Öğrencilerime çalışanların aldığı en az ücreti, derslerde Asgari Ücret veya en az ücret olarak aktarırdım. Sınavda çok az kişi bu kelimeyi doğru yazabilirdi. Gelen yazıların önemli bir kısmında asgari kelimesinin anlamını bir türlü kavrayamayan öğrencilerimin kağıtlara “askeri ücret” olarak yazmalarına bir türlü engel olamamıştım. Bu komik durumun bugün asgari ücretin belirlenmesinde dayatılan bir ücret olması da garip bir raslantı olsa gerek …
Birkaç yıl öncesi başta işverenler olmak üzere asgari ücretin bölgesel olarak belirlenmesi görüşü ortaya çıkmıştı. Neyse bu görüşü bugün savunan şimdilik kalmadı…
Bu yıl da asgari ücretin belirlenmesinde konfederasyonlar (işçi ve işveren) ve hükümet temsilcileri vardı. Bu yıl asgari ücret alan bir işçi de komisyona ilk kez dahil edildi. Sonucu değiştirmese de …
Nihayet asgari ücret bu hafta içinde belirlendi. Tarafların oybirliği ile belirlediği asgari ücret 2019 yılı için brüt 2020 TL olarak saptandı. Bu ücret bir önceki yıla oranla yüzde 26,0 zam görmüş oldu. Yani komisyon hep bir arada bize dedi ki: “….daha ne yapalım, enflasyon üzerinde bir zam yaptık asgari ücretliye.” Görüntü bu olunca asgari ücret alanlar da “eh fena para değil” diye düşünür. Nitekim Türk-İş Konfederasyon Başkanı Atalay, 2000 TL üstü için bugün “kabul edilebilir” diye görüşünü açıkladı. Her kesimin memnun olduğu bir ücret seviyesi acaba asgari ücretin muhataplarını mutlu etti mi?
Bilirsiniz mutluluk çok değişken bir kavramdır. Zamana, yere ve kişiye göre farklılık gösterir. Ancak asgari ücret konusunda mutlu olunmasından önce neye göre değerlendirildiği daha fazla önem taşır. Bu açıdan bakınca karşılaştırmalar yapmak zorundayız.
Bir kere on milyon üzerinde emekçiyi ilgilendiren asgari ücret, 2019 için dolar karşılığı 381 dolara inmiş demektir (Dolar kuru kabaca 5,300’den). İkincisi, 2013 yılında 637 dolar olan asgari ücretin bugün ulaştığı düzey 2013 yılına göre yüzde 40 oranında azalmış oldu. Günlük ücret üzerinden düşünürsek 12,7 dolar günlük brüt asgari ücret .
Bir kıyaslama da dünyadan yaparsak, örneğin Çin’de uygulanan asgari ücret aylık 306 dolar olduğuna göre, bizdeki asgari ücretin Çin’e çok yaklaşmış olduğunu söylemek mümkün olur (DİSK-AR Asgari Ücret Gerçeği Raporu 2018). Özellikle Türkiye’de ücretlerin yüksek olduğunu iddia eden iş çevreleri, Çin ile aradaki farkın giderek kapandığını görünce ne düşünürler bilemiyorum.
Asgari ücreti sadece yıllık enflasyonla ölçüp ona göre bir değerlendirme yaparsak, 2019 için bir önceki yılın enflasyonu üzerinde bir artış olduğu için kayıp olmadığının düşünülmesi normal.
Ama burada durmak gerekiyor. Asgari ücreti sadece fiyat artışları ile ölçmek ve değerlendirmek hatalı sonuç verir.
Basit bir nedeni var bunun; Çünkü ücretin milli gelir içindeki payını her yıl buradan aldığı pay oranında değerlendirmek gerekir. Buna göre sadece 2018 yılının üç çeyreğinde, Türkiye ekonomisi bütün daralmalara karşı bu yıl ortalama yüzde 4,5 oranında büyüdü. Bu nedenle asgari ücretin bu anlamda payında bir yükselme gerekirken, reel anlamda gerilediğini görmemiz gerekir.
Bütün bu kıyaslamalara bir de asgari ücretin saptanmasındaki yöntem ve temsilcilerin seçimini katarsak, demokratik bir yapının bulunmadığını da eklememiz gerekir. Yani bütün işçi ve memur temsilcilerinin bulunmadığı ve eşit söz sahibi olmadığı bir komisyon asgari ücreti belirlerken, adil ve hakkaniyete uygun bir ücreti belirleyemez.
1961’de kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı’nın ilk maddesi, “Tüm çalışanların kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli ve adil bir ücret alma hakkı vardır” demekte. Ne hikmetse, Türkiye onayladığı bu antlaşmanın sadece bu maddesine çekince koymuş ve onaylamamıştır. Hakim sınıflar asgari ücret konusunda ne demek istediklerini başka türlü nasıl anlatabilirler ki…
Yeni Yaşam okurlarına sağlıklı ve umut dolu bir yıl diliyorum.