HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ikinci 100 günlük eylem planının toplumun sorunlarını çözmeye değil, seçime kadar durumu idare etmeye yönelik olduğunu belirtti.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 24 Haziran seçimleri sonrasında 3 Ağustos’ta 400 projeyi içeren 100 günlük eylem planını açıklamıştı. 13 Aralık tarihinde de ikinci 100 günlük eylem planı ile 24 milyar TL maliyetli 454 proje açıkladı. Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, İlk yüz günde onları istedikleri gibi hiç bir şey olmadığını ve İkinci 100 günlük eylem planına bakıldığında ise ilkinden bir farkı olmadığını söyledi.
‘İlk yüz günde istedikleri olmadı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ilk 100 ve ikinci 100 gün eylem planını değerlendiren Kubilay, “İlk yüz günde onları istedikleri gibi hiç bir şey olmadı. Onlar ‘biz her şeyi merkezileştirdiğimiz zaman tek merkezden yönettiğimiz zaman her şey iyi olacak’ demişlerdi. Halka rağmen yapılan hiç bir şeyin sonuçlarının da iyi olmadığı görüldü” dedi.
‘Günübirlik tedbirler…’
İkinci 100 günlük eylem planına bakıldığında ise ilkinden bir farkı olmadığını dile getiren Kubilay, bakanlıklar bünyesinde yapılan çalışmaların yeni çalışmalar gibi topluma sunulduğuna dikkat çekti. Toplumun sorunlarına köklü cevaplar üretecek, herhangi bir gelişme olmadığını vurgulayan Kubilay, şöyle devam etti: “Normalde böyle bir ekonomik kriz koşullarında artık bu son çeyreğe girdiğimiz ve giderek durgunluğun başladığı bir dönemde ekonomiyi yeniden canlandıracak, işsizliği azaltacak, üretimi esas alacak Türkiye’ye yepyeni bir vizyon açılımı beklenirdi. Burada tam tersine şatafata, gösterişe ‘onu da yapıyoruz, bunu da yapıyoruz’ gibi toplumun sorunlarını çözmeye yönelik olmayan günübirlik tedbirlerin alındığını görüyoruz. Dolayısıyla içinde hiçbir çözüm olmayacak.”
‘Her şeyin ithal edildiği bir ülke konumuna geldik’
Projeler arasında yer alan “Genç Çiftçi Projesi”nin 2016 yılından bu yana uygulandığını hatırlatan Kubilay, “Tarımda Türkiye’de içler acısı, çiftçiliğin öldüğü ortada. Her şeyin ithal edildiği bir ülke konumuna geldik. Tarım politikalarında neoliberal dönüşüm politikalarına, uluslararası tekellerin emrine verilen politikalardan vazgeçilmediği takdirde tarımın canlanmasını, gençliğin enerjisini toprağa döndürecek politikaya dönülmesi mümkün değil. Çünkü mantalite, zihniyet değişmiyor. Toplumsal ihtiyaçları temel alan, bunun için üretim yapan üretici ve tüketiciyi birlikte koruyan bir politika söz konusu olmadıkça köklü bir dönüşüm mümkün değil” diye konuştu.
‘Kriz giderek derinleşecek’
Türkiye’de ekonomik krizin ikinci aşamaya geçtiğine dikkat çeken Kubilay, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Türkiye ekonomisinin son dönemlerindeki büyüme oranları 1,6 gibi düşük büyüme de ve ekonominin resesyona girdiği belli. Bu krizin giderek derinleşeceği ve üretim sürecinde bir daralmaya dönüşeceği anlamına gelir. Cari açıkta azalma var bu ilk başta iyi gibi görünüyor ama üretimde daralma olduğuna işaret eder. Türkiye’de üretilen ürünlerin yüzde 80’inin üretileceği ham madde dışardan alınıyor. Artık sermaye yeterince kar edemediği, pazarlar daraldığı için dışarıya yeterince mal üretimi yapmıyor. Üretim yapmadığı için dışardan mal almıyor. Mal almayınca da cari açık düşüyor bu aslında Türkiye’de üretim sürecinin büyük bir krize doğru gittiğini gösteriyor.”
‘Seçimden sonra kriz gizlenmeyecek’
Krizin olmadığına dair bugün inkar siyaseti uygulandığını ifade eden Kubilay, krizin artık gizlenemeyecek hale geldiğini belirtti. “Kriz pazardaki kavun ve karpuz kadar çıplak ve yalındır” diyen Kubilay, “Fakat şimdi bunlar en azından seçimlere kadar bu krizin topluma yansımasını az sağlayacak günü birlik tedbirlerle manipüle ediyorlar” dedi. 31 Mart seçimlerinin ertesi gününden itibaren krizin artık gizlenmeyeceğin sözlerine ekleyen Kubilay, şunları söyledi: “1 Nisan’dan itibaren yoğun zamların geleceği, kepenklerin kapanacağı, işsizliğin artacağı, enflasyonun artacağını bilmek için uzman olmaya gerek yok. Seçime kadar durum idare edilmek isteniyor, seçimden sonra 4-5 yıl seçim olmayacağı için ölçüsüz olarak projelerini devam ettirecekler.”