DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı ve tüm cezaevlerine yayılan süresiz dönüşümsüz açlık grevlerini izleme üzere sivil toplum, sağlık ve insan hakları savunucularından bir koordinasyon kurduklarını belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Adalet Bakanlığı’na da İmralı uygulamalarını sonlandırın çağrısında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Ankara Barosu Cezaevi Komisyonu, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı ve tüm cezaevlerine yayılan açlık grevlerine dair basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısına ÖHP Ankara Sözcüsü avukat Alişan Şahin, TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, ÇHD üyesi avukat Rıza Karaman, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen katıldı.
Toplantıda konuşan Türkdoğan, Roboski Katliamı’nın yıldönümünde yaşamını yitirenleri anarak, sorumluların yargı önüne çıkarılması için bir kez daha çağrıda bulundu. DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili tutuklu Leyla Güven’in, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevinin 51’inci gününe girdiğini söyleyen Türkdoğan, 18 cezaevinde 80 mahpus da değişik tarihlerde bu eylemin amacını paylaştıklarını açıklayarak tecridin sona ermesi için süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladıklarını ifade hatırlattı.
‘İmralı cezaevindeki mahpusları hakları’
5 Ocak 2019 tarihinden itibaren yüzlerce tutuklunun cezaevlerinde başlatılan süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayacağını duyurduğunu dile getiren Türkdoğan, şöyle devam etti: “Türkiye’nin infaz mevzuatında mahpusların aileleri ve avukatları ile görüştürülmesinin uzun süreli olarak yasaklanmasına dair bir hüküm yoktur. F tipi hapishanelerinde 1 ve 3 kişilik odalarda tutulan mahpusların birbirleriyle görüştürülmesinin sağlanması için Adalet Bakanlığı genelge çıkarmıştır. Yapılan düzenlemeye göre bu mahpusların, cezaevlerinin ortak kullanım alanlarında haftada 10 saate kadar birbirleriyle görüşebilmelerinin sağlanması gerekirken ne yazık ki uygulamada çok sayıda sorun ile karşılaşılmaktadır. Özellikle Silivri 9 No’lu Cezaevi başta olmak üzere birçok F Tipi cezaevinde keyfi olarak uygulanmamaktadır. Ancak İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan ve beraberindeki 3 kişi, hiçbir şekilde aileleri ve avukatları ile görüştürülmemektedir. Bu durum 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na ve infaz tüzüğü ile yönetmeliğine açıkça aykırıdır. Adalet Bakanlığı’nın bir an önce bu kanunsuz uygulamayı sona erdirerek İmralı Cezaevi’ndeki mahpusların haklarını kullandırmalıdır” dedi.
‘Koordinasyon oluşturduk’
Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı sayıları giderek artan tutukluların devam ettirdiği süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinin izlenmesi ve herhangi bir ağır hak ihlali yaşanmaması için İHD, TİHV, ÖHP, ÇHP ve ilgili baroların cezaevi ve insan hakları komisyonları ile ilgili sağlık örgütleri ortak bir koordinasyon içerisine girdiklerini kaydeden Türkdoğan, “Tıpkı 2012 yılında olduğu gibi açlık grevindeki mahpusların izlenmesi, bu konuda temel tıbbi bakımlarının aksatılmaması noktasında Adalet Bakanlığı ile diyaloğa girilmesi, hapishanelerdeki tecrit uygulamalarının kaldırılması ile işkence ve kötü muamele yasağına aykırı eylemlerin önlenerek sorumlular hakkında etkili soruşturma yöntemlerine başvurulmasını amaçlamaktayız. Koordinasyonumuz, kurumlarımızın bulunduğu illerde yerel koordinasyonlar kurarak izleme ve raporlama faaliyetlerini yürütecektir” diye belirtti.
‘Tecrit kabul edilemez’
TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı ise, 2005 yılında 55 bin olan cezaevi nüfusunun 260 bin kişiye yükseldiğini hatırlatarak, “Cezaevlerinde insan hakları açısından ciddi sorunlar olduğu görünüyor. Bu ihlaller hem siyasetçiler hem de toplumun büyük bir kısmı tarafından dillendirilmektedir. İzolasyon, tecrit gibi sözcüklerin bir insanın doğal gelişimi için dış uyaranlardan yoksunluğunu ifade eden bir kavramlardır. Yeterli, değişken uyaranlar yoksa insan yaşamını sürdüremez. Bu nedenle ki Avrupa Konseyi İşkence Önleme Komitesi bu zararı minimaliz etmek için tutuklular en az 8 saat dış ortamla ilişkilenmelidir. Bu izolasyonun kötü sonuçlarından kurtulmak için. Bu tecrit kabul edilemez. En kötü insan bile olsa kapatılma dışında ikinci bir cezaya tabi olmaması gerekir. Keyfi olarak Türkiye cezaevlerinde bu tecrit uygulanmaktadır ve derhal sonlandırılmalıdır” diye konuştu.
‘Her gün B1 vitamini alınmalı’
Açlık grevlerinin de kendini ifade etme biçimi olduğunu söyleyen Bakkalcı, şöyle devam etti: “Bu açlık grevi intihar meselesi değildir çözümü mümkündür. Açlık grevlerinde çok düzenli ve tıbbi bakımının yapılması gerekir. Bu ülke tarihinde bunun örnekleri var. 19 Aralık’ta Adalet Bakanlığı’yla yaptığımız görüşme sonrasında bizler cezaevlerine girip, tutukluların tıbbi bakımlarını yapıyorduk. B1 vitamini her gün alınması gerekir. Kompleks B1 vitamini içeren ürünler var ve bunlar günde iki kez alınarak, yapılabilir. İnsanı esas alan bir çözüm üretilmelidir.”
‘İrade açıklama biçimi’
ÖHP Ankara Sözcüsü Alişan Şahin de, eşitlik kavramına dair konuşacağını söyledi. Eşitlik kavramının devletle ilgili olduğunu devletin herkese eşit yaklaşması gerektiğine dikkat çeken Şahin, şunları söyledi: “İnfaz yasası her cezaevinde farklı şekilde uygulanırsa devlet güvenli olmayı yitirir. Cezaevlerinden bu gün yükselen tepkisel açlık grevleri irade ve ifadenin açıklanma biçimidir. Düşünce özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Adalet Bakanlığı’nın böyle kabul etmesi gerekir. Bundan sonra bu hak ihlallerinin çözümü için nasıl bir yol bulunacağı önemlidir.”
ÇHD üyesi avukat Rıza Karaman, açlık grevlerinin düşünce ve ifade etme biçimi olduğunu söyleyerek, “Tecridin kırılması için başlatılan bu eyleme destek olacağız” dedi.
Türkdoğan, cezaevlerinde başlayan açlık grevlerindeki tutukluların tıbbi bakımı için şu uyarılarda bulundu:
“*Açlık grevi yapanların günlük olarak minimum 5 büyük bardağı su, 2 çay kaşığı tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ve 500 mg B1 vitamini alması sağlanmalıdır.
* B1 vitamininin temin edilmesi ve açlık grevi yapanlara ulaştırılması sağlanmalıdır.
* Açlık grevi sırasında, açlık grevi yapanların başka koşullardan kaynaklanan sağlık riskleri ortadan kaldırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin temizliği ve sağlığa uygunluğu sağlanmalıdır. Bu kişilerin ılık ve nemli bir ortamda, fazla fiziksel aktiviteye maruz bırakılmaksızın bulunmaları sağlanmalıdır.
*Açlık grevindekilerin var olan hastalıkları nedeniyle kullandıkları ilaçlara nasıl devam edecekleri konusunda bilgi verilmelidir.
*Açlık grevi yapanlara yardımcı olan, bakımlarını sağlayanlara gerekli bilgi ve olanaklar sağlanmalıdır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanmış ‘Açlık Grevi Sırasında Dikkat Edilmesi Gereken Konular’ adlı bilgi notu, bu kişilere ve açlık grevi yapanlara iletilmelidir.
* Kişiler, açlık grevine başladıkları andan itibaren, müdahalesini kabul ettikleri hekim gözetiminde tutulmalı ve kendi sağlık durumları hakkında her gün hekimleri tarafından bilgilendirilmelidirler.
*Açlık grevinin kişinin kendi iradesiyle sonlandırıldığı, tedavi ve beslenmeye geçiş aşamasında, TTB’nin daha önceki açlık grevlerine katılmış olanların beslenmeye geçiş, eksikleri yerine koyma ve ortaya çıkan hastalık ve rahatsızlıkların tedavileri üzerine yapılmış olan araştırmalara bağlı olarak hazırladığı ‘Açlık Grevi Yapmış Hastada Tedavi Bakım Protokolü’ uygulanmalıdır.
*Hastaneye sevkler ve tedavi: kusma ve bası yarasına yol açabileceğinden kelepçeli yapılmamalıdır.
*Açlık grevi bittikten sonra yerine koyma ve beslenmeye geçiş aşamasında, ihtiyaç duyulabilecek hekim ve sağlık çalışanı daha önceden belirlenmeli, bu kişilere tedavi ile ilgili gerekli bilgiler verilmelidir
* İlgili meslek örgütleri, sağlık ve insan hakları örgütlerinin oluşturduğu ‘Bağımsız Tıbbi İzlem Heyetleri’nin cezaevi ziyaretleri ve denetimleri, tedavilerin yapılması ve komplikasyonların azaltılması açısından önemlidir. Bu heyetlerin cezaevlerine girmesi için gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.
*Başta Leyla Güven olmak üzere süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde bulunan mahpusların sağlıklarının tehlikeye girmemesi için Adalet Bakanlığı’nın bir an önce tecridin kaldırılması için adım atması çağrımızı yineliyoruz.”
Türkdoğan, son olarak açlık grevleri başlayan cezaevlerini sıraladı:
“8 Kasım
*Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 kişi (Leyla Güven)
16 Aralık
*Gebze Kadın Kapalı Cezaevi 5 Kişi, Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi 5 Kişi, Elazığ 1 Nolu F Tipi 3 Kişi, Van F Tipi 5 Kişi, Beşikdüzü Cezaevi 3 Kişi, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi 4 Kişi, Kandıra 1 Nolu F Tipi 6 Kişi, Edirne F Tipi 1 kişi, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi 5 Kişi, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi 4 Kişi
20 Aralık
* Burhaniye T Tipi 4 Kadın
26 Aralık
*26 Aralık’ta ailesini arayan bir kadın mahpus 6 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olduklarını belirtmiştir. Kırıkkale F Tipi 5 Kişi, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi 3 Kişi, Şakran 2 Nolu T Tipi 5 Kişi, Kırıklar 1 Nolu F Tipi 3 Kişi, Kırıklar 2 Nolu F Tipi 2 Kişi, Sincan Kadın Kapalı 3 Kişi
28 Aralık
*Kırıkkale Cezaevi’nde 29 gündür dönüşümlü açlık grevini sürdüren 12 tutuklu 28 Aralık’tan itibaren grevi süresiz-dönüşümsüz bir şekilde devam ettireceklerini iletti.”
Kaynak: MA