Mehmet Şah Oruç/Diyarbakır-MA
Diyarbakır merkezli 4 Nisan 2009 tarihinde startı verilen “KCK” operasyonları 24 Aralık 2009 tarihinde zirveye ulaştı. 24 Aralık’ta bölge genelinde, içerisinde BDP’li(Barış ve Demokrasi Partisi) seçilmişler, insan hakları savunucuları ve avukatların da bulunduğu 11’i belediye başkanı olmak üzere 80 Kürt siyasetçi gözaltına alındı. “KCK TM yöneticisi ve üyesi olmak” iddiasıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla başlatılan operasyon Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Dersim, Batman, Urfa, Şırnak, Van, Ankara,İstanbul ve İzmir’de gerçekleşti. Operasyonun ardından 57 siyasetçi emniyet, savcılık ve nöbetçi mahkemelerde serbest bırakılırken, içerisinde Demokratik Toplum Kongresi(DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle ve 9 belediye başkanının da olduğu 23 kişi tutuklanarak, Diyarbakır D ve E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Yayınlanan o fotoğraf karesinde yer alan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanlık Divan Üyesi Selim Sadak, Kürt siyasetine yönelik o dönem yapılanlar ile bugün yapılanları kıyaslayarak, değerlendirmelerde bulundu. Gözaltına alındıktan Diyarbakır Adliyesi’ne getirilene kadarki aşamada kendilerine herhangi bir kelepçe takılmadığını belirten Sadak, otobüsle getirildikleri adliye binasında ise bu durumun değiştiğini ifade etti. Otobüslerin adliye binasının arkasındaki giriş kapısına yanaşması yerine kapıdan yaklaşık 60 metre mesafedeki yere yanaştığını hatırlatan Sadak, ardından otobüslerden tek tek indirildikleri sırada otobüsün kapısı önünde bekleyen bir polis tarafından ellerine plastik kelepçe takıldığını söyledi. Polisin bu yaklaşımına şaştıklarını dile getiren Sadak, “Emniyette iken, hastaneye götürülürken herhangi bir kelepçe takılmadı. Ama neden orada kelepçe taktıklarına şaşırmıştık” dedi.
‘Kürtler için geçerli olmadı’
Etrafta sadece polis kamerası ve fotoğrafçısının dışında herhangi bir basın kurumunda çalışanın olmadığının dile getiren Sadak, mahkemeye çıkarıldıktan 2 gün sonra kelepçeli fotoğrafın Anadolu Ajansı (AA) üzerinden basına servis edildiğini belirterek, “Bu fotoğraflarla amaç Kürt siyaseti ile siyasi iktidar arasındaki çelişkileri derinleştirmek ve çatışmaları yoğunlaştırmaktı. Devlet de bunları destekledi” dedi. Kendilerine yönelik delilleri toplayan kişilerin bugün ya cezaevinde olduğunu ya da yurt dışına kaçtığını belirten Sadak, “Aynı ekip Ergenekoncular hakkında da delil topladı. Ama bu deliller geçersiz sayıldı. Ergenekoncular serbest bırakıldı. Ama bu durum Kürtler için geçerli olmadı. Kürt siyasetçileri ceza aldı. Kürtler ciddi potansiyel suçlu olarak görülüyor” diyerek, Kürt siyasetçilerine dönük yürütülen politikalara dikkat çekti.
Kürt düşmanlığı
Devletin o dönemde Kürtlere yaklaşımı ile bugünkü yaklaşımının değişmediğini aktaran Sadak, 1994 yılında Ergenekoncuların topladığı deliller ile kendisinin de aralarında olduğu Kürt siyasetçilerinin tutuklandığını hatırlatarak, 2004’ten sonra ise delil toplama görevinin FETÖ’cülere verildiğini kaydetti. Kürt siyasi soykırımına dönük devletin her dönem farklı bir klikle çalıştığının altını çizen Sadak, “FETÖ’cüler geldi, Ergenekoncuları tutukladı. Şu anki ekip de geldi, FETÖ’cüleri tutuklattı. Gelecekte bu grubun kim olduğu da ortaya çıkacak. Bunlar da yargılanacak. Ama Kürt siyasetçiler öldürülebilirler ve ceza alabilirler; ancak davalarında haklıdırlar ve haklarını da alacaklardır” dedi. Sadak, bu kliklerin ortak paydasının ise Kürt düşmanlığı olduğunu söyledi.
Öcalan ile görüşsünler
Türkiye’de Kürtleri dışlayarak ülkenin yönetilemeyeceğinin altını çizen Sadak, “Türkiye’nin Kürtleri dost olarak kabul etmesinden başka bir çaresi yoktur. Türkiye’yi yönetenlerin akıllarını başlarına toplaması gerekiyor. En kısa zamanda bu yanlıştan dönmeleri gerekir. Dün Ergenekoncular ve FETÖ’cüler ile çalıştılar, Türkiye’yi zora soktular. Bugün çalıştığı ekiple de Türkiye’yi zora sokacaklar” şeklinde konuştu. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini vurgulayan Sadak, iktidara çağrıda bulunarak, “Türkiye’ye yapılacak en iyi hediye, tecridi kaldırmaktır. Bizim için değil kendileri için Öcalan ile görüşsünler” dedi.