Ekosistemi yok edilen, balık popülasyonu biten ve adeta ölü bir denize dönüşen Marmara, yakın gelecekte tamamen ölecek. Marmara’nın yok edilişine son darbe, doğalgaz sondajları ile vuruluyor
Yılın son günlerindeİstanbul Boğazı’ndan geçen Panama bayraklı dev bir sondaj platformu Tekirdağ’a ulaştı. Boğaz trafiği durdurularak İstanbul’dan geçmesi sağlanan platform, Kuzey Marmara Doğalgaz Depolama Projesi’nde kullanılmak üzere Tekirdağ’da demirlediği belirtildi. Sondaj Platformu’nun Kuzey Marmara 1 Kuyusu’nu kazmak amacıyla Tekirdağ’da olduğu öğrenildi. BOTAŞ Kuzey Marmara Doğalgaz Depolama Tesisi Projesi, Türkiye’nin ilk yeraltı doğalgaz depolama tesisi olma özelliğini taşıyor. Şu anda 2,84 milyar metreküp kapasiteye sahip tesis, proje tamamlandığında 4,3 milyar metreküp kapasiteye ulaşacağı belirtiliyor. Projenin Türk ve Alman firma gruplarınca gerçekleştirileceği ve finansmanın ise Avrupa Yatırım Bankası’ndan sağlanan 75 milyon dolarlık krediyle karşılanacağı açıklanmıştı.
Trakya doğalgaz merkezi
Tarım alanı olma özelliğini hızla yitiren Trakya mevcut iktidar tarafından doğalgazın merkezi yapılma adımları her geçen gün büyüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin en fazla doğalgaz rezervi ve üretimi Tekirdağ ve Düzce’de olduğu belirtilirken bu doğalgaz varlığının ‘kaya gazı’ olduğu ise gizleniyor. 2016 yılında Marmara Denizi’nde doğalgaz arayacağı açıklanan ExxonMobil şirketi için, “Şu an verileri inceliyorlar. TPAO ile görüşme yapılarak ruhsat alınma isteği aktarıldı. Henüz başvuru yapılmadı. Tekirdağ’da hali hazırda 1 milyar metreküpe çıkan bir üretim var. Exxon firması bunun devamında doğalgaz araması gerçekleştirmeyi planlıyor” açıklamaları yapılmıştı.
Silivri gözden çıkarılıyor
Kullanımda olan tek yeraltı depolama tesisi ise İstanbul’un Silivri ilçesinde bulunan, Silivri Kuzey Marmara ve Değirmenköy Yeraltı Doğalgaz Depolama Tesisi. Ayrıca, Tuz Gölü Yer Altı Doğalgaz Depolama Projesi’nin yapımına devam ediliyor. Silivri’ye gelen sondaj gemisi ile 6’şarlı 2 grup halinde 12 adet deponun yapılması planlanıyor. Her bir depoda ise yaklaşık 80 milyon m3, toplamda ise yaklaşık 1 milyar m3 işletme gazı depolanabileceği söyleniyor. Bu depolarda, ithal gelen doğalgazın depolanarak ihtiyaç duyulan mevsimde tüketim bölgelerine nakledilmesinin amaçlandığı belirtiliyor olması ise inandırıcı olmaktan çok uzak. Sahaların geliştirilmesi yatırımları içinse Kuzey Marmara sahasında, 6 ERD ve 5 offshore kuyusu ile Değirmenköy sahasında 9 kuyu inşa planları bulunuyor. Tüm bu adımlar Silivri coğrafyası ve deniz kıyılarının gözden çıkarıldığını ve doğalgazcılara sunulduğuna işaret ediyor.
Deniz delik deşik
Türkiye’nin ilk ve tek ‘Kuzey Marmara ve Değirmenköy Sahaları’ doğalgaz depolama tesisi 2007 yılı Temmuz ayında Silivri’de hizmete girmiş ve Türkiye’nin yıllık gaz tüketim miktarının yaklaşık yüzde 5’inin burada depolanabileceği açıklanmıştı. Kuzey Marmara Doğalgaz Sahası, Silivri’nin 5 kilometre batısında sahilden 2,5 kilometre uzaklıkta 43 metre su derinliğinde 1988 yılında açılan Kuzey Marmara-1 kuyusu sondajında 1200 metrede gaz keşfi yapıldığı açıklanmıştı. Kuzey Marmara Sahası’nın rezervinin belirlenebilmesi için 1995 yılında 3 kuyu, 1996 yılında iki kuyu daha açıldı. 1997 yılı Eylül ayında Kuzey Marmara Sahası beş kuyunun üretim hatlarını ve kuyubaşı malzemelerini içeren bir deniz platformu ile üretime alındı ve üretilen gaz platformdan kıyıya deniz dibinden 3 kilometrelik bir boru hattıyla verildi.
Kaya gazı mı çıkarılıyor?
Kuzey Marmara Sahası’nda proje kapsamında daha önce denizde kazılmış olan 5 adet “offshore” kuyuya ilave olarak ihtiyaç duyulan 6 adet uzun açılımlı kuyunun 2003 yılı ortalarında başlanan sondaj çalışmaları 2004 yılı ortalarında tamamlandı. Kuyularda dik derinlik 1200-1250 metre, yatay açılım 2287-2947 metre ve dikey eksenden sapma açısı 76-80 derece olarak gerçekleştirildi. Değirmenköy Sahası ise Silivri’nin 19 kilometre kuzeybatısında olup 1994 yılında DK-1 kuyusu ile keşfedildi ve 1995 yılında üretime alındı. 2003 yılı sonrası proje kapsamında Değirmenköy Sahası’nda 7’si yönlü (yatay) kuyu olmak üzere 9 adet kuyu bulunuyor. Yatay sondajlarda yerin altına yüksek basınçla ve içine yüzlerce kimyasal katılan binlerce ton içme suyu basılarak yeraltındaki karbon kayaçlar patlatılmakta ve açığa çıkan gaz yukarı alınmakta. Yeraltına basılan kimyasallar zamanla yeraltı sularına ve deniz suyuna karıştığı ve çok ciddi ekolojik yıkımlara yol açtığı bilinmektedir.
Doğalgaz ve petrol
Denizlerden çıkarılan doğalgaz, dünya çapında çıkarılan doğalgazın yaklaşık yüzde 28’ini meydana getiriyor ve bu oran her geçen yıl artıyor. Yeni yapılan sondajlarda doğalgaz alanlarındaki büyük gaz hacimlerinin çoğu 400 metrenin altındaki derinliklerde yer alıyor. Doğalgaz (yani metan), çıkarılırken ve taşınırken olası kaçaklar sonucunda havaya ve sulara karışabilir ve bir sera gazı olarak 100 yıl boyunca aynı miktarda CO2’den 34 kat fazla dünyanın ısınmasına yol açıyor. Gelecek yirmi yıl içinde doğalgaz karbondioksitten 84 kat daha zararı ortay acıkacak. Petrol sondajlarında görülen derinlikte aynen doğalgaz gibi yerin 400 metre altından itibaren başlıyor ve bin 500 metreleri aşıyor. 2010 yılında Macondo petrol yatağı üzerindeki “Deep Water Horizon” (Derin Su Ufku) sondaj platformunda yaşanan patlamanın ardından sadece 5 ay süre içinde kapağı kapatmayı başarsa da büyük bir ekolojik yıkım yaşanmıştı.
Doğalgaz kimin için?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Türk Akımı’ için, “31,5 milyar metreküp doğalgaz taşıyacak proje ile gazın en az yarısını Avrupa’ya göndermeyi düşünüyoruz” ifadeleri, gelen gazın yarısının ihtiyaç olmamasına karşın Türkiye’ye taşındığına işaret ediyordu. Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak yaptığı bir açıklamada ise, Türkiye’nin günlük maksimum doğalgaz tüketiminin 250 milyon metreküp olduğunu, Saros Körfezi’ne kurulması planlanan LNG terminali ile Türkiye’nin sadece kendi gaz ihtiyacını karşılamakla kalmayacağını, artan gazın da ihraç edilebileceğini belirtmişti. Erdoğan mı doğru söylüyor yoksa Albayrak mı? Katarlı şirketlerin kuracağı ve Saros Körfezi’ni yaşanmaz hale getirecek olan LNG terminali Türkiye’nin gaz ihtiyacını karşılıyor ise Rusya’dan gelen 31 milyar metreküp gazın yarısı niçin alınıyor?
İstanbul çöküyor
İstanbul giderek daha da büyüyor. İstanbul’un zeminindeki yoğunlaşma, yer altı sularının aşırı kullanımı ve doğalgaz çıkarılmasına bağlı olarak İstanbul ve dolayısıyla da Trakya’da yeraltında çökmelere neden oluyor. Trakya’da longoz ormanları gibi kıyı koruma alanları yok ediliyor. Deniz sularının bölgede toprağı tuzlandırdığı bilinirken bir de buna Kanal İstanbul eklenerek toprak adeta yok ediliyor. Yapılan baraj ve benzeri inşaatlar nedeniyle bölgeye taşınan alüvyon miktarı hızla azalırken, erozyon artıyor.
İstanbul depremi tetiklenir
Fransız deprem uzmanı Marmara Denizi’nde yaptığı inceleme sonrası doğalgaz sondajlarının beklenen Marmara depremini tetikleyebileceğini belirtmişti. Silivri’nin 2,5 kilometre açıklarındaki 25 kilometrekarelik kayalık alanda uygulamaya konan ‘Kuzey Marmara Doğalgaz Deposu Projesi’, Marmara depremi için en tehlikeli bölge olarak belirtilen Tekirdağ-Silivri fayının hemen yanında yer alıyor. TPAO yetkilileri, deponun depremden etkilenmeyeceğini söyleyerek, “Bu büyük kaya bloku yerinden oynasa bile içinden doğalgaz sızmaz” sözleriyle ilgi alanlarının gaz olduğu, depremin tetiklenmesi sonrası on binlerce insanın ölebileceği ve evlerinin yok olacağı umurlarında bile olmadığını göstermişti.
Balık popülasyonu tükendi
Karadeniz ve Marmara’da 1967 ile 2015 yılları arasındaki rakamlar denizlerin durumunu ortaya koyuyor. Marmara’da bol olarak görülen fagri, sarıağız, hani, iskarmoz, orfoz ve orkinos artık hiç yok. Barbunya, akya, çipura, gelincik, izmarit, kefaller, kupez, mercan, sarıgöz, uskumru, istiridye, tarak, böcek ve ıstakoz popülasyonu ise yüzde 90’ın üzerinde azalmış durumda. Karadeniz ise 48 yıl içinde çipura, dil-pisi, gümüş, koruma altındaki mersin türleri, hani, isparoz, keler, mırmır, sarıgöz gibi balıklar yol olmuş. İzmarit, kalkan, kefaller, levrek, zargana, karagöz, barbunya gibi balıkların popülasyonu ise en az %85 azalmış.
Marmara Denizi
Marmara Denizi’nde yaşanan aşırı kirlilik biyolojik çeşitliliği neredeyse yok etmiş durumda. OECD verilerine göre dünya çapında denizlerde ortalama 100 bin farklı kimyasal madde var. Bunlar arasında kurşun ve civa gibi ağır metallerin yanı sıra ‘Kalıcı Organik Kirleticiler’ (POP) adındaki uzun ömürlü organik maddeler de yoğun olarak bulunuyor. Bu maddelerin çoğu, deniz canlılarının bünyelerinde biriktiği ve besin zinciri yoluyla insanlar için sağlık tehdidi oluşturduğu biliniyor. Tüm dünyada yaşanan bu durum Marmara’da ise misliyle yaşanmakta. Doğalgaz kuyuları ve depolama alanları ile birlikte Marmara’nın deniz olmaktan çıkacağı günler artık uzak değil!