PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının İmralı’da 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana devam eden avukat görüş yasağına ilişkin AYM’ye yaptığı tedbir başvurusu reddedildi. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesi önümüzdeki günlerde yapılacak.
İmralı Adası’nda tutulan müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 27 Temmuz 2011’den bu yana uygulanan “görüş yasağı” nedeniyle görüşme gerçekleştiremeyen Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 19 Ekim 2018’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) tedbir başvurusunda bulunmuştu. Ancak AYM, aldığı kararla avukatların tedbir talebini ret etti.
AYM Komisyonlar Başraportörlüğü, avukatların başvurusunu 13 Aralık’ta inceleyerek kararını verdi.
Başraportörlük, kararında “İçtüzük’ün 73. Maddesi’nin 2’nci fıkrasında tedbir kararına başvurulmaması halinde başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, komisyonlarca Başraportörlük, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesi derhal yapılarak, tedbir hususunu da karar bağlamak üzere başvurunun ilgili bölüme gönderileceği” hükmü yer aldığını hatırlatıp, talebin bu kapsamda olmadığını savundu.
Bu gerekçe ile başvurunun Bölümlüler Raportörlüğü’ne gönderilmesine yer olmadığına karar vererek, talebi reddetti. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin ise önümüzdeki günlerde yapılacağı belirtildi.
27 Temmuz 2017’den bu yana avukatlarıyla görüştürülmüyor
Yapılan başvuruda Öcalan ile 27 Temmuz 2017 tarihinden bu yana, diğer PKK’li tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş ile İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi’ne nakledildikleri günden bu yana herhangi bir avukat görüşü yapılamadığı vurgulanmıştı.
15 Temmuz 2016 tarihine kadar “hava muhalefeti” ve “gemi arızası” gerekçeleriyle ret edilen başvuruların bu tarihten sonra Bursa 1. İnfaz Hâkimliği’nin 21 Temmuz 2016’da aldığı karar ile OHAL’in gerekçe gösterilerek reddedildiğinin ifade edildiği başvuruda, 1 Mart 2018 tarihine kadar yapılan tüm avukat ve aile görüş başvurularında bu gerekçenin gösterildiği hatırlatıldı.Bu tarihten 4 Eylül 2018’e kadar ise, “5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun gereğince hükümlüler hakkında getirilen kısıtlamalar” gerekçe gösterilerek avukatların 6 ay boyunca müvekkilleri ile görüştürülmemesine karar verildiği ifade edildi.
6 aylık süre zarfından avukatların yaptığı tüm başvuruların aynı gerekçe ile reddedildiğinin aktarıldığı başvuruda, 6 Eylül 2018’de Bursa 1. İnfaz Hâkimliği’nin yeniden aynı gerekçe ile avukatlara 6 ay görüş yasağı getirildiği belirtildi.
‘AİHS ihlal ediliyor’
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı talebi ve Bursa 1. İnfaz Hâkimliği kararı ile başvurucuların Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “İşkence ve kötü muamele yasağı”, “Adil yargılanma hakkı”, “Suç ve cezada kanunilik ilkesi”, “Ayrımcılık yasağı”nın ihlal edildiğinin altının çizildiği başvuruda, “Söz konusu kararlar ile AİHS 15. Maddesini içeren ‘Olağanüstü durumlarda yükümlülük azaltma’ ve temel hak ve özgürlüklerin Sözleşme’de öngörülenden daha geniş sınırlandırılmasını engelleyen AİHS 17. Maddeyi içeren ‘Hakkın kötüye kullanılması yasağı’ ile AİHS 18. Madde ve Anayasa 15. Madde’yi içeren ‘Sınırlamaların amaç dışı kullanılmaması’ ilke ve kurallarının da ihlal edilmiştir” denildi.
“Suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlali” için de başvuruda şunlar kaydedildi: “Ancak dayanak yapılan kanun maddelerinin aradığı şart ve yaptırımın her ikisine de aykırı bir karar verilmiştir. Sayın Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren tek bir avukat ziyareti gerçekleştirmemiştir. Diğer 3 başvurucu ise İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne nakledildikleri 15 Mart 2015 tarihinden beri tek bir avukat görüşmesi yapmamışlardır. Olmayan, yapılmayan avukat görüşmelerinin yasaklanmasına karar verilmiştir. Bu nedenle verilen karar, kanunun aradığı maddi şartlar sağlanmadan kurulmuş kanunsuz bir ceza/kısıtlama olmaktadır.”
‘Hiçbir dayanağa haiz değildir’
Yine yasak gerekçelerinden biri olarak 2005 ve 2009 yılları arasında Öcalan’a verilen disiplin cezaları üzerinde durulan başvuruda, “Sayın Öcalan için gerekçe gösterilen 2005-2009 yıllarına ait disiplin cezalarının dayanak alınmasını hukuka aykırı hale getirmektedir. 10 yıl önce uygulanan ve hükümsüz kalan bir ceza, bugün Sözleşme Madde 7’ye göre hukuka uygun bir yaptırım gerekçesi yapılamaz” denildi.
Hiçbir güncelliği kalmayan ve infaz edilmiş disiplin cezalarının 2018 yılındaki bir karara dayanak gösterilmesinin hukuken kabul edilemez olduğuna vurgu yapılan başvurunun devamında “Kaldı ki bu cezalar Sayın Abdullah Öcalan için ileri sürülmüşken diğer başvurucular Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar, Sayın Veysi Aktaş açısından kararda herhangi bir disiplin cezasından da bahsedilmemiştir. Geçmişte yaptırım uygulanan bir fiilin yıllar sonra yeni bir yaptırıma gerekçe yapılması, anayasal ve yasal hiçbir dayanağa haiz değildir. Geçmişe yürümezlik ve aynı konuda iki defa yargılama olmaz ilkeleri söz konusu kararı ve uygulamaları hukuk ve tarih karşısında mahkum etmektedir” ifadelerine yer verildi.
‘Kuşku götürmez bir tecrit’
Söz konusu kararların “işkence ve kötü muamele yasağı” ilkesine, “kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı”na aykırı ağırlaştırılmış bir tecrit hali ürettiğinin vurgusunda bulunan başvuruda, “İnfaz Hâkimliği kararıyla, zaten yıllardır uygulanmakta olan bu tecrit uygulamalarına hukuka aykırı bir yasal dayanak verilmiştir. Söz konusu uygulamalar dış dünya ile teması tamamen keserek İmralı’yı bir kez daha ve çok daha uzun sürelerle ‘kuşku götürmez bir tecrit’ haline sokmuştur. Başvurucuların dış dünya ile temasını sona erdiren bu uygulamalar başvurucuların koşullarını da denetlenemez hale getirmektedir” denildi.
‘Koşulları denetlenemez hale getirmiştir’
Yine “Cezaevinde maruz kalabilecekleri kötü muamele koşullarını dışarıdan üçüncü kişi ve gözlemcilerin denetleme olasılığı bulunmamaktadır. Bu durum da başvurucuları keyfi uygulamalara karşı bir kez daha korunmasız ve çeşitli ihlallere açık bir durumda bırakmaktadır” denilen başvuruda, Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğü’nün 68. Maddesi uyarınca öncelikli olarak incelenmesi, “işkence ve kötü muamele yasağının ihlali”, “Avukata erişim hakkının engellenmesi dolayısıyla savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı ihlali” ve “adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğinin tespit edilmesi de istendi.
Kaynak: MA / Yasin Kobulan