15 Temmuz sonrası toplumsal dinamikleri hedef alan iktidar, 2018 yılı boyunca birçok tartışmalı uygulamaya imza attı. Sokaklarda, cezaevlerinde, mahkemelerde keyfilik kol gezdi
Türkiye’de 2018 yılı daha önceki yıllarda olduğu gibi yoğun hak ihlalleri ile geçti. 2018 yılında yaşam hakkı, işkence yasağı, basın özgürlüğü başta olmak üzere binlerce sistematik ve yaygın insan hak ihlalleri meydana geldi. İnsan hakları örgütleri ve hak odaklı meslek örgütleri, 2018 yılında yaşanan hak ihlalleri ile ilgili 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası’nda yaptıkları açıklamada durumu, “Sistematik ve yaygın insan hakları ihlalleri meydana gelmeye devam etmiştir. Toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, haksız gözaltı ve tutuklamalar, askeri operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar mevcut durumda artış göstererek devam eden hak ihlalleridir” diye tarif etmişti. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, hazırladığı 2018 Yılı Hak İhlalleri Karnesi adlı raporunda, rakamları şöyle açıkladı: “2018 yılında şimdiye kadar 2 bin 214 kişi işkence ve kötü muamele gördü, en az bin 797 kişi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. AKP’nin iktidarda olduğu 16 yıllık süreçte ise 47 bin 910 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi, yaşam hakkı ihlallerinin 22 bin 224’ünü iş cinayetleri, 14 bin 960’ını kadın cinayetleri, 4 bin 3’ünü ise çocuğun yaşam hakkı ihlalleri oluşturdu.” Tabi bu veriler sadece kayıt altına alınabilenler. Birçok insan maruz kaldığı hak ihlallerini kimi kaygılar nedeniyle kimseye anlatmıyor veya yargıya taşıyamıyor. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda tablonun daha büyük olduğu yadsınamaz bir gerçek olarak belirtiliyor.
Cezaevlerinde işkence arttı
Cezaevlerinde özellikle 15 Temmuz sonrası sistematik hale gelen işkence, kötü muamele ve keyfi disiplin cezaları adeta rayından çıktı. Cezaevi idarelerinin keyfiliğine bırakılan hapishanelerin hemen hepsinde tutuklular ağır koşullar altında tutulduklarını, insanlık onuruna aykırı muameleler gördüklerini belirtiyor. Tedavileri engellenen ve tahliye talepleri görmezden gelinen hasta tutuklular da hayatını kaybetti. Kanser hastası tutuklu Koçer Özdal, tedavi edilmediği için yaşamını yitirdi. Özdal yaşamını yitirdiğinde yatağa kelepçeliydi. Bandırma Cezaevi’nde 25 yıldır tutuklu olan ağır hasta İsmail Arslan (66), başvurulara rağmen cezaevinde tutulan 67 yaşındaki hasta tutuklu Burhan Karatay da hayatını kaybetti.
Diyarbakır Çocuk Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan çocuk, ‘1 Kasım Dünya Kobani Günü’ dolayısıyla yapmak istedikleri kutlama sırasında darp edildi, çocuklardan F.T. bir gardiyan tarafından boğulmaya çalışıldı. Darp edilerek, boğulmaya çalışılan çocuğa disiplin cezası verildi. Gardiyan ise hala görevde.
Düzce T Tipi Cezaevi’nde mart ayında 32 siyasi tutukluya yönelik işkence ve kötü muamele yapıldığı ortaya çıktı. Tutuklular 4 gün boyunca süngerli odadan Filistin askısına birçok işkence yöntemine maruz kaldı.
İmralı kapıları 29 aydır kapalı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Cezaevi’ne bu yıl da kimse alınmadı. 5 Nisan 2015’ten bu yana HDP heyetinin gidemediği, Eylül 2016’da kardeşi Mehmet Öcalan’dan sonra ise yapılan tüm başvuruların reddedildiği İmralı’da tam bir izolasyon hali yaşanıyor. Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarının ne olduğu konusunda hiçbir bilgiye ulaşılamıyor. Yaklaşık iki buçuk yıldır devam eden bu durum, İmralı tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyor. Öcalan’ın 1999’dan bu yana tutulduğu İmralı’da ilk kez bu kadar uzun süredir kimseyle görüştürülmüyor. 27 Temmuz 2011’den bu yana müvekkilleriyle görüştürülmeyen avukatları geçen hafta yaptıkları açıklamada, Öcalan’ın yanı sıra Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar’a 3 ay ziyaretçi kabulünden men biçimindeki disiplin cezalarıyla hukuki kılıf oluşturulmak istendiği vurgulandı. Ancak disiplin cezaları onanmasına rağmen avukatlarına hiçbir tebligat da yapılmıyor. Öcalan’ın, hakkındaki AİHM kararına itiraz sürecinde avukatlarıyla görüşmesinin engellendiği ve bu şekilde adil yargılanma hakkının ihlal edildiği için 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru da bu yıl içinde karara bağlandı. AYM, başvurunun ‘kabul edilemez’ olduğuna hükmetti. Son derece hassas duruma karşı yetkililerin keyfiliğine karşı DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in cezaevinden başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi de büyüyor. Öcalan’ın bir an evvel ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesini talep eden Güven, eylemini kararlılıkla sürdüreceği mesajı veriyor. Güven’le aynı talepte bulunan cezaevlerindeki tutuklular da gruplar halinde açlık grevi eylemine başladı.
Cumartesi Anneleri’ne yasak
Kayıplarının akıbetinin açığa çıkartılması ve faillerin yargılanması için Cumartesi Anneleri’nin her hafta olduğu gibi 700. haftada da düzenleyeceği buluşma İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandı. Galatasaray Meydanı’na girişlerine izin verilmeyen aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 47 kişi gözaltına alındı. Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak da darp edilip gözaltına alınmak istendi. Yasak talimatının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından verildiği ortaya çıktı. Cumartesi Anneleri’nin 25 Ağustos’tan bu yana cumartesi günleri yapmak istedikleri tüm eylemler polis tarafından engelleniyor. Aynı amaçla Diyarbakır ve Batman’da düzenlenen eylemlere de izin verilmiyor.
Basın özgürlüğü
Demokrasi ve Gün Matbaacılık’a kayyum
Özgürlükçü Demokrasi gazetesine 28 Mart 2018 tarihinde önce polis baskını yapıldı ardından kayyum atandı, 8 Temmuz 2018’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile de kapatıldı. Kayyum atandıktan sonra yapılan operasyon kapsamında gazetenin İmtiyaz Sahibi İhsan Yaşar ve Yazı İşleri Müdürü İshak Yasul’un da aralarında bulunduğu altı gazeteci tutuklanırken, 14 kişi hakkında dava açıldı. Gazeteye kayyum atanma kararında, Afrin’e yönelik operasyonlarla ilişkin haberlere yer verilmesi gösterildi. Ayrıca gazetenin basımının yapıldığı Gün Matbaacılık’a da operasyon yapıldı ve kayyum atandı. Gün Matbaası’nın sahibi Kasım Zengin’in de aralarında bulunduğu 20 matbaa çalışanı tutuklandı. Hakimlik, Gün Matbaacılık’a kayyum atanması kararına gerekçe olarak ise bugüne kadar basımını yaptığı 112 kitap hakkında farklı mahkeme ve hakimliklerce toplatma kararı verilmesi, basımını yaptığı yayınların sahipleri ve genel yayın yönetmenleri hakkında kamu davalarının açılması ve Özgürlükçü Demokrasi gazetesini basması gösterildi.
Dayanışmaya ceza
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıkları gerekçesiyle DİSK Basın İş Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Düzkan, gazeteci Ragıp Duran ile gazetenin genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol ve editörleri Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Bektaş’a ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla ceza verildi. Cezalar İstinaf Mahkemesi tarafından onandığı için gazeteciler cezaevine girecek.
Tutuklu gazeteciler
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in her yıl yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde zaten gerilerde olan Türkiye iki basamak daha geriledi ve 180 ülke arasında 157. ülke oldu. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre 142 gazeteci ve medya çalışanı 2018 yılını cezaevinde geçirdi. Tutuklu gazetecilerin büyük çoğunluğu ise Kürt basınından.
İfade özgürlüğü
Barış için Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için haklarında ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla açılan davalar yıl boyunca görüldü. Yüzlerce akademisyenin barış istedikleri için mahkeme salonlarında yargılandığı davalarda cezalar verildi. Verilen cezaların bir çoğu 5 yıllığına ertelenirken, imzacılardan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya verilen 2 yıl 6 ay ceza ile Prof. Dr. Gençay Gürsoy’a verilen 2 yıl 3 ay hapis cezasında ertelemeye gidilmedi.
İnsanlık suçu davaları
Roboski Katliamı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde TSK’ye ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 sivilin yaşamını yitirmesi nedeniyle yapılan başvuruyu, iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesi ile “kabul edilemez” buldu.
Kulp davası
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde, 1993 yılında 11 sivilin zorla kaybedilmesi hakkında açılan dava zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düştü. Dava sanığı dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk’ün beraatına karar verildi. 8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesi ve Muş kırsalında düzenlenen askeri operasyon kapsamında, 9 Ekim’de alıkonulan 11 kişiden bir daha haber alınamamıştı. 11 kişinin zorla kaybedilmesinden sorumlu olarak Bolu 2. Komando Tugayı Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanıyordu. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye ait toplu mezar bulunmuştu.
Lice Davası
22 Ekim 1993’te Diyarbakır’ın Lice ilçesinde dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın suikast sonucu hayatını kaybetmesi sonrası çıkan ve 16 kişinin öldüğü olaylara ilişkin davada, ‘fail’ olarak yargılanan davanın tek sanığı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu beraat ettirildi. İddianamede ‘olayla ilgisinin olmadığı’ açığa çıkmasına rağmen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ı öldürmekle suçlanan 80 yaşındaki hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan, 22 yıldır cezaevinde.
HABER MERKEZİ