Gelişmeler ardı ardına yaşanmakta, baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. ABD yönetiminin askerlerini Suriye’den çekmeye karar vermesinin bölgesel ve küresel etkilerinin çok yönlü olacağı anlaşılıyor. Ortadoğu’da gerçekten de dengeleri hızla değiştiren gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin sonuçlarını karşılamak için bütünlüklü bir süreç ve hatta çağ tahliline sahip bir okuma sahibi olmak gerekmektedir. Yetmez veya yanlış okumaların, bunun sonucunda oluşan yetersiz duruşların niçin gerçekleştiği biraz da bu durumla izaha kavuşuyor. Bütünlüklü bir düşünce sistemi olmadan günlük olarak meydana gelen gelişmelerin yarattığı yoğunluğun altında ezilmemek mümkün değil gibi. Bunun örnekleri çokça yaşandı. Şimdilik en önemli hususun gelişmeleri bütünlüklü bir çerçeve içerisinde siyasal bir tahlile tabi tutmak ve anlamlı bir sonuca ulaşmak olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle stratejik rol ve konumu son gelişmelerle birlikte daha da artan Kürtler için bu son derece önemlidir. Yoksa mevcut durumda hâkim analiz tarzıyla hareket edilir ve var olan tutumlar sürdürülürse yanlış yapılmış olur.
ABD’nin aldığı karar Kürt Hareketi’nin uzun süredir anlatmaya çalıştığı ancak başta demokratik siyaset alanı olmak üzere Kürtler adına çalışma ve siyaset yapan kesimlerin kavrayamadığı durumun niteliğini ortaya koymaktadır. Mücadele alanlarında ve demokratik siyaset cephesinde bir dogmatizmin hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda olmanın düşünsel, ideolojik boyutları vardır. Aslında doğru bir siyasi analizle de gelişme seyrinin nasıl olacağı kestirilebilir ve buna karşı bir siyaset geliştirilebilirdi. Ancak doğru ideolojik yaklaşım olmadan doğru siyasi analiz ve siyasi mücadelenin gelişmediği de anlaşılıyor.
Bu durum tüm dünyada olduğu gibi Kürtlerin mücadelesine de yansımaktadır. Aslında eleştirilen yönleriyle birlikte Kürtlerin geliştirdikleri siyaset ve aldıkları pozisyon yine de en doğru olanıdır denebilir. Kürtlerin mevcut tutumları doğruya yakındır. Fakat Kürt halkının mücadelesi stratejik bir muhtevaya sahiptir ve artık dünyada, özellikle Ortadoğu’da öncülük rolünü oynamaktadır. Milimlik bir eğretinin daha büyük siyasal ve toplumsal sonuçları olmaktadır. Kaldı ki toplumsal mücadelelerde doğru ve yanlışın sınırları ince bir çizgiyle birbirinden ayrılmaktadır. Doğru mücadele çizgisinde seyretmenin zorlukları bilinmektedir. Fakat bunun başarılması dışında bir çare yoktur. Bir süredir pratikte toplumsal sahada bulunan ve siyaset yapan öncülüğün bu durumu yeterince kavrayamadığını anlatmaya çalışmaktayız. Gelişmeler de bunu zorlamaktadır. Artık her tarafta doğru yaklaşım ve mücadele tarzının kendini ortaya koyacağı bir sürecin başlayacağı anlaşılmaktadır.
Süreç artık değişmiştir. Öncelikle ideolojik ve politik yaklaşımları ayrı sistemlerin olduğu çift kutuplu bir dünya gerçekliği yoktur. Tek sistem olan kapitalist sistem vardır ve bu sistemde siyasi, askeri ve ekonomik kuvvet bakımından birbirine yakın güçler ile siyaset ve çıkarları çakışan kesimler bulunmaktadır. Eski süreçte olduğu gibi özgürlük, bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi verenlerin dayanacakları bir güç bulunmamaktadır. Diğer yandan, kapitalizmin tek egemen sistem olduğu günümüz koşullarında sistem güçlerinin kendi aralarındaki ilişki ve ittifakları kalıcı olmamakta, stratejik birliktelikler gerçekleşmemektedir. Bir diğer önemli husus ABD’nin bir önceki dönemde izlediği tüm çıkmazları sistemin hegemonu adına müdahale ve diğer yöntemlerle kırma stratejisini değiştirmiş olmasıdır. Yeni ABD yönetimi bu stratejinin uygulanması biçiminde oluşturulmuştur. Kapitalist sistem krizinin ABD’nin bir önceki dönemdeki müdahaleciliğiyle aşılamadığı ve bu haliyle küresel sermaye sisteminin kontrolünü kaybedebileceği anlaşılınca sermayenin doğrudan temsilcisi ve savunucusu olan bir yönetim iş başına getirildi. Trump ile ABD’nin izlediği yeni politikalar sonucu küresel güçlerin birebir içerisinde yer aldığı Ortadoğu’daki tüm meseleler zamana yayılan bir hal aldı. Bir önceki dönemde sorunlara sınırları çizilmiş ve zamanı belirlenmiş bir stratejiyle yaklaşılıyorken bugün böyle bir tasnife girmeden yaklaşılmaktadır. Bu durum uzun erimli mücadele stratejisini geliştiren güçlerin sonuç almasına imkân tanırken, bu şekil bir politik yaklaşım içerisinde olmayanların başarı şansını azaltmaktadır. Bunu bilen ancak statükocu karakterinden ötürü dönüşüm özelliği olmayan sömürgeci güçler hızla bir oldu-bitti durumunu yaratarak kendini ayakta tutmanın gayreti içerisine girmiş bulunuyorlar.
Rojava ve Kuzey Suriye’yi bugünden yarına apar topar işgal etme arzuları işte bu durumun sonucudur. Aynı şekilde önümüzdeki yerel seçimlerde demokrasi güçlerini geriletip içerideki gasp siyasetine meşruiyet kazandırmak istemektedir. Bu şekilde sömürgecilik rejimi kurtarmayı, faşist iktidar da ömrünü uzatmayı amaçlıyor.
Yeni bir yıla girerken buna karşı doğru siyasi hamle toplumsal sahadan değil de zindan alanından geldi. Leyla Güven ve mevzi yoldaşlarının başlattığı direniş böylesi bir anlam taşımaktadır. Siyaset alanına ve herkese düşen bunu destekleyip geliştirmektir.