klaslama ve Uygunluk Değerlendirme Kuruluşu’ olan Türk Loydu Vakfı bu projeyi onayladığı ve uluslararası alanda projenin önünün açıldığı söylendi. Açıklamada, “Dünyanın önemli problemlerinden biri olarak bilinen nükleer santrallerdeki radyasyon riski, Balıkesir’in Edremit ilçesinde çalışmalar sürdüren Faruk Durukan’ın nötron ışınlarını durduracak maddeyi elde ederek radyasyonun zırhlanması projesi ile çözümlendi” ifadeleri yer aldı. Açıklamanın devamında, kaynağı bor madeninden üretilen özel bir türev alaşım ile sağlanan bu önemli gelişme nötron radyasyonuna uzun zamandır beklenen kalıcı çözümü sağlayacak. Bilim dünyasında yüzyılın buluşu olduğu ve dünyada büyük bir başarı olarak nitelendirilen nükleer santrallerin zırhlanması Türk Loydu’nun yaptığı çalışmalar ile sertifikalandığı belirtildi.
Türk Loydu
Türk Loydu 30 Nisan 2015 Günü 57. Genel Kurulu’nda Mehmet Cem Melikoğlu Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilmişti. Melikoğlu geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada, “Nükleer enerji ile ilgili yurt dışından şimdilik açıklayamayacağım çok önemli bir ortak bulduk. Bir çok ülkede nükleer santraller yapmış, bu alanda beş yüzün üzerinde uzmanı bulunan nitelikli bir kuruluş” demişti. Melikoğlu, ExxonMobil Firmasında 21 yıldan fazla Avrupa, Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde çeşitli uluslararası yöneticilik görevlerinde çalışmış, ExxonMobil’in muhtelif ülkelerdeki yönetim sistemlerinin kurulmasını, denetlemelerini ve çeşitli projelerini yönetmiş. Daha sonra OMV’ye geçen Cem Melikoğlu, 2014 yılından beri TANAP Doğalgaz Boru Hattı Projesinde HSSE Direktörü olarak çalışıyor. Nisan 2017’de Türk Loydu ve TÜV Nord Almanya arasında nükleer alanda bir işbirliği anlaşması imzalandığını da hatırlatmak gerekiyor.
Alman şirketle işbirliği!
Fukuşima felaketinin ardından nükleer santrallerinin tamamını 2022’ye kadar kapatacağını açıklayan Almanya, 35 yıldır nükleer atıklarına çözüm arıyor. Atıkların depolandığı ara atık deposunun ve olası nihai atık deposunun olduğu Berlin’e iki saat uzaklıktaki Gorleben kasabası, özellikle trenlerle atıkların geldiği zamanlar büyük protestolara sahne oluyor. Nükleer santraller çalışmaya başladığı an radyoaktif atık üretmeye başlıyor. Bu atıklar demir döküm variller içinde yüzeydeki ara atık depolarında genelde 40 yıl kadar saklanıyor. Aralarında yaklaşık 250 bin yıl radyoaktivitesini kaybetmeyen bu atıkların nihai olarak nasıl ve nereye depolanacağı büyük tartışma konusuyken Alman bir şirketle Türk Loydu’nun işbirliğine gitmesi manidar bir duruma işaret ederken, Bor madeninin radyosyon tutucu özelliği olduğuna yönelik güzellemeler yapılması dünyadan nükleer atıkların alınmasına mı hazırlanılıyor sorusunu gündeme getiriyor.
TAEK eski başkanı
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na (TAEK) bir Alman firması müracaat ederek ellerinde bulunan 4 bin ton düşük ve orta düzeyde radyoaktif atıkların Türkiye’ye kabul edilmesi ve Türkiye’de gömülmesi karşılığı kilo başına 10 mark ödeyebileceklerinin belirtildiğini dönemin TAEK Başkanı olan Ahmet Yüksel Özemre kendi internet sitesinde açıklamıştı. 1986 yılında yapılan teklife, o dönem TAEK başkanı red cevabı vermiş ancak alman firmanın, “Ne yapılırsa yapılsın, bu nükleer çöplerin gene de Türkiye’ye gömüleceği”ni ifâde ettiği belirtilmişti. Özemre açıklamalarında, “1987 yılında TAEK Başkanlığı görevinden ayrıldıktan sanırım, yaklaşık bir yıl sonra birileri bana alman kökenli bin 150 (binyüzelli) ton radyoaktif atığın Isparta’nın vilâyet sınırları içinde bir yerlere gömülmüş olduğunu ve kezâ 800 (sekizyüz) ton atığın da Konya’da bir un fabrikasında enerji üretimi amacıyla yakılmış olduğunu ihbâr etti” dedi.
Atıkları mı alacaklar?
Mersin’de 2017 Nisan ayında yapılan bir toplantıya katılan Rus nükleer karşıtı aktivistlerinden fizikçi Andrey Ozharovsky’un açıklamaları gündeme bomba gibi düşmüştü. Ozharovsky, “Akkuyu Nükleer Santralı faaliyete geçtikten sonra oluşacak nükleer atıklar, Türkiye ile Rusya arasında krize neden olabilecek. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de önümüzdeki yıllarda atık sorunu yaşanacak. Rusya bu atıkları almayacak ve ‘bizim yaptığımız anlaşmada böyle bir madde yoktu’ diyecek” dedi. Atık depolamanın dünyada örneği olmadığına dikkat çeken Andrey Ozharovsky, “Kendinize ait, çok yüksek maliyetli bir atık deposu yapmak zorundasınız uyarısında bulunmuştu.
Atık adresi Toroslar mı?
İran’ın Uranyum zenginleştirmesi yaparak, nükleer silah imal edeceği epey gündem olmuştu. Bu bağlamda 5+1 ülkeler (BM. Güvenlik Konseyi üyesi 5 ülke ve Almanya) ile İran arasında süren görüşmelerde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan arabulucu rolüne soyunmuş ve o dönem Brezilya devlet Başkanı olan Lula da Silva ile birlikte İran’a gitmişlerdi. Erdoğan İran’da olduğu sırada basına bir bilgi düşmüştü. Bilgide, Toroslar civarında İran’dan gelecek olan Uranyum’un depolanacağı alan arandığı ve bulunduğu yer alıyordu. Planlamada, İran elinde bulundurduğu zenginleştirilmemiş uranyumu Türkiye’ye gönderecek ve burada depolanacaktı. Bu gelişme sonrası Türkiye, Rusya ile ‘özel’ anlaşma yoluyla Mersin Akkuyu’da nükleer santral yapma işini başlatmışlardı. Bu adımların tamamına ve Rus aktivistin ve eski TAEK Başkanının sözlerine baktığımızda, Türkiye’nin nükleer santral yoluyla enerji üretmekten çok dünyanın baş edemediği ve asla yok edemediği nükleer atıkları almaya aday olduğu ve nükleer çöplük yapmaya niyetlendikleri söylenebilir.
EKOLOJİ SERVİSİ