Lafları büyük kendisi küçüktür. Büyük mücadeleler vererek değil, mücadele edenleri küçümseyerek var eder kendini. Siyaseti muhalefet içinde bir tür karşı-taraftarlık olarak icra eder. En çok da muhalefete muhalefet eder. Sahada koşturanlar çok sallamaz ama tribünlerde seveni çoktur. Kahvede başköşe onundur.
Ne yapılacağını en iyi o bilir ama onun için harekete geçme vakti henüz gelmemiştir. Bir türlü de gelmez. Her isyanın, her direnişin, her seçimin, her girişimin yenilgisinin ardından “Ben dememiş miydim?” der. O hep haklı çıkar. Hiçbir işe yaramaz ama haklı çıkar.
Rahatını bozmadan ve riske girmeden büyük ideallerin kişisi, örgütü, çevresi olur. Zincirlerinden başka kaybedecek çok şeyleri olanlar onu sever, etrafında toplanır.
Egemenin yumruğu inerken mücadele edenlerin üstüne kâh ıslık çalar kâh arazi olur. Ya da çok önemli bir iş icat eder ve fanusunda o işe koyulur.
Hapishanelerde devrimciler katledilirken, laf aramızda bu biraz da hapistekilerin suçudur.
Devlet kendi topraklarını bombardımana tutarak kentleri moloza çevirip bodrumlarda gençleri yaktığında, evini terk etmeyen bir annenin başını tank mermisiyle parçalayıp çocuğunun sofrasına düşürdüğünde kabahat yine “zamansız” direnendedir.
Kürtler çatışmasızlık ve müzakere sürecine girdiğinde AKP işbirlikçisi, çatışmasızlığa son verdiğinde terörist, direndiklerinde yanlış, direnmediklerinde yanlış, imha edilmek üzere dört yandan kuşatıldıkları bir anda kendilerine sunulan tek desteği kabul ettiklerinde emperyalizm işbirlikçisidir…
CHP faşisttir, HDP sağcıdır, sosyalistler Türkçüdür… Geziciler de, Sarı Yelekliler de son tahlilde boş işlerdir…
Şu barikata bir taş koy, milyonlar düşmüş yola “adalet” diye yürüyor iki adım da sen at, “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen ve onu dediği için hapse giren adama bir oy ver… Bunlar boş işlerdir. “O iş öyle değil”dir…
Hep en doğrusunu bilen kardeşim, emperyalizm saldırırken anti-faşizmden, faşizm saldırırken anti-emperyalizmden söz etmeyi marifet bilir. Atın önüne et, itin önüne ot koyar da sonra bunların açlığını bilinç düzeylerinin düşüklüğüne bağlayıp, daha kat edecek çok mesafemiz var der. Bir emperyalist proje olan Avrupa Birliği’ne üyeliğin kaçınılmazlığından söz edip ona karşı durmayı gereksiz saymışken, imha edilmek üzere dört yandan kuşatılan Kürtlerin kendilerine o anda askeri destek sunan tek güç olan ABD’yi geri çevirmemesini “emperyalizm işbirlikçiliği” olarak mahkum edebilir.
NATO zirvesi İstanbul’da burnumuzun dibinde gerçekleşmeden önce büyük büyük laflar edip günü geldiğinde ufak ufak arazi olmuşluğunu unutur da, yöneticileri “35 yıldır NATO ordusuyla savaştığımızın elbette farkındayız” diyen bir silahlı hareketi, NATO tehdidinin farkında olmamakla suçlayabilir.
Hareketin resmi sözcüsünün “Biz kimseye bel bağlamıyoruz, halkımıza dayanıyoruz. Mesela Afrin’de herkes sustu. 60 gün boyunca başımıza yağanlar NATO’nun bombalarıydı, silahlarıydı” sözlerini değil de sosyal medya gevezelerini dikkate alıp eleştiriler sıralayabilir.
Sonra geçer karşıya bu tepkileri görüp anti-emperyalizmi ırkçılıkla bir tutabilir, soldan ya da Fırat’ın batısından Kürde hayır olmadığını savunabilir. Faşistin, zaten üstünde durmayan eciş bücüş “anti-emperyalizm” maskesine aldanıp da anti-emperyalizmi savunanları suçlamaya yeltenebilir.
Sanki farklı farklı insanlar farklı farklı çevreler gibidir ama karşı karşıya dururken bile karşı taraftaki yanlışı kendi yanlışı için dayanak noktası yapıp son tahlilde omuz omuza verebilir. Ama faşizme karşı omuz omuza değil faşizme karşı bir araya gelmesi gerekenlerin ayrı durması için omuz omuza verebilir.
Şimdi sahadaki bütün gerçek politik aktörlerin er ya da geç yaşanacağını bildiği şey oluyor. Aylardır ABD-Türkiye arasında işleyen hat sonuç vermeye başladı. ABD emperyalizmi sabık işbirlikçisi AKP’yle arasındaki pürüzleri gidermiş görünüyor. Suriye’de YPG ile sürdürdüğü konjonktürel işbirliğini eskisi gibi sürdürmeyeceğini ve Suriye’de Türkiye ile koordinasyon içinde hareket edeceğini ilan ediyor. ABD ile arayı düzelten AKP, işte bu koşullarda bir kez daha Suriye’ye yönelik bir sınır ötesi operasyon düzenleyeceğini söylüyor. Ne de olsa seçime gidiyoruz ve muhalefeti parçalayıp ayrı ayrı ezmek için en uygun ortamı savaş sağlıyor.
Ya bu yeni savaş girişiminin de aynı 24 Haziran seçimleri öncesindeki Afrin savaşı gibi aslında Türkiye’yi teslim almayı hedefleyen bir haksız savaş olduğunu söyleyecek, anti-emperyalizmin bir gereği olarak bu savaşa karşı çıkacak ve Fırat’ın iki yakasının faşizme karşı omuz omuza vermesi için çalışacağız.
Ya da… Gerisi senin işin boş konuşan kardeşim. Saldırıya hazırlanana nasıl karşı koyacağına değil, saldırıya uğrayana nasıl gıcık vereceğine yor kafayı. Sen hep haklı çıktın. Keyfini sür.