“Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı yağmurun / Bulutların rüzgarla sökün ettiği. / Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla gelmez; / Onu bulup getiren insanlardır./ Duman tüten topraktan bahar boyunca / Dökülüp yükselir birden gökyüzü. / Ama barış ağaç değil, ot değil ki yeşersin / Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir / Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın. / Bilin kuvvetinizi. / Bir tabiat kanunu değildir savaş / Barışsa bir armağan gibi verilmez insana.”
Bertolt Brecht, ‘Çağrı’ adlı bu şiiriyle insanları barış için birlik olmaya, dayanışmaya çağırır. Ortak bir gelecek adına, özgür ve güven içinde, bir barış ortamında yaşamak isteyen herkesin savaşı, şiddet ortamını yaratan nedenler üzerinde düşünmesini önerir. Savaş sadece topla tüfekle ifade edilmez bir durum aldı.. Savaş artık hayatın her alanında olağan bir hale dönüştü neredeyse. Barışı ortak amaç edinmiş bir toplum olabilmek için sivil toplum örgütlerine de büyük sorumluluklar düşüyor. Barış iyi dilek ve temennilerle gelmez elbet. Onun için çalışmak, örgütlenmek, mücadele etmek gerekir.
***
Bunun bilincinde olan bir grup barışsever, bugün gelinen noktada sivil toplumun aktif görev ve sorumluluk üstlenmesinin gerekli olduğuna vurgu yaparak Diyarbakır merkezli bir kuruluş olan Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) bünyesinde, Türkiye’de barış ve güvenliği oluşturmaya katkı sağlamak amacıyla “Toplumsal Barış Ağı” adı altında bir proje geliştirip şu tespitlerde bulundu: “Türkiye’nin demokratikleşmesi, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda Ortadoğu ve diğer ülkeler için de önemli bir konudur.
“Türkiye’deki kırılganlık, istikrarsızlık ve güvensizliğin en önemli nedeni on yıllardır çözüme kavuşturulmayan Kürt halkının sosyal, kültürel ve demokratik hak taleplerinin karşılıksız kalmasıdır. 2013 ve 2015 yılları arasında sürdürülen barış görüşmeleri ise 2015 yılı ortasında çeşitli nedenlerle sonuçlanmadan sona erdirilmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de kuşkusuz sivil toplum örgütlerinin barış sürecine katılımlarının eksikliği olmuştur.”
Bu tespitlerden hareketle eksiklikleri asgariye indirmek, barışa katkı sağlamak amacıyla bir Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ağı oluşturma çalışması 2014 yılında başlatıldı ve 1 Ekim 2016 tarihinde yüze yakın sivil toplum örgütünün katılımıyla “Toplumsal Barış Ağı” olarak bir deklarasyon yayınlandı.
Bu projenin temel amaçları; Sivil Toplum Örgütleri Arasında Diyalog Oluşturmak için çeşitli şehirlerde bölgesel çalıştaylar düzenlemek. Toplumsal Barış Ağı’nı Türkiye’nin farklı şehirlerindeki barışa katkıda bulunmak isteyen tüm STK temsilcilerinin dahil olacağı bir sürecin başlatılmasına öncülük etmek. Yıllardır süren çatışmalardan etkilenen Türkiye halkları arasında sürdürülebilir bir diyalog köprüsü oluşturarak toplumsal barışı sağlamak.
Toplumsal barış ağı geçenlerde Diyarbakır’da Türkiye’nin çeşitli bölge ve şehirlerinden gelen sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle bir çalıştay daha gerçekleştirdi. Özellikle Diyarbakır dışından gelen katılımcıların görüş ve önerileri bu çalışmanın daha da yaygınlaştırılarak mutlaka devam etmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi.
***
Düşünce ve amaçları ne olursa olsun her kesimin ve onları temsil eden kitle örgütlerinin bu konuda aktif rol üstlenmeleri gerekir. Ancak bu sayede savaşı kışkırtan politikaların önüne geçilebilir.
Ölmek ve öldürmek zorunda değiliz. Hiçbir şey insandan daha değerli olamaz. Hiçbir düşünce, inanç, hiçbir devlet ya da yetki, bayrak ya da toprak, hiçbir öfke, amaç, kurum ya da örgüt insandan daha değerli değildir. Kazanmak istediğimiz hiçbir hak “yaşama hakkı”ndan daha üstün değildir. İnsan hayatını temel almayan, yaşamı siyasetin merkezine koymayan hiçbir sistem ve yönetim de adaletli olamaz.
İnsanlık meziyetini savaştan, yok etmeden yana kullanma yerine barış içinde bir arada yaşama özlemini gerçekleştirme yolunda göstermelidir.
Aslolan her alanda savaşa karşı barışı savunmaktır. İnsanlığın, barışı hayal olmaktan çıkarıp gerçekleştirmesinin başkaca da yolu yoktur.