İnsan hakları savunucuları, Sakarya’da Kürt olduğu için oğluyla birlikte saldırıya uğrayan ve yaşamını yitiren Kadir Sakçı cinayetinin iktidarın siyaset dilinin sonucu olduğunu söyledi.
Sakarya’nın Hendek ilçesine bağlı Yeni Mahalle’de Kürtçe konuştukları için oğlu Burhan Sakçı (16) ile beraber silahlı saldırıya uğrayan ve yaşamını yitiren Kadir Sakçı (43) cinayetine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Sadiye Eser ve Barış Ceyhan’a konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Biçer ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, bu tür saldırıların ırkçı ve nefret politikalarının ürünü olduğunu ifade etti.
‘Devlet yetkilileri nefret söyleminden vazgeçmeli’
İktidarın ayrımcı, düşmanlaştırıcı ve nefret oluşturan söylemlerinin yoğunlaştığı dönemlerde bu tür saldırıların arttığını ifade eden Yoleri, iktidar tarafından söylenen bir sözün bazı kesimler tarafından mesaj olarak algılandığını söyledi. Bu kesimlerin bazen bireysel bazen ise örgütlü bir şekilde linç saldırısı gerçekleştirdiklerinin altını çizen Yoleri, “Özellikle yazarlara, çizerlere ya da toplumun önde gelen muhaliflere yönelik bu tür saldırılar yapılıyor. Yine bazen bir halk bazen ise bir kişi hedef gösteriliyor. Bundan sonra da bir takım devlet güçlerinden destek alarak örgütlenen ve bu tür nefret cinayetlerini ya da bu tür nefret saldırılarını organize eden bir takım yapıların devreye girdiğini görüyoruz. O yüzden de tehlikeli bir süreç” diye belirtti. Devlet yetkililerinin nefret söylemlerinden vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Yoleri, “Aynı zamanda devlet nefret sonucu oluşturacak politikalardan, uygulamalardan da vazgeçmesi gerekiyor. Bu tür politikalar saldırıları organize edecek organizasyonları yaratıyor, onları besliyor ve güçlendiriyor. Bir takım kontra dediğimiz örgütlenmeler oluyor ve bu örgütlemeler bu tür saldırılarda harekete geçiyorlar. O yüzden de burada esas itibarıyla devlettin kendisini bu saldırılardan sorumlu olduğunu kabul edip, bundan vazgeçmesi gerekir” diye belirtti.
‘Bir daha acılar yaşamamak için…’
İnsanlığın en temel değerlerinin “yaşama sahip çıkmak” ve “yaşamdan yana tutum almak” olduğuna dikkat çeken TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Biçer de, son zamanlarda nefret dilinin, ırkçılığın ve milliyetçiliğin arttığını hatırlattı. Bu politikaların da saldırıları kendisi ile birlikte getirdiğini dile getiren Biçer, “Bunun düşmanlaştırılan insanların yaşam hakkını ortadan kaldırdığını görüyoruz” dedi.
Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın sayısız kültür ve insana ev sahipliği yaptığını hatırlatan Biçer, şunları dile getirdi: “Herkes ortak bir dünyayı, barışı geleceği birlikte üretmiş. Ne yazık ki barış ortamını bozulması her alanda ırkçılığı, nefreti körüklüyor. Biz barış için akademisyen olarak da özellikle bu noktanın altını çizmiş ve barışın her zaman tek savunulması gereken değer olduğunu söylemiştik. Ama ne yazık ki bugün Kürt olduğu için insanların saldırılara, şiddete, katliamlara maruz kalıyor. Bu topraklarda yaşayan hiçbir topluluğun milliyetçiliğin kabullenmemesi ve karşı çıkması gerekir. Ama ne yazık ki bu topraklar bir taraftan bunlara sahip çıkarken, öbür taraftan ötekileştirdiği Kürtlere, Ermenilere, Rumlara yönelik katliamlara sessiz kaldı. Bir daha bu acıları yaşamamak için kendi tarihimizle yüzleşmek için milliyetçilik, ırkçılık nefret söylemlerini öteleyip yeniden barışın türkülerini söylemeye başlamalıyız” diye konuştu.